Aahh! Harika, demek haberi almışlar, dedi Zeynep kendi kendine. Mahkemeden dul bir kadın olarak ayrılalı bir buçuk saat olmuştu. Ancak kapıya bırakılan belediye amblemli poşette “Mutlu Olmak İsteyen Bireyler İçin Yasal Yönerge” kitabını görünce ince düşünceli belediyesine içi şükranla doldu. Boşandığı için mutsuz olmasından korkuyor olmalıydılar. Mutsuzlar tehlikeliydi. Mutsuzlar muhalifti. Mutsuzların arayışları kontrol edilemezse toplum tehlikeye girebilirdi. İnsanlar mutsuz bir profil çizmeye başladığında isimleri “Uyumsuzluk Konfederasyonu”na sunuluyordu. Konfederasyon çeşitli incelemelerle kişinin mutsuzluğunu tescillerse, topluma kötü örnek olmamak için tecrit ediliyordu. Bu yasaldı ve kurtuluş yoktu.
Evliliği sırasında elden ele dolaşan yönergeden pek çok maddeyi denemiş ama başarılı olamamıştı. O da ülkenin yarısı gibi tecrit korkusundan mutlu rolü yapıyordu. Orayla ilgili türlü efsaneler vardı. Asla kaçılamayacak yapay dağların ardında ağlamaktan gözleri kurumuş insanların hiç konuşmadan yaşadığı, yemek yiyip uyudukları, sesin olmadığı tüyler ürpertici dev bir şehirden bahsediliyordu. Zaman zaman Zeynep’ de gözleri kan çanağına dönene kadar ağlamak istiyor ama belli olabilir korkusuyla duygularını bastırıyordu.
Evde bomboş kitaba bakarken kapı çaldı. Kendi yaşıtı bir kadın neşeyle kendini tanıttı. Merhaba, ben belediyenin atadığı destekçinizim. Daha önce boşandım ve çok mutluyum. Süreci kolay atlatmanız için yardımınıza geldim. Zeynep şaşırmadı. Bunu daha önce de duymuştu. Aslında mutluluğunu kontrole gelen yardımcı kılığında bir denetçiydi bu kadın. Yönergeden bir madde seçebildiniz mi? Zeynep sessizce mutfağa gidip çay koydu. Belli ki kadın ikna olmadan gitmeyecekti. Üstünü değiştirmeye giderken koridordan bağırdı. Henüz bir şey seçmedim.
Kadın uzun uzun kendi sürecini anlatıyor, Zeynep’in gözlerinin içine bakarak etkisini görmeye çalışıyordu. Zeynep de dersini iyi çalışmış bir öğrenci gibi doğru yerde şaşkınlıkla, doğru yerde gülümseyerek bakıp kadına onu dinlediğini hissettiriyordu. Oysa sürekli hakimin boşanmalarına karar verilmiştir lafından sonra inen tokmağının sesi kulağında çınlıyor, ardından böğürerek ağlama isteği duyuyordu. Pek çok psikiyatrist kişinin acısını sağaltması gerektiğine dair açıklamalar yapmış, bilimsel olarak mutsuzluğun travmalar sonrası kaçınılmaz olduğunu savunmuşlardı. Ama fayda etmedi. Çoğu görevinden men edilmiş ya da gözaltına alınmıştı. İnsanlar sırrı yüzyıllardır çözülemeyen Mona Lisa gibi ne hissettiği asla anlaşılmayan karmaşık yüzlerle dolaşır olmuşlardı.
Denetçi, yönergeyi eline aldı. Evli kadınlar için… Genç, bekar kadınlar için, hah işte, zengin bekar kadınlar geeç… Evet burada işte sayfa kırk dört; Fakir bekar kadınlar için yönerge maddesi no bir, manevi mutluluk için her hafta sonu düzenlenen huzurevi turlarına katılabilir siniz. Tavsiye etmem ben şahsen daha da daralıyorum orada. Madde iki belediyenin yemek kurslarına… Zeynep’in sabrı azalıyordu, ben onların çoğunu yaptım aslında. Rica etsem bugün bu kadar yeter uyumak istiyorum. Ama uyumak depresyon belirtisidir. Zeynep tedirgin olmuştu. Uykusuzum, dün gece uyuyamadım da… Kadın şüpheliydi, Uyuyamamak da depresyon belirtisidir. Zeynep bir yalan uydurup tümden kurtulmalıydı bu manyaktan. Rica derim gidin! İnternette sevgilimle yazışacağım. Lütfen! Özel alan yasasını hatırlayın, madde bir; kadın ve erkek yasal bir engel olmadığı sürece mahremiyet hakkını… Denetçi diyecek bir şey bulamamıştı. Gülümseyip, Demek gizli sevgilin vardı. Bu harika, o zaman gerçekten ona kavuştuğuna mutlu olmalısın. Gülümseyerek kapıdan çıktı.
Koşarak duşa girdiğinden beri ağlayan Zeynep, bir karar verdi. Mutluluğu bulacaktı. Hem korkusundan, hem onu terk eden eski kocasına inat bunu başaracaktı! Sakince yönergeyi eline aldı. Daha önce deneyip başarısız olduğu aklına geldi. Bir gün mutluluğu böyle arayacağını bilseydi güzel anılarını unutarak müsrifçe harcamaz sürekli taze tutardı. Bu kez risk almalıydı. Başka sayfalara baktı, zengin bekar kadınlar kısmından yapabileceği bir madde aradı. Yurt dışında gurme turlar… İhtiyaç sahiplerine yardım turları… Lüks bir eşya satın almak! İşte bu! Bunu yapabilirdi. İzlediği filmdeki arkadaşından hediye gelen marka çantaya bakıp zıplayıp çığlık atan kız geldi aklına.
Alışveriş merkezinde de aldı soluğu. Lüks bir mağzanın vitrinin de kadınların ağızlarının suyu aka aka bir çantaya baktığını gördü. İşte o! Mutluluğunun anahtarı o çanta! Onu alırsa mutlu hissedebilecekti. Pek çok kez bu çantayı tv deki ünlülerin elinde görmüştü. Gülücükler saçışları demek bundanmış diye düşündü. Cesaretle içeri girdi. Muhteşem bir koku yayılmıştı içeriye. Mağaza şıklığıyla, şaşasıyla, altın varaklarıyla insanı büyülüyordu. Kendini ait hissetmese de doğal davranmaya çalışarak, şu vitrindeki çantayı istiyorum dedi. Şıp diye eline tutuşturdu tezgahtar çantayı. Dünyaca ünlü bir popstara dokunuyormuş gibi heyecanlandı Zeynep, doğru yoldaydı işte. Çok zevklisiniz dedi tezgahtar bu ekru Vitivilatti, limited edition, ancak ışığa tutunca görülebilen logosu var bu yüzden taklidi yapılamaz. Aynısından İngiltere prensesinde de var. Black Friday indirimiyle on üç bin lira! Zeynep dinlememişti söylenilenleri ama kasada buldu kendini. Tüm birikmişini çekip eline verdikleri kağıt torbada mutluluğunun sırrını taşıyordu.
Eve girdiğinde çantayı ne yapacağını bilemedi. Onu girişteki tozlu sehpaya koyamazdı. On üç bin lira verdiği çantaya uzun uzun baktı. Hayal ettiği mutluluğu aradı içinde. Sanırım daha idrak edememişti beyni. Asla ulaşamayacağı bir pop star evine gelmişcesine hazırlıksızdı. Odasına mı salona mı koymalıydı çantayı… Salon pek fakir göründü gözüne, yatak odası daha da beterdi. Yatak odasındaki şifonyerde ne var ne yoksa kaldırdı. Şifonyeri tertemiz silip üzerine eski moda bir örtüyü serdi. Biraz şıklaşmıştı şifonyer. Üstüne kordu çantayı. Baktı baktı. Hayır mutlu değildi. Yönergede keşke lüks çantayla nasıl mutlu olunacağı da yazsaydı.
Bakkalda alış-veriş yaparken gözleri yaşarıyor, otobüste giderken derin derin iç çekiyordu. Bazen sahte gülümsemeyi unutuyor, ne hissettiği dışarıdan anlaşılacak diye endişeleniyordu. Yönergedeki başka maddeleri deneyecek gücü yoktu. Çantayı sahte zannetmelerine bozuluyordu. Onu kullanırken hırsızlardan korkuyordu. Üstelik ünlü bir şarkıcının onu takarken sokakta bir çiçekçiyi tokatlaması ile çanta, toplumca kara listeye alınmıştı, sanki suçlu çantaymış gibi takanları da neredeyse aforoz ediyorlardı.
Salonda çaresizce ağladığı bir gün pes etti. Önce nefretle çantayı balkondan attı, sonrada ne var ne yok fırlatmaya başladı. Çığlık çığlığa ağlıyor, küfürler beddualara karışıyordu. Kollarını kelepçeleyen“huzur hizmetlileri” onu konfederasyona götürdüğünde kendine anca gelmişti. Fazla incelemeye gerek duymadan dosyasına “MUTSUZDUR” yazıp tecrit kararı verdiler. İşte şimdi rahatlamıştı. Korktuğu oluyordu ama o özgür hissediyordu artık kendini. Hatta biraz mutlu bile sayılırdı…