https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Vedat Türkali… Yazarken bile aklıma gelince yüzüme, kocaman bir gülümseme yaratan Yazar.
Ben ortaokul öğrencisi iken, ablam genç bir Üniversite öğrencisi idi. Her gün, eve heyecanla gelir öğrendiklerini bize anlatırdı.
Biz kardeşimle “Sosyalizm”,”devrim”,”mücadele”,”aydın” kavramlarını ilk ondan duyduk
“Sosyalizm nedir?” dediğim de verdiği yanıtı hiçbir zaman unutmadım.
“şöyle düşün: Herkesin bir ceketi var. Ama bu ceket herkesle aynı. Kimseninki kimseninkinden Üstün, daha gösterişli daha güzel değil. İşte yaşamda böyle. Herkes emeği ile alın teri ile çalıştığını yiyecek, kazandığını bölüşecek, herkes kazanacak, herkes doyacak” Çantasında kocaman kalın bir kitap ile gelip :“al oku çok seveceksin” demişti. İşte o kitap “Bir gün Tek Başına” idi. Gerçek adı ile Abdülkadir Pirhasan.
Dönem Türkiyesi’ni aydın hareketini, darbeleri okuyup anlamak isterseniz onun romanlarından öğreneceğiniz çok şey var. Ben 15 yaşımdan sonra yeni çıkan baskısını da okuduğumda hep şunu düşündüm, nasıl da içten yazmış. Bireyin yalnızlığını, iç hesaplaşmalarını, tedirginliğini, korkaklığını, hep ikircikli durumda kaldığını bunu da sırf kendi rahatını bozmamak adına yaptığını.
Bizim küçük burjuva dünyamızı.
Onun betimlemeleri öylesine canlıdır ki romanların içine girip olayları birebir yaşarsınız. Zannımca bunda kendisinin askeri okul Türkçe öğretmeni olmasından ve en çok da sinema yazarlığı ile de uğraşmasının payı var.
Cinsellikte, onun romanlarında kendine doğal bir pay bulur. Öncelikle kadın bedeninin (ki bu“ Bir gün Tek Başına” da daha keskindir.) kendini ilerici olarak tanımlayan devrimci erkeklerde bile sömürülecek, faydalanılacak bir eşya olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizer. Bunu da çiğ bir anlatış ile değil aksine ekmek kadar su kadar doğal, yaşamın bir gerekliliği, iki insanın sevdalı olmasının nedeni olarak yazar ve anlatır.
“Bir gün Tek Başına” ya gelirsek; roman bir kitapevi sahibi olan Kenan’ın, üniversite öğrencisi olan devrimci Günseliye aşkı üzerine kuruludur. Kenan evlidir, yıllarca önce karakolda dayak yiyip geri çekilmiş; kendisi ile aynı görüşten olmayan iktidara yakın arkadaşının desteği ile kitapevi açmış, karısı Nermin ise üniversitede tarih okumuş ama çocuğu olunca öğretmenlikten vazgeçmiş rahatına düşkün, kocasının görüşlerine karşı, karşı tarafı desteklemiş bir karakterdir.
Roman, Kenan’ın Günseli ile tanışıp ona aşık olduğu andan itibaren kendini sorgulama süreciyle devam eder. Kendisi rahatı gereği önlemini alırken, Günseli’nin ağbisi aydınlıkçı, bir işçi önderi olarak mücadele eden, kardeşini de bu yolda yetiştiren biridir.
Kenan, pasif, korkak, ikiyüzlü iken Günseli, dirençli onuruna sahip çıkan, öncü gerektiğinde kendi arkadaşlarını da eleştirebilecek nitelikte bir gençtir.
Kenan, Günseli ile beraber olmaya başladığı andan itibaren değişim başlar. Onunla birlikte dönemin bilgesi olarak lanse edilen “Baba” adlı aydının evine gitmeye, sokağı tekrar gözlemeye, mücadeleyi yeniden izlemeye başlayan Kenan artık evinde yaşayamaz olur.
Nermin en sonunda bu durumu öğrenir, fakat Kenan’ın ikircikli yapısından şüphelenen Günseli onu polis zanneder ayrılırlar. Ne yazık ki Kenan artık tek başınadır.
Roman boyunca 27 mayıs darbesine giden tarihsel olaylar kurgu ile paralel ilerler. Yazar; dönemin işçi eylemlerini, aydınların duruşunu halk ile aydın arasındaki çelişkileri anlatırken dönemi daha iyi kavramamızı sağlar. Bu anlamda Türk edebiyatındaki siyasal roman kavramına da en iyi örnektir “Bir gün Tek Başına”
Vedat Türkali, dili en iyi kullanan yazardır. Türkçe çok berrak, betimlemeler çok canlı ve sinematografik diye adlandıracağımız kurgu ile Türk edebiyatının klasikleri arasına girmeyi başaran bir yazar olmuştur. Bu anlatılanların örneklerini “Bir gün Tek Başına” görürsünüz.
Nitelikli, gerçek edebiyat nedir? Bunun yanında solcu aydınların nerede durduklarını, sınıf farklarını ve ayrımlarını nasıl gözlemlediklerini öğrenmek isterseniz en iyi kaynak Vedat Türkali kitaplarıdır, bu kitapların başında “Bir gün Tek Başına” gelir. Aydınlara karşı eleştirileri de var olan yanlışları da yazmaktan korkmamıştır.
“Tiksiniyorum. Bu küçük burjuva duyarlılığımız”(syf 65)
Belki de en güzel sözü bu edebiyatımızın ustasından çıkan romandaki kahramana verirsek şöyle der;
“Ne güzel söylemiş halkımız, şeytan melaikelere yetmiş bin yıl hocalık etmiş, şeytanlığı çıkmış ortaya sonunda (syf 469)
Yine de kitaplara dönersek :“az şey mi var minicik kitapta? İyi anlayanın dünyasını değiştirir, yolunu ısıtır, insanın gözünü açar. Diyelim okudu anladı da… Ne olacak? Kötü mü olur? Kötü olur mu hiç (syf470)
“Bir gün Tek Başına” benim ilk kitabımdı. Ondan sonra okuduğum her kitapta tadını aradığım.
Umarım Sizin de ilk kitabınız olur.

İnceleme : Nüket Ceylan
Ayrıntı Yayınları 752 syf