https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Üstüme yazılı tüm harfleri siliyorum. Yok olmaya başladığım andan beri anlıyorum ördüğüm duvarların yıkıldığını. Derin ve kalın çizgiler çiziyor insanlar umutlarımın üstüne ve bir parça tükenmeye başlıyorum. Birden tükenmek kolaydır da yavaş yavaş tükenmek, boğazını sıkan bir ipi varken, can havliyle çıkartmaya çalışmaya benzer. Kuşlarımı salıyorum gökyüzüne. Dualarımı avuçlarımda biriktirip sürüyorum dinin kalbine. 

Bir yol gibiyim, tüm acılar üstümden geçiyor ve tüm hayal kırıkları bende mola veriyor. Yanılıyorum hayata hem de yepyeni yanılıyorum. Bahçeme ektiğim çiçeklerin soluşuna şahit olurken bile sızlanan kalbim, ülkemde ölen insanların acısını kaldıramıyor. Yaşamaya çalışmak böylesi bir dünyada, etten her gün bir duvar örmek gibi meşakkatli ve kanlı bir iş.
Sırlarımı insanlara ifşa ediyorum ve tüm ücralarıma ışık tutuyorum. Karanlıkta kalmaya layık değildir hiçbir umut çünkü. Hayallerimi kuşların ayaklarına bağlayıp tanrıya mesaj diye salıyorum gökyüzüne. Anlıyorum maya tutmayacak insanlığım ve izin vermeyecekler hava kadar hafifliğime. Çünkü sevmez insan kendisi gibi olmayanı, sevmez insan kendisinden üstün olanı, sevmez insan kendisinden güzel olanı… 

Ağzına kadar dolu bir bardak gibiyim, fazlası tutmaz taşar bende her şeyin. Büyüdükçe anlıyorum şerefin ve onurun insanlar arasında peynir ekmek gibi satıldığını. Bir gülden vuruyorum akşamın alacasını ve örmeye başlıyorum damarlarımla yollarını. Boş bir zeminin ayıplığını örtmeye çalışan antika bir halı gibi örtmeye çalışıyorum insansız yanlarımı. Somurtan boş bir duvardan farksız yüzüm ve gelen-giden bir şeyler kazıyor bağrıma. Her giden ceketini almak yerine anılarını asıyor duvarlarıma. Acılarım çoğalıyor. 
Dünyadan çekiyorum elimi ve hiç buralardan geçmemeyi dilerdim. Güvenli değil dışarısı çünkü dışarıda insanlar var. Oysa anneler artık çocukları toplamalı, karanlık çöktü şehre ve ben onların yerine de korkuyorum. Toplamalı anneler çocukları sokaklardan sokaklarda bomba insanlar var. Hiç anlamadığım ve hiç anlamayacağım insanın insana ölümünün doğallığını. Hiç anlamıyorum ve hiç anlamayacağım insanın insana kurşun sıkışını. Ölümü anlıyorum da öldürenin insan oluşunu anlamıyorum. Ben artık kendi içimde tükeniyorum.

Bir darağacı gibi ülkem ve insanların elleri o ağaçta sallanan ip gibi geçiyor boğazıma. Fazlası tutmuyor bende acıların. Bir tuvalden bir tuvale uzanan sevgi haritasını renklendirmeye çalıştıkça, ısrarla birileri siyahı sürüyor insanlığıma. Tükeniyoruz gün geçtikçe. Baharda koparılıp sevgi falı diye bir saçmalıkla yapraklarımızı teker teker yoluyorlar. İnsanlığım kanıyor. Kafamı her gün o duvardan o duvara vursam da bir türlü anlamıyorum insanın insana yaptıklarını. Yemin edebilirim ki tüm canlılar toplanıp da insanın insana yaptıklarını görüp anlamlandırabilselerdi, kendilerine akıl verilmediği için tanrıya binlerce şükür edeceklerdi. 
Kanayan parmağımı ağzıma götürüp acısını masumca dindirme çabası içinde kaldıkça, bir kılıç darbesi gibi indi insanların bakışları boynuma. Düşünceler yüzünden tükenmek. Düşünmek tükendirir desem aforizma yapmaya çalıştığımı düşünürler. Oysa gerçektende düşünmek tükendirir insanı. Günbegün, azar azar, insanlığa alışamadan tükeniyorum/ tükeniyoruz.