“Violetleduc” adlı yazarı anlatan filmde Simone de Beauvoir şöyle der,”Edebiyat ‘dan daha iyi bir kurtuluş yolu tanımıyorum.’ Evet yazmaktan daha iyi bir kurtuluş yolu yok ; resim yapmaktan da.
“Rüzgarın hatıraları”ndaAram ,resim çizerek dertlerinden kurtulabiliyordu.Gerçekten kurtulabiliyor muydu?
İnsanoğlunun sevgi,yalnızlık ,boşluk gibi bireysel sorunlarının yanında yersiz,yurtsuz ;güllerin arasında hep bir diken olma , asıl rahatsızlık nedenleri değil miydi?
Aram’ın o resimleri çılgın bir ruh hali içinde yapıp soykırımı unutması mümkün mü?
Ya da kafasındaki sorulara bir cevap arayışı olan yazmayı hep sürdürmesi bir çıkış mıydı?
Sıradanlık nerde bitiyor sanat nerede başlıyordu?
Günlük kaygılar hep bir kapıya çıkmıyor muydu?
Mutluluk…
İnsanoğlunun evrende aradığı bu değil miydi?
Peki neydi mutluluk?
Tatlı bir gülüş,rüzgarın ılık nefesi,bir kafa sallayış…
Sıcaklık,anne şefkati???
Peki neydi mutluluk???
Sıcacık bir akşamüstü kanatlanan kuş ,vapurun bacasından çıkan bir duman ,kedinin şeffaf gözleri,bir çocuğun yanağını kaplayan gülüşü….
İçini karartan onca yalnızlığa rağmen saklanan bir istek,tenin teni özlemesi,yaranın sürekli kanaması.
Evreni var eden AŞK.
Kadının içten kahkahası,delicesine yazma isteği.
Sessizlik içinden kopup gelen çığlık.
Yeşilin elli tonu ,durgun akan bir nehir tahta barakalı balıkçı barınağı…
Saçların savrulması,güneşinparlaklığı,çayırlarda bir koşma isteği…
Bir bakış.. elinden tutuş,uzaklara savruluş…
Eylemler ,grevler fabrika servisleri,halaylar,türküler…
Gözgöze geliş…Sanki hep oradaymış hiç gitmemiş gibi bir duruş,söz veriş.
Neydi mutluluk.
Kendini bulmak;bir kitapta bir öyküde bir şiirde.