https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Mikro öyküler yazan birçok büyük yazar bulunmaktadır. Bir çırpıda bizi bir kurgu dünyasına taşırlar ve nükteli fakat kaygılı sonlar ile şaşkına çevirirler. Gerçek anlamda birer kelime sihirbazıdır onlar.

Bu mikro öyküler, hayal kurmamızı sağlayarak zihinlerimiz ve kalplerimiz için ilaç etkisi yaratır. Farklı bakış açılarına sahip olmak için bizi teşvik eder. Tanıdık durumlara yeni bir perspektif sunma gücü vardır. Bu ufak edebiyat cevherlerinin kısa bir derlemesine göz atalım.

“Tanrı dünyayı henüz yaratmamıştır; rüyalar arasında gezinir gibi hayal etmektedir. Bu yüzden dünya mükemmel fakat kafa karıştırıcıdır.”
– Juan José Arreola

1. Kim rüyasında kimi görüyor?
Birazdan bahsedeceğimiz öykü, Ana Maria Shua‘nın muhteşem bir kısa öyküsüdür. “Uyan, saat geç oldu, garip bir adam bana kapıdan bağırıyor. Uyanmalısın, asıl sana ihtiyacı var, ona cevap vermelisin. Fakat bu inatçı adam hala rüya görmeye devam ediyor.”

Bu öykü bizi gerçekliğin eşiğine getirir. Uyuma hali ile uyanıklığın arasındaki ince çizgiyi bulandırır. Sadece gerçekdışı dünyayı bize açmasından ötürü hayal etmemizi sağlayabilecek öykülerden biridir.

2. Hayal kurmamıza yardım eden en iyi mikro öykülerden biri
Jorge Luis Borges tarafından bu kısa öyküye ithaf edilen bir Edebiyat doktora tezi bulunmaktadır. Şöyledir, “Sumatra’da biri falcı olarak doktora yapmak ister. Büyücü denetmen adaya başarılı olup olamayacağını sorar. Aday, başarılı olamayacağını söyler… “
Burada Borges’in yaptığı şey mantık ile oynayarak, muazzam bir ustalıkla bir paradoks yaratmaktır. Teklif enteresandır çünkü karakterleri ve okuyucuları bir kavşağa getirir. Kimin kim ile oynadığını bilmezsiniz.

3. Kör adamın sorunu
Sıradaki, Alejandro Jodorowsky‘nin bize hayalini kurmamız için verdiği birçok mikro öyküden biridir. Şöyledir, “Kör bir adam, beyaz bastonuyla çölün ortasında ağlamaktadır çünkü yolunu bulmasını sağlayacak hiçbir engelyoktur önünde.”

Bu durumda da bir paradoks söz konusudur. Kör adam ilerleyebilmek için engelleri aşmak zorundadır. Karşısındaki engel onun için bir referans noktası oluşturmaktadır. Bunu ancak bu engellerin yokluğunu farkettiğinde keşfeder.

4. Sevgiden mahrumiyet, ebedi bir konu

Aşk masallarının her zaman beklenmedik sonuçları olur. En azından iyi masalların böyledir. Gaspar Camerarius’un bu kısa, şiir ile düzyazının arasında bir yerde duran bu öyküsünde kalp yarasının izi mükemmel bir şekilde betimlenmiştir. Öykü şöyledir, “Birçok adam oldum, fakat hiçbir zaman Matilde Urbach’ın kendini kollarına attığı adam olmadım.”

Sadece birkaç cümleyle koca bir hayatı özetlediğini söyleyebiliriz. Çevremizde gerçekleşen çok yönlü değişim fikrini sentezler. Biz tekiz, biz niceyiz – öylesine fazla insan olduk ki. Aynı anda bir şeyin eksik olduğunu da söyler. Birçok insanın yerine geçmiştir, özel bir insan tarafından sevilenler hariç.

5. Yetimin ricası

Tüm bu, hayal kurmamız için yazılan mikro öykülerdeki en sıradışı şey ise günlük hayattaki mantığımıza meydan okuma şeklidir. Birbiriyle bağ kuran gerçeklik sınırları olduğunu büyük bir incelikle gösterirler.

Bunu Carlos Monsivais‘in mini öyküsünde görürüz, “Bir zamanlar, ebeveynlerini öldüren dokuz yaşındaki oğlan çocuğu, yetim olduğu için hakimden merhamet istemişti.” Bu hikayede bir seviyede tutarlı olan, diğer seviyede birbiriyle çelişen iki gerçeklik iç içe geçmiştir. Katil, kurban olduğunu iddia eder. Öyledir de. Fakat esasen kendi eylemlerinin kurbanıdır.
Mikro öyküler farklıdüşünce boyutlarına kendimizi açmamızı sağlayan kapılar gibidirler. Ana değerleri etrafımızdakileri farklı gözle görmemize yardımcı olmalarında yatar. Bu gözler bizi zeka, bilgelik ve hassasiyet ile doldurur.