Felsefe, düşün bilim okumak hayatı anlamlandırmanın en iyi yoludur. Yaşadığımız hayatı sorgulayıp nereden, nasıl, niçin geldiğimizi hangi öğretilerle yaşamda şekil aldığımızı merak edersek öncelikle felsefeyi ve diyalektiği öğrenmemiz gerekir.
Var olanların varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılması, düşün bilim yani felsefe yüzyıllardır bize yol gösteren bilimse; Filozoflar da bilgiyi arayıp ona ulaşmada bilgelik sevdalısı olarak adlandırılabilir.
20.yy un en büyük filozoflarından Jean-Paul Sartre varoluşçu felsefenin önderlerindendir. Varoluşculuğa kısaca göz atarsak; bilinçli bir varlık olan insan da sonsuzca değişme kapasitesi vardır. Onu şimdi olduğu gibi tanımlayamazsınız; çünkü tanımladığınız an da o başka bir şey, bir birey olma yoluna girmiştir.
Sartre’ a göre insan özgürlüğe mahkumdur. İnsan özgür seçimleriyle kendisini tanımlar ve yaratır. Buna göre insan kendisini yoktan var etmez, fakat bir dizi seçim ve karar aracılığıyla varoluşunu belli bir öze dönüştürür. Yani kendi özünü oluşturur. (bilgi:www.cafrande.org/varoluşçuluğun kurucusu Jean-Paul Sartre.)
“Sartre ile Sartre hakkında “üç bölümden oluşuyor. Birinci bölüm –bir düşüncenin güzergahı,
İkinci bölüm-Sımone de Beauvoırsoruyor. üçüncü bölüm-Emperyalist Ahlak.
Birinci Bölümde Almanlar ile savaşmış ama bunu pek istekli değil zorunlu olarak yapmış bir Sartre “Varlık ve Hiçliği” sorgular. Bunu yaparken de marksizmden etkilenir.
Ve burada Fransız yazar Flaubert‘i araştırdığı incelemeden bahseder. Niye bu yazarı incelediğini, kendisiyle zıt koşullar taşıyan,delilik sınırları içinde gidip gelen aile bireyleri ile sorumlu olan bu yazar gerçek dışı yaşıyor gibidir ama bir yandan da gerçeği yaşıyordur.
Söyleşinin diğer kısmında yapılan bir devrimin öncelikle kültür devrimi olup olmamasının anlamını Çin Kültür Devrimi’ni inceleyerek yanıt verir.
2.Bölümde kendisi gibi o dönemin ünlü kadın düşünürlerinden Sımone De Beavoır ki aynı zamanda sevgilidirler, kadın sorunu üzerine tartışırlar.
Sımone De Beavoır, onun kadın sorununa bakışını maço bulup eleştirirken bir yandan da şunu kabul ettirir: İyi, derin ve keskin bir öz bilgiye erkeklerden ziyade kadınlar sahip aslında.
3.Bölümde ise dünyanın her yerinde ulusal yapıları çökerten Amerikan emperyalizmine karşı durmaktan bahseder.
Yaşadığımız ülkeyi ve coğrafyayı çözmek istiyorsak bu kitabı okuyup erdemli bir filozofun çağa nasıl ön ayak olduğunu görebiliriz. Sonrasın da bizim toplumumuzda erdemin ne zamandan beri gayri meşrulaştığını da düşünebiliriz.
Nüket CEYLAN
Metis Yayıncılık 87syf.