Erich Fromm, ünlü ruhblimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar. Çalışmaları ve yapıtlarıyla yaşadığı dönemde adını duyurmuş kıymetli bir bilim insanı. Erich Fromm’un tüketim toplumunun sevgi ve sevme anlayışına dair görüşleri ve eleştirileri bir o kadar önemli. “Sevgi”nin insanlık için önemi ortada ve açık. Tanımını yapmak ise zor. Ve bir o kadar gereksiz. Sevgi anlayışımızı sorgulatacak ve yeniden yaratacak bu fikirlere şöyle bir bakmakta fayda var:
1) Bütün insanlar, sevginin önemli olduğu konusunda hemfikir. Ancak hiç kimse, sevgi konusunda bir şeyler öğrenmek gerektiğini düşünmez.
“Büyük çoğunluk sevme sorununu; sevmek’ten, kişinin kendi sevme yetisinden çok, sevilme sorunu olarak görür. Bu yüzden onlar için önemli olan nasıl sevilebilecekleri, nasıl sevimli olabilecekleridir. “
2) Yalnızlık, sevgiye olan gereksinimi artırıyor. Bütün insanlar, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde, farklı türde sevgilerle bu duyguya -yalnızlığa- dayanmaya çalışıyor: Sevgi insanın ayrılık, yalnızlık duygularını yenmesine yardım eder; gene de kendisi olarak kalmasını, bütünlüğünü yitirmemesini sağlar. Sevgide iki varlığın bir olması, gene de iki ayrı varlık olarak kalabilmeleri ikilemi gerçekleşir.
3) Çağımız insanın hayatını şekillendiren tüketim ilişkileri, madde ve nesne üzerinden yürütülen alışveriş, sevgiyi de etkilemiş durumda. Güce ve paraya sahip olanın en güzel imkânlara ve nesnelere sahip olabildiği yahut herkesin olanağı ölçüsünde en iyi nesneyi bulmasının önemli olduğu toplumsal kültürden sevgi de payını alıyor. İki kişi, kendi satın alma güçlerine göre pazardaki en iyi nesneyi bulduklarına inandıkları gün, âşık olurlar birbirlerine. Gerçekten mülk satın alırken olduğu gibi bu alışverişte de sonradan geliştirilecek özellikler oldukça önemli rol oynar. Alışveriş üstüne dönen, maddesel değerlerin en üstün değerler olduğu bir ekinde insanlar arası ilişkilerin de mal mülk ve iş pazarında geçerli olan yöntemlere göre yönetilmesine şaşmamak gerek.
4) Özenme, kıskançlık, hırs türü ne olursa olsun açlık: Bütün bunlar tutkulardır. Oysa sevgi zorunluluk altında değil; yalnızca özgürlük içinde gelişir. İnsanca güçlerin ortaya dökülmesidir.
5) Özenme, kıskançlık, hırs türü ne olursa olsun açlık: Bütün bunlar tutkulardır. Oysa sevgi zorunluluk altında değil; yalnızca özgürlük içinde gelişir. İnsanca güçlerin ortaya dökülmesidir.
6) Sevgi bir etkinliktir; edilgen bir olay değildir. Bir şeyin içinde olmaktır, bir şeye kapılmak değil. Sevginin etkin özelliği şöyle tanımlanabilir: Sevgi vermektir. Vermek nedir? Çok kolay gibi görünse de bu sorunun yanıtı karışıklıklarla, belirsizliklerle doludur. Bu konuda en büyük yanılma, vermenin “bir şeyden vazgeçmek” ondan yoksun kalmak, o şeyi birisi uğruna yitirmek diye anlaşılmasıdır.
7) Seven kişi başkasına ne verir? Kendisinden verir; kendisinde bulunan en önemli şeyden, yaşamından verir. Bu, o kimsenin yaşamını, öbür insan uğruna harcaması demek değildir. Sevinçlerinden, ilgilerinden, anlayışından, bilgisinden, nüktesinden, üzüntülerinden verir.
8) Sevginin türleri vardır:
Çocuk sevgisi şöyledir: “Sevildiğim için seviyorum.”
Büyüklerin sevgisi şöyledir: “ Sevdiğim için seviliyorum.”
Olgunlaşmamış sevgi:” Seni, sana gereksinmem olduğu için seviyorum.”
Olgun sevgi:” Seni sevdiğim için sana gereksinmem var.”