https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Yağmur yağıyor bugün. Dün de yağmıştı; gece de yağdı. Bütün gece…
Ağaçlar yapraksız; kupkuru dallar. Havuzun başında kimse oturmuyor. Banklar boş, havuz boş… Ayakkabı boyacıları işe çıkmamış. Pamuk helva arabası naylonla sıkı sıkı sarılı.
Martılar dönüp duruyor balıkhanenin üzerinde. O kadar çoklar ki… Martılar…
Serçeler?.. Kumrular?.. Onlar martılara benzemiyor. Sevmiyorlar yağmuru. Sevmiyorlar ıslanmayı… Gizleniyorlar.
Gözüm martılarda, kulağım başka yerde. Merakla dinliyorum… Acaba nedir sebep şu kıpırtıya, şu mutluluğa?.. Oysa kurşuni günün ortasındayım; hem uzağında bir çift dost bakışın…
Gökyüzüne balon salmak, ardından bakmak istesem, baloncu yok!.. Kestane çekse canım; sıcak sıcak, küçük kesekağıdından alıp alıp yemek istesem, kestaneci yok!.. Güneş yüzümü okşarken fenere yürümek, yürürken hayaller sandığını aralamak geçse aklımdan… Fener yerinde, görüyorum, ama güneş yok!..
Tuttuğum narin elini, öpüyor öpüyor yüreğim; fakat sevgilim karşımda değil!
Bir kitap var… Sarı ciltli. Kalın. Beş yüz seksen sayfa… Giriyorum kitapçıya; raftan alıyorum kitabı, farklı sayfalardan birkaç satır okuyorum. Ve her defasında, çaresiz tekrar yerine bırakıyorum.
Öyleyse… Bu yoksun halime rağmen… İçimde büyümüş çimenlerde çocuğa ip atlatan, tekerleme söyleten taze çay mı pencere kenarında yudumladığım?.. Yoksa, çayın yanındaki minicik kurabiye mi?..