1. Edgar Allan Poe’nin ünlü şiiri ”Kuzgun”un ilham kaynağı aslında İngiliz yazar Charles Dickens’ın evcil hayvanı olan kuştu.
Dickens’ın roman serisi Barnaby Rudge’da bir karakter olarak da karşımıza çıkan bu kuşun acıklı ölümünün hikayesini Dickens’dan dinledikten sonra Poe şiirinde ona yer verdi. Zavallı kuş kapağı açık kalan boya şişesinden boya içtiği için ölmüştü.
2. Brontë Kardeşler üç tarafı da mezarlıklarla çevrili bir evde yaşıyordu.
3. Tolstoy kadınlarla yaşadığı cinsel maceraları kaleme aldığı günceyi düğün gecesinde yeni eşi Sonya’ya okutacak kadar dürüsttü.
Ünlü yazar büyük bir ruhsal dönüşüm geçirdiği yaşlarda ise et yemeyi, alkolü, tütünü ve seksi bırakarak tutkularını denetim altına aldı.
4. Louisa May Alcott tıbbi sebeplerle kullanmaya başladığı afyonun bağımlısı olmuştu.
Küçük Kadınlar kitabının yazarı Alcott, çocukluk yıllarında ise önceki hayatında at olduğuna inanıyordu.
5. Tüm zamanların en sevilen çocuk kitaplarından birini yazan Lewis Carroll matematik bölümü mezunu bir mucitti.
Aralarında elektrikli tava ve üç tekerlekli bisikletin de bulunduğu bir çok buluşa imza atan Lewis Carroll matematik eğitimi aldı. Asıl adı Charles Lutwidge Dodgson olan Carroll, bir gemi yolculuğunda tanıştığı Alice adlı on yaşındaki kız ile vakit geçirmek için yarattığı öykülerin ardından Alice Harikalar Diyarında adlı ünlü eserini ortaya koymuştu. Sistit,sıtma, bel ağrısı, egzama, romatizma, katarakt, diş ağrısı, uykusuzluk, larenjit, bronşit ve akciğer zarı iltihabı ise yaşadığı rahatsızlıklardan bazılarıydı.
6. Mark Twain, bir defasında Kraliçe I. Elizabeth’in de yer aldığı bir seyirci grubunun karşısında gaz çıkarmakla ilgili uzun bir konuşma yaptı.
Twain ayrıca tam bir kedi ve tütün severdi.
7. Oscar Wilde, eşcinsel tacizi olarak adlandırılan nefret saldırılarının bilinen ilk mağdurlarından biriydi.
Wilde okuldaki diğer erkeklerden biraz farklıydı. Spor aktivitelerinden çok odasını dekore etmekle uğraşıyordu. Anlatılanlara bakılırsa sınıf arkadaşları, gözü gibi baktığı odasını talan etmekle kalmayıp bir de onu zorla Cherwell Nehri’nin sularına batırmışlardı.
Bir dönem nişanlı kaldığı Florence Balcombe’nin gelinliğiyle en ince ayrıntısına kadar ilgilenmişti. Gençlik yıllarında başına dert olan frengi hastalığı yüzünden yapılan cıva tedavisinden sonra dişleri kararmıştı. Çirkinliğe asla tahammülü olmayan Wilde ağzını daima eliyle kapatarak konuşurdu.
8. Arthur Conan Doyle, dünyanın en ünlü dedektifine ilk olarak Sherringford Hope adını vermişti.
Sherlock Holmes ismi ise daha sonradan müzisyen Alfred Sherlock ve hukukçu Oliver Wendell Holmes’un isminden ortaya çıktı.
9. Jack London tam bir alkolikti, zil zurna sarhoş olup denize düşmüşlüğü bile vardı.
10. Walt Whitman, Abraham Lincoln’den çok hoşlanıyor, Oscar Wilde ile flört ediyordu.
Walt Whitman, Lincoln’e olan hayranlığını ona övgüler dizdiği yazılarla anlatıyordu. Oscar Wilde ise onun öpücüğünü hiç unutamadı, her fırsatta bunu dile getirmişti.
Gönül işleri bir yana; Whitman beynini, incelenmek üzere Amerikan Antropometri Derneği’ne bağışlamıştı. Fakat dikkatsiz bir çalışan şairin beynini yere düşürdü ve dağılan organ çöpe atıldı.
11. Virginia Woolf ressam kız kardeşinden ilham alıp, yazılarını ayakta yazmaya başladı.
12. Charles Dickens’ın düzen takıntısı ve batıl inançları vardı.
Dickens kendi istediği biçimde düzenlemediği bir odada yazı yazmazdı. Misafir olduğu evlerde ilk iş kendi odasını baştan yaratan, sürekli ortalığı toplayan ve durmadan saçlarını tarayan bir adamdı.Her şeye üç kere dokunmanın kendisine uğur getireceğine ve Cuma’nın şanslı gün olduğuna inanıyordu. Yüzünü Kuzey Kutbu’na dönmeden uyuması söz konusu bile değildi.Kimliği belirlenemeyen cesetlerin halka sergilendiği Paris Morgu’nda biraz fazla vakit geçirmesini ise ”iğrençliğin çekiciliği” olarak tanımlamıştı.
13. Tolkien horlaması ve kötü şoförlüğüyle ünlüydü.
14. James Joyce,sevgilisi Nora’ya içinde kamçılanma ve tokatlanma arzusunu da anlattığı birçok erotik mektup yazmıştır.
Kamçılanmaktan hoşlanan Joyce’un en çok korktuğu 2 şey ise; köpekler ve gök gürültüsüydü.
15. Franz Kafka sıkı bir vejetaryendi.
Kafka zamanın modası olan nudist aktivitelere katılsa da mayosunu asla çıkarmadı.
16. F. Scott Fitzgerald’ın ciddi bir ayak fetişi vardı ve çocukluğundan beri seks ile ayağı ilişkilendirirdi.
İnsanların kendisini çorapsız görmesine ise asla izin vermiyordu.
17. Ernest Hemingway şahsına gelen eleştirileri pek hoş karşılamazdı, bunu yapan bir eleştirmeni tutup yere devirmişliği de vardı.
18. Agatha Christie, disgrafi denen bir öğrenme güçlüğünden dolayı yazı yazamıyordu ve bu yüzden tüm romanlarını dikte ettiriyordu.
En ünlü romanlarından biri olan Doğu Ekspresinde Cinayet kitabını İstanbul’da yazan Christie’nin en sevmediği şeylerden bazıları; gürültü, kalabalık ve uzayan konuşmalardı.
19. Jean-Paul Sartre uyuşturucu madde kullandığında gördüğü dev ıstakoz saldırısı halüsinasyonundan olsa gerek, deniz canlılarından hayatı boyunca korkmuştu.
Günde iki paket sigara içecek kadar nikotin aşığıydı.
20. Ayn Rand 70’li yılların popüler dizisi ”Charlie’nin Melekleri” hayranlarından biriydi.
21. William Burroughs eşini ‘kaza sonucu’ vurdu.
William Burroughs eşini ‘kaza sonucu’ vurdu.
Evlerinde ağırladıkları misafirleri eğlendirmek için, eşiyle yaptıkları William Tell gösterisinde, eşi Joan’ın başının üstüne koyduğu bardağı nişan alan Burroughs hedefi tutturamadı.
22. J. D. Salinger, tıbbi yararlarından dolayı kendi idrarını içiyordu.
Farklı alternatif tıp yöntemlerini hem kendi üstünde hem de aile fertlerinin üstünde uyguluyordu.
23. Sylvia Plath 1944 yılında kendisine uygulanan bir IQ testine göre dahi seviyesindeki 166 puana sahipti.
Oldukça zeki olsa da kocası Ted Hughes ile ilk tanıştıklarında o kadar heyecanlanmıştı ki onu yanağından ısırdı ve hatta yanağını kanattı.
24. Jack Kerouac hayatı boyunca alkolikti, tercihi ise ucuz şaraplardı.
25. Emily Dickinson o kadar insanlardan uzak ve münzeviydi ki, doktorunun yarı açık bir kapının ardından kendisini muayene etmesine izin vermişti.
Dickinson inzivaya çekilmişti adeta toplumdan kaçıyordu. Onu görmeye gelen arkadaşlarına bile yüzünü göstermiyordu.
Dickinson ve erkek kardeşinin eşi Susan Gilbert arasında ise karmaşık bir ilişki vardı; birbirlerine yazdıkları mektuplar aşk mektuplarını andırıyordu.