HAKAN BIÇAKCI 1978’de İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra 1996 yılında üniversite eğitimi için Ankara’ya gitti. 2001’de Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirerek İstanbul’a döndü.
İlk romanı Romantik Korku 2002’de Oğlak Yayınları tarafından yayımlandı. Çeşitli dergi ve gazetelerde edebiyat, sinema, popüler kültür konulu yazıları ve öyküleri yayımlandı.
Apartman Boşluğu Arnavutçaya (2009), Arapçaya (2010), Bulgarcaya (2011), İngilizceye (2012), Romenceye (2013) ve Çinceye (2015) çevrildi. Karanlık Oda İtalyancaya (2015) çevrildi. Boş Zaman Bulgarcaya (2016) çevrildi.
Yazma içgüdünüzü ne zaman ve nasıl keşfettiniz?
Böyle bir keşif anı yok aslında. Yavaş yavaş, muğlak bir biçimde gelişti her şey. Her şey okuyarak ve film izleyerek başladı tabii. Yazma çok daha sonra, plansız ve güvensiz bir şekilde devreye girdi. Ve zaman içinde içgüdüden çok odaklanma, algıda seçicilik ve çalışma gibi kavramlar öne çıktı benim için.
Fantastik, korku ve gerilim türünde zihin açıcı romanlar kaleme almak Türkiye için çok da alışıldık bir durum değildi. Sizi bu türe iten nedenler nelerdi?
Özellikle bu türlerde yazmak gibi bir niyetim yoktu en başta. Okur olarak çok farklı türlerden zevk alsam da yazarken elim bu karanlık sulara gidiyor nedense. Sanırım sinemanın baskın bir etkisi var bu konuda. Bir da tabii Franz Kafka’nın.
Size göre fantastik edebiyatı besleyen unsurlar neler? Ya siz, nelerden besleniyorsunuz?
En temel unsur belirsizlik. Anlatıcının olağanüstü durum karşısında net bir açıklamada bulunmaması. Bir de fantastik olanın negatif unsur olması. Yani başta karakteri ve onun üzerinden okuru germeli. Yoksa konu masalsı yerlere kayar.
Bu konuda doğrudan beslendiğim bir yazar veya yönetmen yok ancak birçok sanatçının karışık tesiri var üzerimde. Bir de tabii etrafta yaşananların.
Örnek aldığınız yazarlar?
O kadar çok var ki. Dil açısından Tanpınar, atmosfer açısından Kafka, kötümserlik açısındanBernhard, sadelik açısından Camus, psikolojik derinlikaçısındanZweig ilk aklıma gelenler.
Öykü ve roman yazmanın sizin için farklılığı ve süreçleri nasıl işliyor?
Roman iki üç senelik bir sürece yayılıyor. Ve sonu gelmeyen ayrıntılarla örülüyor.Durmadan değişiyor. Eklemeler, çıkarmalar bitmek bilmiyor. Öyküler, konusu bir kez akla düştü mü, daha hızlı ortaya çıkıyor.Daha odaklı bir yazma süreci diyebilirim.
Çok yönlü, üretken bir yazarsınız.Öyküler, çizimler, kitap eleştirileri, film eleştirileri, yazarlık atölyesi, her yıl bir kitap. Bunca şeyi yapmakta sizi motive eden şeyler neler?
Aslında az ve öz üreten yazarlara, yönetmenlere özeniyorum hep. Bu sefer acele etmeyim diyorum. Ama aklıma uykularımı kaçıran bir konu düştü mü kendimi klavyenin başında buluyorum yine.
Peki zaman sizin için ne ifade ediyor?
Yazma açısından soruyorsanız şöyle derim. Ne kadar zaman ayrıldığından çok ne yazdığın yani içerik önemli benim için.
Romanlarınız tür olarak fantastik – korku olarak sınıflandırılıyor. Siz bu durum hakkında neler düşünüyorsunuz?
Fantastik ve korkunun belirli unsurlarını içeriyor yazdıklarım. Belirsizlikten beslenen bir fantastiklik ve öteki, düşman ilan etmeyen, düşman kafamızın içinde de olabilir diyen bir korku yaklaşımı diye özetleyebilirim kabaca.
‘’Uyku Sersemi’’ kitabınızı bir de sizden dinleyelim, peki sizin yazma sürecinizi kitapla bağdaştırabilir miyiz?
Uyku Sersemi, başrolde kentsel dönüşümün ve onun yıkıcı, yok edici etkisinin olduğu bir roman. Son romanım. Kitabın içinde yazılamayan bir kitap var. İstanbul’un tarihi mekânları üzerine bir rehber kitap hazırlayan Kahraman isimli bir editör üzerinden izliyoruz akışı. Ancak kentsel dönüşüm nedeniyle kitabın her bölümü adım adım buharlaşıyor. Benim yazma sürecim kitapla tezat oluşturuyor aslında. Yok olanı kayıt altına alma çabası.
Bu edebiyat fantastik öğeleriyle içinde yaşadığımız toplumdan ve çağdan çok farklı görünse de aslında onun bir bakıma yansıması mı oluyor ve bu yönüyle bazı şeyleri daha rahat ifade etme olanağı mı veriyor?
Kesinlikle öyle. Gerçeklere başka, alışılmadık, sarsıcı ve sorgulatıcı bir açıdan bakmak bir nevi.
Nasıl bir ortamda yazarsınız? Yazmak için belirlediğiniz saatler var mı? Gördüğünüz veya etkilendiğiniz şeyleri unutmamak adına notlar alır mısınız? Yazmaktan bunaldığınızda dinlenmek için neler yaparsınız?
Sürekli not alırım. Onun dışındakiler için net bir cevabım yok. Yanıt dönemden döneme değişiyor.
Bazı temalar üzerinde yazmak için “tecrübe”nin olmasını şart görenlerden misiniz, yoksa sadece hayal etmek yeterli mi?
Yazarın yazdıklarını tecrübe etmiş olması mühim değil. Mühim olan, yazı aracılığıyla bunları okura tecrübe ettirmeyi başarması. Yani tecrübeden çok yetenek önemli bu konuda. Hayal gücü tek başına yeterli değil ama en temel mevzu bana kalırsa.
Şu anda Türk Fantastik Edebiyat camiasını nasıl görüyorsunuz? Eskiye göre bir ilerleme var mı yoksa daha mı kötüye gidiyor?
Bu konunun uzmanı değilim. Yeni edebiyatı kısıtlı bir biçimde takip edebiliyorum. Ama gördüğüm kadarıyla gidişat iyi. Çok iyi yeni yazarlarımız var.
Herhangi bir yerde, sadece kâğıt ve kalem ile yazabilenlerden misiniz, yoksa kendi belirlediğiniz noktalar dışında kalemi elinize almaz mısınız?
Kâğıt kalemi not alırken çok kullanırım. Veya romanın akışını planlarken. Ancak yazarken sadece klavyede yazabiliyorum. Çok fazla değişiklik yaptığım, silip silip yeniden yazdığım için klavye çok daha kullanışlı benim için.
Şu an hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz? Yeni kitabınızı ne zaman görebiliriz?
Son roman yeni sayılır. Yeni bir roman fikrim yok şu an için. Taslak olarak bile. Ancak epey bir öykü birikti. Sanırım sırada onların kitaplaşması var.
Son olarak klasik bir soruyla bitirelim isterseniz. Genel olarak yazarlıkla, özel olarak fantastik edebiyat yazarlığıyla ilgilenenlere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Cevap da klasik olacak: çok okumak ve bol film izlemek. Ve mutlaka farklı türlerde okumalar yapmak.