Mehmet Sezai Karakoç’un yazmış olduğu Balkon şiirini okuduğumuzda; adeta şiiri yaşıyor gibiyiz.
Şiir bir tablo gibi kendini bizlere gösterirken, bir yandan da okuyucuyu gerçeklerle tanıştırmak için modern dünyanın getirdiği yüksek binaların balkonlarıyla yüzleştiriyor.
Şiirin ilk mısrasında yer alan ‘çocuk ölürse ölür çünkü balkon’ mısrası soyut bir imgeyle şiire başlamanın yanı sıra, bir ev için balkon ne kadar kıymetliyse; bir anne için de çocuk o kadar kıymetlidir mesajını veriyor.
Ama bununla birlikte çocuklar için balkonların ne denli tehlikeli olduğunu da dile getiriyor.
Bu tehlike aynı zamanda kadim kültürümüzü de yeksan etmekle birlikte bizlere unutturmanın abes gayesi içindedir.
Servan Erdinç yani bana göre balkonlar evlerin eli silah tutan hoş görünümlü katilleridir.
Çünkü şiirin ikinci mısrasında Diyarbakırlı muhteşem şairimiz Sezai Karakoç diyor ki:
‘Ölümün cesur körfezidir evlerde’
Bu mısradan da anlaşılacağı gibi katiller cesurdur.
Katiller salt insan olanlardan oluşmazlar.
Kimi zaman insanı bir balkon öldürür, kimi zaman ise insanı insan öldürür.
Öldürenler her zaman canlı bir kimlik değillerdir.
Üçüncü ve dördüncü mısrada şair, çocukların balkondan nasıl düştüklerini ve annelerin çocuklarının ardından demire tutunarak çocuklarını çaresizce nasıl izledikleri üzerinde duruyor.
Bir insan çaresizce yere düşerken, daima bir yere tutunmak ister. Anneler de demire tutunuyorlar.
İkinci dörtlüğü ele alacak olursak, şair balkonun ne kadar tehlikeli olduğunu söylemek için balkonu tabuta benzetiyor.
Bu çağrışım bizlere bu hayatta insanların kalplerine gömdükleri kişileri de hatırlatıyor.
Zira her insanın içinde ölen ya da öldürdükleri kişiler vardır.
Şair de tabut motifiyle birlikte kefen motifini de getirerek artık mezarcı baba rolüne bürünüyor.
İkinci mısranın üçüncü dörtlüğünde yer alan kefen kelimesinden sonra artık ölen ölmüştür.
Şairimiz şiirin üçüncü dörtlüğünde artık ince sisteminin sesini yükseltiyor ve kaleminin şikayetçi olmaya doğru yol almasını istiyor.
Kalem de şairi kırmayarak vazifesini şöyle yerine getiriyor.
Gelecek zamanlarda
Ölüleri balkonlara gömecekler
İnsan rahat etmeyecek
Öldükten sonra da
Şairimiz bu dörtlük ile insanların ölüm şerbetini içtikten sonra bile rahat edemeyeceklerini söylüyor.
Şair üç dörtlükte de gerekenleri söyledikten sonra artık görevini huşu içinde yerine getirmiş olmanın onuruyla bulunduğu yerden ayrılıyor.
Balkonu olmayan evlere doğru koşarak gidiyor.
Şair için gerçek kahramanlar evleri balkonsuz yapanlardır.
Bu kişiler de mimarlardır.
Şair manevi ödül olarak alnınızı öpeceğim diyor.
Şair yine son dörtlükte bunları dile getirerek; yaşayan tüm mimarlara bir ev nasıl olmalı portresini de veriyor.
Şairimiz bu şiirde toplumun hem şairi hem de ressamı oluyor.