Eserlerindeki kendine özgü şiirsel anlatımı, insan ve doğa betimlemeleriyle Türk Edebiyatının Homeros’u olarak nitelendirilen Yaşar Kemal; “Daha okuryazar olmadan işe şiirle başladım, Karacaoğlan gibi olma niyetiyle olacak. Sonra okula gittim, ilkokulda yaşlı halk şairleriyle çakıştığımı anımsıyorum. Hala Kadirli’de bu günleri anımsayanlar var. İlk şiirimi söyledim ya, kötü bir şiirdi, Adana’da çıkan bir dergide yayımladım, on altı yaşındaydım. Sonra şiirlerimi Türkiye’deki birçok dergide yayımladım. 1963’e kadar şiir yazmayı sürdürdüm. Daha da arada sırada yazıyorum, çok da yazmak istiyorum. Belki de bir gün şiirlerimi, yenilerini de katarak kitap olarak çıkarabilirim.” Demiş bir söyleşisinde.
1. Talih
Gün vurdu dağların ardına
göğün maviliğini
özlediğimiz an
gün vurdu dağların ardına
sabah buram buram tüttü
bacalardan
Terk etti yuvaları kuşlar
dudaklarda şarkılar güldü
köy çocuklarının topladığı yıldızlar
harman yerlerine döküldü
nura bulandı başaklar
taze bir ninniyle gerindi toprak
alınlarda billur ter damlaları
ve sebepsiz yaşamak
Gün vurdu dağların ardına
bir sabah buğusu halinde huzur
dağıldı tarlalara
gün vurdu dağların ardına
yaban gülleriyle büyüyen talihim
selam durdu bahara…
2. Şikayet
Hey bre ağalar
beği şikayet edelim
söylen çektiğimiz neden
yoğu şikayet edelim.
Yollar menzilde kalıyor
alçaldıkça alçalıyor
buluttan rüşvet alıyor
göğü şikayet edelim.
Fezalar dolusu dert var
yalnız köylülerde mert var
boş yere akıyor sular
dağı şikayet edelim.
Turna bağının gülüyüz
taşlı dağların yoluyuz
göğcelim şimdi ölüyüz
sağı şikayet edelim…
3. Bekle
Elbet bir gün, bütün çiçekler beyaz açar
Hür ve mesut bir şarkı halinde
Penceremizden uzanır nur.
İstediğimiz şekilde doğar gün,
Dilediğimiz gibi yağar yağmur.
Gökyüzüne hayranlığımız biter;
Kapımıza çırılçıplak gelen bahar,
Bir tohum halinde toprağa düşer.
Bizim için başka türlü eser rüzgar
Bahçelerin aşinalığı artar.
Herkes gibi biz de doyasıya yaşarız hayatı
Yıldızlar dilimizle konuşur.
Elbet bir gün, bizim de sevgilim
Köyümüzde beyaz badanalı, bir evimiz olur…
4. Güzelleme
Rüyan, pınarlarda buğulanan nur,
Sevgin sırma sırma dökülen şafak.
Senin’çin ekini öpüyor yağmur,
Tarlada senin’çin büyüyor başak.
Çiçekli yaylası ve berrak sular;
Gözlerinde duman duman arzular
Menevşe kokulu saçına bahar
Beyaz fecirlerden örtüyor duvak
Dokuduğun gülle işlenmiş gölgen
Umudunu iplik iplik eğirsen
İnce, taze bir sabahla gerinen
Çiğdem çiçekleri aşkına kundak
Çiğlerle yıkıyor gün seherini
Sabah gönderiyor davetlerini
Senin’çin en leziz nimetlerini,
Sofra sofra açan şu kardeş toprak
5. Yalnızlık
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
Su olsan kimse içmez,
Ölür de susundan
Yol olsan kimse geçmez,
Sarp kayalara uğratır da yolunu
Elin adamı ne anlar senden?
Çıkarsın bir dağ başına,
Bir ağaç bulursun
Tellersin pullarsın
Gelin eylersin.
Bir de bulutları görürsün, bir de bulutları görürsün
Bir de bulutları görürsün
Köpürmüş gelen bulutları
Başka ne gelir elden?
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı
Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı!
6. Şefkat
Bebeğim,
Sana en güzel uykuların
En güzel rüyalarını vereceğim.
Ve en tatlı ninnileri
Dudaklardan çalıp, beyaz bir tül gibi
Beşiğine sereceğim.
Bebeğim,
Sana parmaklarından şefkat damlayan
Gülümsemen kadar yumuşak
Bir anne getireceğim.
7. Serenat
Yağmur yağıyor
Harman yerindeki karınca yuvalarına;
Bebeklerin uykuları gibi ince,
Bir yağmur.
Büyüyor karınca yuvalarında
Başak boyunca huzur.
Yağmur yağıyor
Şu beyaz papatya çiçeğindeki
Aşkımın üstüne.
Ve gün vuruyor bu öğle vakti
Tarlaların çitine.
Yağmur yağıyor,
İçimdeki göklerden,
İçimdeki toprağa, nurdan.
Bir ağ örüyor gecelerimin üstüne
Örümcekler huzurdan.
Yağmur yağıyor,
Bulutlardan bir yaz uykusu.
Yağmur yağıyor;
Ve açıyor kır çiçeklerinde
Bembeyaz toprak kokusu…
8. Bir Arzu Günü
Gel seninle bir cenup şehrinde buluşalım.
Ağaçlar çiçek açtığında,
Bahar güldüğünde,
Bir sel halinde yıldızlar
İçimize döküldüğünde.
Aşktan yana, iyilikten konuşalım.
Üstümüzde sarhoş bir gökyüzü,
Altımızda mesut bir toprak.
Ne güzel olur bilir misin,
Orda seninle yaşamak…
Yeter artık
Ben burada rahat değilim.
Gel seninle bir cenup şehrinde buluşalım.
Gel anam-babam, gel kardeşim, gel sevgilim.
9. Uyanış
Bilmiyordum,
Buğulu ekinlerdeki taze düşü.
Ve tan yerinde gerinen billur öpüşü.
Bilmiyordum,
Kovanların petek petek saadetle dolduğunu.
Gün doğunca gecenin kaybolduğunu
Bilmiyordum, gökyüzünün bu kadar mavi olduğunu
Bilmiyordum…
10. Zafer
Hep bir ağızdan bir zafer türküsü söyleyeceğiz,
Anamızın sütü gibi ak.
Hep bir ağızdan bir zafer türküsü söyleyeceğiz
Gülerken toprak.
Bu güzel, bu yiğit vatanda,
Kılıçlar şafaklarda öpüşecek
Eski bahadır destanların üstüne,
Dalga dalga ışık düşecek.
Bu mukaddes, bu hür atalar yurdunda, kalbimize dikilen bayrak;
Taze sabahlar içinde daima, zafer zafer dalgalanacak…
Al al güller koparacağız,
Şehitlerin göğsünden
Ufuklar boyu şahlanmış atlarla,
Adanmış alaylar geçecek,
Sonsuz aydınlıklar üstünden.
Hep bir ağızdan bir zafer türküsü söyleyeceğiz,
Kalelerin burcuna çekilirken zaman.
Hep bir ağızdan bir zafer türküsü söyleyeceğiz,
Eşsiz ve kahraman…
11. Merhaba
Dünyanın ucunda bir gül açılmış
Efil efil esen yele merhaba
Karanlığın sonu bir ulu şafak
Sarp kayadan geçen yola merhaba
Gün be gün yüreğim ulu yalımda
Engel tuzak kurmuş bekler yolumda
Zulümlerde işkencede ölümde
Bükülmeyen güce kola merhaba
Acıda kahırda çekmiş geliyor
Güneşten boşanmış kopmuş geliyor
Bir ışık selidir sökmüş geliyor
Nazım usta coşkun sele merhaba
Alınacak Anadolu’nun öcü
Yerde kalmayacak çekilen acı
Açıldı geliyor şafağın ucu
şu doğdu doğacak güne merhaba
Selam olsun dört bir yana merhaba
Akan kana düşen cana merhaba
Hesap sorulacak güne merhaba
Türküler söyleyen dile merhaba
12. Kulluk
Hülyamdaki kadını
Yaratsaydı Tanrı eğer,
Kulluk ederdim ölünceye kadar,
Öldükten sonra da…
13. Sebep
Sebep gözün kör olsun.
Bütün bal arıları bana küstü,
Sırrını açmıyor petekler.
Beni düşünmez oldu güzel çiçekler.
Gök maviliğinden göndermiyor,
Çocukluk rüyalarımı aynalar çaldı
İstiyorum, geri vermiyor.
Ninnilerin bahçesinden kovuldum
Sabahı kapımın eşiğinde,
Bir bebek gibi ağlar buldum.
Sebep gözün kör olsun,
Sevgilisiz kaldım işte…
14. Ey Ahali
Duyduk duymadık demeyin
Bir çocuk kayboldu
Elinde defne dalı
Parmakları tanyeri
Saçlan darma dağınık
Dalgalanır yağmur içinde
Bulup getirene
Görüp haber verene
Aydınlık yepyeni bir dünya verilecektir.
Ey ahali bulan var mı, gören var mı
İyiye, doğruya, güzele selam durulacaktır.
15. Hanna’ya Şiirler 1
Dört bulut salıverdim gökyüzüne
Gökyüzünün en yücesine, ucuna
Biri turuncu, biri yeşil, biri al, birisi apak
Dört top bulut yolladım gökyüzünün en ucuna
Dört top ışıktan, koskocaman
Turuncusuna sevgi yükledim
Yeşiline dostluk
Arkadaşlık yükledim alına, arkadaşlık
Apak buluta barış yükledim,
Ne kadar çok özlemişsek barışı o kadar çok
Gidin dedim bulutlarım yeryüzünün üstüne
Yağın dedim bulutlarım yeryüzüne
Yağmadık hiçbir yer bırakmayın, hiçbir yer,
Hiçbir yer
Ama hiçbir yer, hiçbir yürek, hiçbir göz,
Hiçbir kulak, hiçbir ova, hiçbir çiçek bırakmayın
Her yere, her yere, her yere yağın,
Yağın ha yağın,
Yağın ha yağın, yağın ha yağın
Yağın ha yağın, ha yağın
Yağın insan yüreklerine…