https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Anne Frank, Holokost’ta hayatını kaybeden, sayıları bir milyonu aşkın Yahudi çocuktan biridir. Saklandıkları süre boyunca, Anne korkularını, umutlarını ve yaşadıklarını kaydettiği bir günlük tutmuştu. Ailenin tutuklanmasının ardından gizli bir apartmanda bulunan bu günlük, Frank ailesinin saklanmasına yardım edenlerden biri olan Miep Gies tarafından saklanmıştı. Günlük savaştan sonra pek çok dilde yayınlanmış ve tüm dünyada binlerce ortaokul ve lisenin müfredatına alınmıştır. Anne Frank Holokost’ta hayatını kaybeden çocukların kayıp geleceğinin sembolü hâline gelmiştir. Anne, Otto ve Edith Frank’ın kızları olarak 12 Haziran 1929’da Almanya’nın Frankfurt kentinde dünyaya geldi. Anne beş yaşına kadar Frankfurt eteklerinde bir apartman dairesinde annesi, babası ve ablası Margot ile birlikte yaşadı. Nazilerin 1933’te iktidara gelmesinin ardından Frank ailesi, Hollanda’nın Amsterdam kentine kaçtı. Almanlar Mayıs 1940’ta Amsterdam’ı işgal etti. Alman yetkilileri ve onların Hollandalı işbirlikçileri Temmuz 1942’de Yahudileri Hollanda’dan

Alman işgali altındaki Polonya’da bulunan ölüm merkezlerine sürmeye başladı.
1942 Temmuz’unun ilk yarısı boyunca Anne ve ailesi, diğer Yahudi aileleriyle birlikte saklandılar. İki yıl boyunca Anne Frank’in günlüğünde “Gizli Oda” diye bahsettiği Prinsengracht Sokağı 263 numaradaki aile şirketine ait ofisin arkasındaki apartmanın gizli çatı katında yaşadılar. Aile dostları ve iş arkadaşları kendi hayatlarını çok büyük tehlikeye atarak Frank’lere yiyecek ve giyecek kaçırıyorlardı. 4 Ağustos 1944’te Gestapo (Alman Gizli Servisi Polisi), kimliği belirsiz bir Hollandalının ihbarı üzerine ailenin saklandığı yeri bularak burada yaşayanları tutukladı. Eylül 1944’te yetkililer, Frank’leri ve onlarla birlikte gizlenen dört kişiyi daha Auschwitz’e giden bir trene bindirdi. Genç oldukları için çalışmak üzere seçildiklerinden Anne ve ablası, 1944 Ekim ayı sonlarına doğru Kuzey Almanya’daki Bergen-Belsen toplama kampına gönderildi. Her iki kız kardeş de 1945 Mart’ında İngiliz birliklerin kampı özgürlüğe kavuşturmasından sadece birkaç hafta önce tifodan öldü. Anne’in annesi 1945’te, Ocak ayının başlarında Auschwitz’de öldü. Anne’in babası Otto ise savaştan sağ kurtuldu.
Anne Frank 12 Haziran 1942 ile 1 Ağustos 1944 arasında günlük tutmuştur. 

Mektupları, radyoda sürgün olan Kültür ve Bilim Bakanı Bolkestein’in konuşmasını dinleyene kadar sadece kendine yazdı .Bolkestein, savaştan sonra Hollanda halkının Almanlardan gördüğü zulme şahitlik eden tüm belgelerin toplanıp yayınlanması gerektiğini söylüyordu. Örnek olarak da günlükleri veriyordu. Bu sözler Anne Frank’ı çok etkiledi ve savaştan sonra bir kitap çıkarmaya karar verdi. Günlükleri bu kitap için temel olacaktı.

Anne Frank Bergen Belsen kampında 1945 yılının Mart ayında 15 yaşında öldü. Aileden hayatta kalan tek kişi olan Otto Frank onun günlüğünü yayınladı. Anne Frank’ın Hatıra Defteri o zamandan beri dünyada en çok okunan kitaplardan biri oldu. Otuzun üzerinde dile çevrildi ve 16 milyon adet satıldı.

1. Anne’ye 13. doğum gününde hediye edilen “günlük” aslında bir “imza” defteriydi.
Yazma konusunda çok hevesli olan Frank, hediyesini bir günlük olarak kullanmaya karar verdi. İmza defteri dolduktan sonra iki deftere daha geçti ve son olarak da 360 yaprak sayfaya başvurmak zorunda kaldı.  

2. Anne, günlüğünün çoğunu “Kitty” adlı bir kişiye mektup şeklinde yazdı.
Peki Kitty kimdi? Bu konuda akademisyenler arasında görüş ayrılıkları oluştu. Bazıları  Anne’nin, savaş öncesi dönemdeki arkadaşı Käthe “Kitty” Egyedi’ye atıfta bulunduğunu düşündü. Bazıları ise Anne’nin Kitty ismini, en sevdiği kitap serisi olan Joop ter Heul‘dan aldığını düşündü. Bu kitaptaki ana karakterin en iyi arkadaşının ismi Kitty idi. Theresienstadt toplama kampından kurtulan Egyedi ise, daha sonra mektuplarda geçen isimle Anne’nin kendisini kast etmediğini düşündüğünü söyledi.
Bu arada, günlüğün tamamında hitap edilen isim yalnızca Kitty değil. Anne, ilk mektuplarında Conny, Marianne, Emmy ve Pop isimlerinden de bahsediyor.

3. Anne ve ailesi, saklandıkları yeri bilen birisinin (hala kim olduğu bilinmiyor) kendilerini ele vermesiyle yakalandı.  
Alman subaylarının, 4 Ağustos’ta kaldıkları binaya düzenledikleri baskınla Anne ve ailesi tutuklandı. Tutuklama memuru Karl Silberbauer, daha sonraları Frank ailesini tutuklamalarını ve hatta Anne’nin babası Otto Frank’e, “Ne güzel bir kızınız var” dediğini bile çok net bir şekilde hatırladığını dile getirdi. Silberbauer’in yaptıkları ortaya çıkınca, 1963 yılında Viyana polisindeki görevinden alındı. Silberbauer, görevden alınmasıyla ilgili o dönem şunları söyledi: “Bunca yıldan sonra neden ben seçiliyorum? Sadece görevimi yaptım. Artık görevden alındım. Daha yeni mobilya almıştım. Mobilyaların parasını nasıl ödeyeceğim?” Soruşturmadan sonra Silberbauer’in işine geri dönmesine izin verildi.
Silberbauer, daha sonra kendisinden bahsedilip bahsedilmediğini görmek için “Anne Frank’in Hatıra Defteri” kitabını aldığını da itiraf etti. Kitapta ondan bahsedilmiyordu.

4. Anne, Bergen-Belsen toplama kampında öldü ama gaz odalarında değil.
Bir deri bir kemik kalmışlardı. Annesini açlıktan, kız kardeşini tifüsten kaybetmişti Anne. Babasının da öldüğünü düşünüyordu. Mart 1945’te, kız kardeşinin ölümünden üç gün sonra Anne’i de tifüse yakalandı. Toplama kampı birkaç hafta sonra İngiliz birlikleri tarafından kurtarıldı.

5. Gizlenen sekiz kişiden – Anne, kız kardeşi, anne-babası, van Pel ailesi ve Fritz Pfeffer adında bir adam – yalnızca birisi hayatta kalmayı başardı.

Hayatta kalan Anne’nin babası olan Otto Frank, 1945 yılının Ocak ayında Sovyet askerleri tarafından Auschwitz’te kurtarıldı. Yaz mevsimi geldiğinde kızlarının da karısının da öldüğünü öğrendi. Otto Frank’in bir televizyon programına çıkarak Anne’nin günlükleri hakkında söylediklerini şuradan dinleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=AWRBinP7ans&feature=youtu.be 

Anne Frank’in babası Otto Frank.

6. Günlükler, Frank ailesinin gizlenmesine yardımcı olan Hollandalı Miep Gies tarafından Otto Frank’a verildi.
Askerlerin ayrılmasından sonra günlükleri ve kağıtları toplayan Gies, bunları bir gün Anne’ye geri vermeyi umuyordu. Otto, günlüklerin yazılı olduğu kağıtları aldıktan sonra yayınlanmasını sağladı. Anne’nin de böyle yapacağını biliyordu. Günlüğün ilk baskısına Het Achterhuis, “Arka Ev” ismi verildi.

7. Eğer Miep Gies günlüğün içinde yazanlara baksaydı, Anne’nin düşüncelerini asla okuyamayacaktık.
Gies daha sonra, içinde yazılanları bilseydi, günlüğü kesinlikle yok edeceğini söyledi. Çünkü o dönem Frank ailesini, van Pel ailesini ve Fritz Pfeffer’ı saklayan herkesi töhmet altında bırakıyordu. Kitap ikinci baskıya ulaştığında Otto Frank, nihayet Gies’i kitabı okuması konusunda ikna edebildi.

8. ‘Anne Frank’ın Günlüğü’ tartışmalı kitaplar listesinde yer aldı. Ancak düşündüğünüz nedenlerden değil!
Günlükte, Anne’nin anatomiye meraklı olduğunu anlatan bölümler de vardı. Ergenlik çağındaki bir kız için tamamen normal bir şeydi bu. Kitabın “pornografik” olduğunu söyleyen protestocuların aksine aslında bu bölümler oldukça espriliydi.

9. Günlüklerin bazı okullarda yasaklanması istendi.
1983 yılında Alabama’daki bir okul, Anne’nin günlüğünü “gerçek bir uyuşturucu” olduğu gerekçesiyle yasaklamaya kalkıştı. 

10. Bazı insanlar (çoğunlukla Soykırımı inkar edenler) Anne Frank’ın günlüklerinin sahte olduğunu düşünüyor.
Günlüklerin sahte olduğuna dair söylentileri bertaraf etmek için, el yazısı, tutkal, ciltleme yöntemleri, kullanılan mürekkep ve kağıdın türü için çeşitli analizler yapıldı. Günlüğün sahte olduğuna işaret eden hiçbir ize rastlanmadı.

kaynak: https://encyclopedia.ushmm.org