https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Hayvan hakları, insan ve hayvanların ilişkisi, hayvan davranışları ve doğası üzerine yazılmış bilimsel kitaplardan önemli 10 tanesini sizlerle paylaşıyoruz.

1. Peter Singer (1946 – ), Hayvan Özgürleşmesi
Avustralyalı filozof ve önde gelen bir hayvan hakları savunucusudur Peter Singer. “Ben gerçekte, hayvanlara özel bir ilgi duymuyordum. Birçok insanın aksine, kedilere, köpeklere ya da atlara öyle aşırı bir düşkünlüğüm yoktu. Ben, onların sadece oldukları gibi hissetme yetisine sahip bağımsız varlıklar olarak davranılmasını savunuyorum. Hayvanları sevmenin bir kedinin başını okşamaktan ya da kuşlara yem atmaktan ibaret olduğunu düşünenler benim kitaplarımdan hoşlanmayabilirler. Aslında benim kitaplarım, özellikle de Hayvan Özgürleşmesi kitabı her nerede yaşanıyor olursa olsun bütün baskı ve sömürülerin sona ermesini isteyen insanlara hitap ediyor.” der.

“Belki bir gün hayvanlar dünyasının geri kalanı da kendilerinden ancak zorbalık yoluyla esirgenen haklara sahip olacaktır. Fransızlar bir insanın sırf derisi siyah diye kayıtsız şartsız bir zalimin keyfine terk edilemeyeceğini anladılar. Belki bir gün, bacak sayısının, derideki tüy miktarının ya da sağrı kemiğinin nerede bittiğinin de duyguları olan bir varlığı aynı akıbete terk etmek için eşit derecede yetersiz sebepler olduğu anlaşılır. Bu aşılamaz sınırı çizebilecek başka ne olabilir? Akıl yürütme yetisi mi? Ya da belki konuşma yetisi mi? Ama yetişkin bir at ya da köpek, gerek akıl gerekse iletişim kurma açısından, bir günlük, bir haftalık, hatta bir aylık bir bebekten kat kat üstündür; ama öyle olmasa bile bu neyi gösterirdi ki? Sormamız gereken asıl soru “Akıl yürütebiliyorlar mı?” ya da “Konuşabiliyorlar mı?” değil, “Acı çekebiliyorlar mı?” olmalıdır.”

2. Marc Bekoff (1945 – ), Düşünen Hayvanlar
Prof. Marc Bekoff hayvanlar hakkında, kur yapmaktan dedikoduya, kendi kendini tedaviden beslenme alışkanlıklarına, düş görmekten egemenlik ve çiftleşme davranışlarına kadar uzanan büyüleyici öyküler anlatıyor. Ama bu kitap bir ilginç hayvan öyküleri antolojisi değil. Bekoff okurlarını hayvan zekası ve bilinci konusunda düşünmeye sevk ediyor ve hayvanlarla ilgili pek çok önemli konuya ışık tutuyor. Daha da önemlisi bütün hayvanlara karşı sevgi, saygı ve şefkat duygularının geçerli olduğu yeni bir alçakgönüllü yaşam anlayışı öneriyor.

“Hayvanlarda görülen farklı duygular arasında yas tutma duygusu en net ve kuşkuya yer bırakmayanlardan biri. Birçok hayvan sevdikleri bir hayvanın ya da yakın bir arkadaşlarının ölümü ya da yokluğu nedeniyle derin acı çekiyor. Nobel Ödülü kazanmış olan etholog Konrad Lorenz şöyle yazıyor: “Eşini kaybeden bir yabankazı, gelişimci psikolog John Bowlby’nin Instant Grief kitabında insan çocuklarında tanımladığı bütün semptomların hepsini gösteriyor. Gözler yuvalarına gömülüyor, baş aşağı asılıyor, bitkinlik gözlemleniyor.” Anne deniz aslanları yavrularının katil balinalar tarafından yendiğini görünce acı içinde bağırıyor, kayıpları nedeniyle ızdırap çekiyorlar. Yunusların ölü yavrularını kurtarmak için çabaladıkları ve başaramayınca yas tuttukları da gözlemlenmiştir. Acı çeken evcil hayvanlarla ilgili öyküler ise oldukça çok.”

3. Roger Grenier (1919 – 1979), Köpek Olmanın Güçlüğü
Roger Grenier, Fransa’da 30 Millions d’Amis Ödülü’nü (1988) alan kitabında, edebiyata da başvurarak köpek-insan ilişkisini inceliyor ve ünlü sanatçıların, bilim insanlarının, askerlerin, kralların ve siyasetçilerin köpekleriyle ilişkileri konusunda çok sevimli anektotlar aktarıyor.

“Rilke bir çocuğun kedi albümüne önsöz yazarken şöyle der: Oysa köpekler… Yaklaşımları öyle içten, öyle hayranlık yüklüdür ki bazıları en eski alışkanlıklarından vazgeçmiş görünür, hatalarımızı bile benimserler. Onları trajik ve soylu kılan bu tavırlarıdır. Bizi kabullenmekteki kararlılıkları onları bir bakıma insanlaşmış bakışları ve nostaljik ağızlarıyla, sürekli olarak aştıkları kendi doğalarının sınırlarında yaşamak zorunda bırakır.”

4. Jeffrey Moussaieff Masson (1941 – ), Köpekler Aşk Hakkında Asla Yalan Söylemez
Psikanaliz uzmanı Jeffrey Masson, Köpekler Aşk Hakkında Asla Yalan Söylemez’de en iyi dostumuzun zengin iç dünyasını inceliyor. Masson okuru köpeğin karmaşık duygularının derinliklerinde gezdirirken efsanelerden, edebiyattan, bilimsel araştırmalardan faydalanıyor.

“Hastalanan insanlar, köpeklerinin bunu bildiğini, bakışlarıyla ve sahiplerinin yanı başında bekleyerek kaygılarını gösterdiklerini anlatırlar. Elizabeth Barrett Browning To Flush, My Dog adlı şiirinde bunu takdirle anar:
Ama senin için denecektir ki
Bu köpek gece gündüz, bıkmadan
Bir yatağın yanında bekledi
Nöbet tuttu perdeleri örtülü bir odada
Gün ışığının o kasveti dağıtmadığı
Hastanın, bezgin çevresini saran

Vazoya konmak için toplanmış
Güller ölüp gittiler o odada
Ne gün ışığı vardı ne bir esinti
Bu köpek ise sabırla bekledi
Biliyordu, ışık sönüp gidince
Daha iyi parlar sevginin ışığı”

5. Boria Sax (1949 – ), Toplumun Aynasında Karga
İnsanlarla içli dışlı yaşayan ama bir türlü evcilleştirilemeyen bir hayvandır karga… Boria Sax, kaleme aldığı bu kitapta, insanlarla kargalar arasındaki ilişkiye şiir, hayvan davranışları, söylenceler, efsaneler ve görsel sanatları da dahil ederek birçok açıdan bakıyor… Bütün kuşlar içinde, kargaların beyninin bedenlerine oranının çok büyük olduğunu belirten Sax, kargaların beyinlerindeki nöron sayısının da çok fazla olduğunu söylüyor: “Amerikan kargasının beyni beden kütlesinin yaklaşık yüzde 2.3’ünü oluşturur. İnsanlarda bu oran yaklaşık yüzde 1.5, besi tavuğunda ise yüzde 0.1’dir.” Kargaları kapsamlı bir şekilde anlatmış yazar, ilgi duyanlara…

“İlk bakışta kargalarla insanlar arasında hürmetkar ama mesafeli bir ilişki vardır. Ama öte yandan kuşların folklordaki önemi, kadın-erkek bütün insanların örtük de olsa bu kuşun cazibesine güçlü bir biçimde kapıldıklarını gösterir. Güvercinler, serçeler şehrin sokaklarında, parklarında öylesine vakit geçiriyor gibidirler, aylak aylak yiyecek kırıntıları toplarlar. Buna karşın kargalar arasında sanki daima önemli bir şeyler olmaktadır, sanki kendi hayatlarına ait bir oyun sahnelenmekte gibidir. Oradan oraya uçuşurlar ve beklenmedik bir anda birbirlerine seslenirler.”

6. Tom Regan (1938 – ), Kafesler Boşalsın
North Carolina Üniversitesi’nde felsefe profesörü olan Tom Regan, hayvan hakları hareketinin teorik önderlerinden biri olmasının yanı sıra hareketin aktif katılımcılarından. Regan, Kafesler Boşalsın’da, “Hayvanların hakları olabilir mi?” sorusunu felsefi düzeyde yanıtlamanın yanı sıra, kamuoyunun geniş kesimlerinde kayıtsızlıkla ya da tepkiyle karşılanan hayvan hakları aktivistlerinin taleplerinin hangi nedenlere dayandığını açıklıyor, giyimden eğlence sektörüne kadar hayatın her alanında kullanılan hayvanların pratikte nasıl davranışlara maruz kaldıklarını gözler önüne seriyor.

“Aç müşteriler kafeslere doldurulmuş kedi ve köpekleri inceliyorlar, aralarında hayvanlar hakkında yorumlar yapıyor, sonra da kararlarını veriyorlar. Nihayet bir adam, metal bir maşayla uzun tüylü bir kediyi kafesinden hızla çekip alıyor ve apar topar mutfağa sokuyor. (…) O uzun tüylü beyaz kedi bunca yıl nasıl da aklıma takılıp kalmış! Onun o acınası durumunun benim için insan sömürüsünün pençesine düşmüş tüm hayvanların durumunu sembolize etmesinden olsa gerek. Hiçbir suçu olmayan tüm o masumların sembolü. İnsan hoyratlığıyla karşı karşıya kalan tüm çaresizlerin sembolü…”

7. Gary L. Francione (1954 – ), Hayvan Haklarına Giriş/Çocuğunuz Mu Köpeğiniz Mi?
Hukuk ve felsefe profesörü olan Amerika’da ilk defa bir hukuk fakültesinde hayvan hakları kuramı dersi veren Gary L. Francione’nin kitabının önsözünde Alan Watson şöyle diyor: “Bu kitapla insan hayvan ilişkisine yönelik eski yaklaşımları köklü bir biçimde sarsan Francione’nin, kuramını ve hayvan etiğiyle ilgili zor meseleleri herkesin rahatlıkla anlayabileceği olağanüstü açık bir dille anlatışına vurgu yapıyor.”

“Köpeklerin kendilerinin farkında olduğu konusunda hiçbir şüphem yok. Ölümün köpek için kötü bir şey olduğunu da biliyorum ama köpeğin zihninde tam olarak neler olup bittiğini bilmiyorum, dolayısıyla ölen bir köpeğin neler yaşadığını tam olarak idrak edemiyorum. Ama ölümün insanlar açısından ne ifade ettiğini daha iyi anlıyorum. Bu nedenle bir köpek ile bir insan arasında seçim yapmamı gerektiren olağanüstü hallerde, insan için ölümün ne ifade ettiğini daha iyi bildiğim için insan lehine karar verebilirim. Ama bu tamamen benim bilişsel eksikliğimden ve bu eksikliğin böylesi durumlarda kendini göstermesinden kaynaklanır, kararım her durumda keyfidir ve alacağım hiçbir kararın ahlaken bütünüyle tatmin edici olması mümkün değildir. Ölümün, bir insana, bir hayvana verdiğinden daha fazla zarar verdiğini düşünmüyorum, ama insana verdiği zararı daha iyi anlıyorum (ya da anladığımı düşünüyorum). Ve insan lehine verdiğim karar, köpekleri deneylerde kullanmanın ya da köpeklere salt bir araç muamelesi etmenin ahlaken meşru olduğu anlamına gelmez.”

8. David DeGrazia (1962 – ), Hayvan Hakları
Ahlak felsefecisi David DeGrazia Hayvan Hakları kitabında hayvanların manevi haklarının anlaşılabilmesi için modeller sunuyor. Onların yaşam döngüleri, bu döngü içindeki pozisyonları, sosyalleşme güdüleri, türdeşleri ve diğer türlerle ilişkilerini örneklerle açıklayan yazar, hayvan zihninin insandan çok da farklı işlemediğini ortaya koyuyor.

“Kutsal kitaplarda zaman zaman hayvanlar hakkında olumlu ifadelere de rastlanmaktadır. Yahudiliğin en eski geleneğinde hayvanlara verilen acının en aza indirilmesi, hayvanların zevk için avlanmaması, boğa güreşi, köpek dövüşü hoş karşılanmayan davranışlardır. İslam da diğer dinlerle bu konuda büyük ölçüde uyuşmaktadır. İslam’da hayvanlara eziyet edilmesini yasaklayan ve insanların hayvanlara karşı iyi davranması gerektiğini belirten uyarıcı ayetler de bulunmaktadır.”

9. Jonathan Safran Foer (1977 – ), Hayvan Yemek
Çağdaş Amerikan Edebiyatı’nın en özgün kalemlerinden Jonathan Safran Foer, kişisel, toplumsal, tarihsel öyküler üzerinden yemeyi seçtiklerimizin öykülerini anlatıyor. Bir akvaryumun önünde duran Kafka imgesinden, Berlin Hayvanat Bahçesi’nin sevilen kutup ayısı Knut’a, sınai çiftliklerde eziyet çeken tavuklardan İspanyol Gribi’ne uzanarak insanların hayvanlarla ve yedikleriyle olan ilişkisini kitabının sayfalarında anlatıyor.

“Bütün bunlar önemli mi peki? Yediklerimizi değiştirmemizi gerektirecek kadar önemli mi? Yoksa satın aldığımız balık ve deniz ürünleri hakkında akıllıca kararlar vermek için daha detaylı bilgilendirme etiketlerine mi ihtiyacımız var? Eğer 75 santimetrelik bir somonun küvet büyüklüğünde bir su haznesinde yaşadığı ve yoğun kirlenmeden dolayı gözlerinden kan geldiği paketin üzerinde yazsaydı, etçillerin varacağı sonuç ne olurdu? Peki ya etikette balık çiftliklerinin yol açtığı parazit nüfusundaki artışa, genlerde bozulmaya ve antibiyotik dirençli yeni hastalıklara değinilseydi?”

10. Desmond Morris (1928 – ), Hayvan-İnsan Sözleşmesi
Çağdaş Amerikan Edebiyatı’nın en özgün kalemlerinden Jonathan Safran Foer, kişisel, toplumsal, tarihsel öyküler üzerinden yemeyi seçtiklerimizin öykülerini anlatıyor. Bir akvaryumun önünde duran Kafka imgesinden, Berlin Hayvanat Bahçesi’nin sevilen kutup ayısı Knut’a, sınai çiftliklerde eziyet çeken tavuklardan İspanyol Gribi’ne uzanarak insanların hayvanlarla ve yedikleriyle olan ilişkisini kitabının sayfalarında anlatıyor.

“Bütün bunlar önemli mi peki? Yediklerimizi değiştirmemizi gerektirecek kadar önemli mi? Yoksa satın aldığımız balık ve deniz ürünleri hakkında akıllıca kararlar vermek için daha detaylı bilgilendirme etiketlerine mi ihtiyacımız var? Eğer 75 santimetrelik bir somonun küvet büyüklüğünde bir su haznesinde yaşadığı ve yoğun kirlenmeden dolayı gözlerinden kan geldiği paketin üzerinde yazsaydı, etçillerin varacağı sonuç ne olurdu? Peki ya etikette balık çiftliklerinin yol açtığı parazit nüfusundaki artışa, genlerde bozulmaya ve antibiyotik dirençli yeni hastalıklara değinilseydi?”

10. Desmond Morris (1928 – ), Hayvan-İnsan Sözleşmesi
İnsan ve hayvan davranışları üzerine gözlemleri ve bilimsel kitaplarıyla, özellikle de çok ilgi uyandıran Çıplak Maymun adlı yapıtıyla tanınan İngiliz hayvan bilimci Desmond Morris, zooloji olarak da bilinen hayvan biliminin alt dallarında birisi olan etolojide uzmanlaşmış.

“- Batıl inançlarımızı ya da dini önyargılarımızı tatmin için hiçbir hayvana hayali iyi ya da kötü nitelikler yüklenemez.
– Hiçbir hayvan üzerinde egemenlik kurulamaz, hiçbir hayvan bizi eğlendirmek için alçaltılamaz.
– Yeterli fiziksel ve toplumsal çevre sağlanmadan hiçbir hayvan tutsak edilemez.
– İnsan sahibinin yaşam biçimine kolaylıkla uyum sağlamayan hiçbir hayvan arkadaş olarak tutulamaz.
– İnsan nüfusundaki artışla ya da doğrudan doğruya kötü davranmayla hiçbir hayvan türü yok edilemez.
– Bize spor olanakları sağlamak için hiçbir hayvana acı çektirilemez.
– Gereksiz deneyler amacıyla hiçbir hayvan bedensel ya da ruhsal işkenceye tabi tutulamaz.
– Bize besin sağlamak için hiçbir çiftlik hayvanı yoksun bir çevrede yaşatılamaz.
– Kürkü, derisi, dişi ya da başka bir lüks maddesi için hiçbir hayvana eziyet edilemez.
– Hiçbir çalışan hayvan kendisinde strese ya da bedensel bir zarara yol açacak bir işte çalıştırılamaz.”