https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

“Yaralı paramparça şarkı söyleyen kalbim
Gözlerin yeryüzü ve nazlı umut
Hepsi bu kadar sevgilim…”

Erbil’in 1971 yılında çıkan ilk romanı Tuhaf Bir Kadın. Romanları ve öykülerinde kadının kendisiyle, ailesiyle ve toplumla hesaplaşmasına, kurulu düzene ve ataerkil geleneğe başkaldırışına, özgürlüğe korkusuzca koşuşuna; varoluşçuluğun ve feminizmin süzgecinden geçerek kişiyi benliğinden topluma atar Leyla Erbil.
İnsanlar, insanlar, insanlar. Şimdi salt insanlar ilgilendiriyor beni. Ne büyük zenginlik. Yeni bir insan tanıyınca başım dönüyor. Nasıl olduğunu neler yapabileceğini anlayana kadar.

Başımı döndürüyor gerçekten insanlar. (s.32)
Sorgulatıcı, düşündürücü, dokunaklı; zaman zaman yerici ve iğneleyici anlatımıyla okuyucuyla alay etmekten hoşlanır Leyla Erbil. Sözcükler şiirsel söyleme dönüşür âdeta, mensur şiir tadında şiirsel anlatılar çıkar karşımıza. Aslında özgürlüğe koşan yazarımızın, özgürleştikçe dilinin de özgürleştiğini, toplumun ördüğü duvarları yıktıkça dilinin de engelleri aştığını, yazım ve imlaya uyguladığı yeni düzenle görürüz. Metinlerarasılığı bir bulmaca gibi satırlar arasına yerleştirirken bilinçli ve birikimli okurlar ister Leyla Erbil. Tevfik Fikret’in

“Sis” şiirini bilmeyenler Erbil’in romanında geçen bu dörtlüğün zevkine varamayacaklardır. 
“Şu koskoca İstanbul’u,(çomağ attım tatulitça) Bizans’ı,o bin kocadan artakalmış bive-i bakiri, ki ben ona uydurmuşumdur bir beste :
“Munis fakat en kirli kadınlar gibi munis
Üstünde coşan giryelerin hepsine bihis
Te’sis olunurken daha bir dest’i hıyanet
Bünyanına katmış gibi zehrabe-i lanet “

Böylece roman ve öykülerinde şiirin de yerini görerek, Leyla Erbil gibi yazmak şöyle dursun, okuyucusu olmanın bile zorluğuna ikna oluruz. “Tuhaf Bir Kadın” romanının başkişisi olan Nermin, aydın bir kadın olarak onaylanmak isteyen genç bir şairdir. Nermin annesinin baskılarından, toplumdaki haksızlıklardan ancak şiire sığınarak kaçmaya çalışır. Yalnız unuttuğu bir şey vardır; içinde yaşadığı toplum erkek egemen bir toplumdur ve edebiyat dünyası da bu şekildedir. Nermin, şiirlerini erkek sanatçılara okutmak ve onların ilgisini, beğenisini kazanmak ister. Fakat bulacağı şey yine küçük görülmek, dışlanmak olacaktır. 
Hiç şiir yazamıyorum artık. İnsanları, bu uçsuz bucaksız insanları şiire sığdırmak olası değil. Şiiri, sanatı böyle anlıyorum bu sıralar; içi insan dolu bir kuyu sanat. (s.32)

Dört bölümden oluşan “Tuhaf Bir Kadın“ -Kız, baba, anne ,kadın- özünde modern zamanda var olma mücadelesi vermeye çalışan, roman başkişisi olan Nermin’in romanıdır. “Kız” bölümünde başlayan bu varoluş serüveni, “Kadın” bölümünde halkı daha yakından tanımak ve bilinçlendirmek için taşındığı “Taşlıtarla”da tuhaf bulunur, dışlanır, ötekileştirilir. Taşlıtarla’ya taşıdığı ve evinin bahçesine yerleştirdiği piyanosu, çocuklar kadar kadınlar ve erkeklerin de şaşkınlıkla seyretmesine neden olur. 
Bu dedikodular biraz da hoşuma gidiyor. Yapmadığım her şeyden suçlanmak. Ne enayice şeyler, ne gülünçlük. Dedikodulardan insanların yeni yeni yanlarını öğreniyorum. Şaşırtıcı, açıkgöz, iyiliksever, hiçleyici, bencil. Yapamayacakları, yapmayacakları yok. (s.34)

Toplumun yerleşik düzen ve ahlaki değerlerine uymayan bu durum sadece erkekler tarafından değil, geleneksel kadın rolünü benimsemiş kadınlar tarafından da “öteki” olarak görülmektedir. Nermin’in evine gelen bu kadınlar, Nermin ne zaman toplumsal konulardan bahsetse kalkıp giderler.
Kadınlar belli bir sıkıntıyla dinliyorlar, sözü değiştiriyorlar, hiçbir şey anlamamış gibi duruyorlar; kimi vakit de geleli daha on dakika olmamışken “Eh bana müsaade, geç oldu.” diye kalkıp gidiyorlardı. Duruşlarında, bakışlarında, oturuşlarında öyle bir boşluk kalıyordu ki, Bayan Nermin bir şey konuşamaz, anlatamaz oluyordu. Sanki Bayan Nermin konuşunca bitiyordu.  (s.134) 

Anlaşılmak değildi niyeti; başkaldırıyordu anlama, anlamsızlığa. O sezilmek, hissedilmek istiyordu. Ne tuhaftır değil mi aramak için çıktığınız yolda bilinmezliğe gitmek, bilinmeyeni aramak. Zaten “Tuhaf Bir Kadındır” Leyla Erbil. 
göğe çıkan sarmaşık aklım şaşıktır şaşık (s.87)
Bu kitap hiçbir “ödül”e katılmamıştır. 

Nazlıcan ÖZCAN