Metafor, hayatımı temsil eden en muzip kelime. Kendi katilimi yaratmak istediğimde muhakkak reçetemi veririm ve o reçeteye uyan sonunda beni bulur. Sevmekle öldürmek arasında ve hatta severek öldürerek yaşayacak bir uçta daha izlerimi takip edebilir. Nisanda neden üşüdüğümü bilirse kızamam kendime çünkü artık bu beni tanıdığını gösterir ve bu gösterge onu benim istilacım yapmama elbette yetecektir.
Yanlış zaman da açtığımı bildiğinde artık yalnız sen bilirsin ne zaman su istediğimi ve zamansız vakitlerde üşürsem eğer içimin neden titrediğini bildiğinden de örtersin omuzlarımı. Omuzlarım, omuzlarımın soğukluğunu artık dokunmadan hissedebilirsin. Mırıldandığımda anlarsın ki dilim sığındığım o büyük şarkıların kapısında ve sen şarkıyı duyduğunda anlarsın hangi sığınaktayım. İki yakasını bir araya getirmeye çalıştığımda işlerin, ellerimin titrekliğinden tanırsın yolumda gitmediğimi. Varlığımın soru sormaya yetecek büyüklükte gücünün olmadığını bilerek yaşarken sorulamayan her sorunun kanlı kelimeler doğuran cevaplarını içimde taşıdığımı bilirsin. Aslına bakarsan en iyi zaten sen bilirin, çünkü ikimizde yeşeren tarlalarımızın doluya uğrayan hüsranını taşırız kalbimizde. Çünkü tam olacakken olmamış olanın yarattığı hüzünbaz çizgiler var alnında da senin.
Tanıdın… Beni yarattığım metaforun içinden çekip çıkarmaman gerektiğini anladın. Sormadan oturdun yanıma. Çünkü tüm hikâyemi sen bana nasılsın de diye anlatmadım. Nisan’da neden üşüdüğümü sorsaydın bana iyilik etmiş olmayacaktın. içimdeki apartmanın korkuluklarından sarkmayan bir dinleyici bulamamanın ketumluğu varken üzerimde sen dilin lal bir halde yalnızca peşimdeydin. Çemberin tam içindeydin.
Anladın… Sen içimin bir teselli aramadığını anladığında israf olmadı söylenecek hiçbir sözcük. İçim apartmanını övdüğünde güzelleşmeyecektim zaten bazen çirkinde olmak gerek çünkü ama kimseye anlatamadım. Çirkin olmaktan korkuyorlar bu yüzdenedilmemiş her duanın öznesini güzel olmaya mahkûm bırakıyorlar. Ama bilmiyorlar Tanrı’nın üvey çocuklarıda bu dünya da pekâlâ yaşıyorlar.
Bazen… Bazen tek istenilen kötü duyguların, olumsuzlukların son ses hayata haykırılması oluyor. Deli gibi hayatımda bu oluyor demek istiyor insan. Çünkü sesi çok çıkarsa, hayat onun yenilmeyeceğini birgün anlar sanıyor. Eğer bir gün böyle biri ile yolunuz kesişir ve sizi kendi çemberine çekip hayata sesli meydan okumak isterse onun kırıklığına bakıp güzel cümleler kurmayın. Bir kişi kutsanmış yaşamını zamanın gövde gösterisine sunmak istiyorsa eğer ona kibarlaşmış sözcüklerden bahsetmeyin. Susun, dinleyin ve onun meydan okuyuşunu seyredin, o çember sizin ki değil ve kahramanı olmadığınız hikâyeler için teselli cümleleri kurmaktan vazgeçin. Çünkü hiçbir Hikâyenin teselliye ihtiyacı yoktur.