https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Kamil Bey ile tanışıklığımız senelere dayanır. Şu an işimden ekmek yiyorsam Kamil Bey sayesindedir. İşsiz güçsüz, üç çocuk, bir hanımla kış vakti ortada kaldığımda Kamil Bey ile tesadüfen tanıştık. Gözüme bakar bakmaz anlamıştı düşmüşlüğümü. Bana yanında bir iş ayarlamıştı. “Alnının akı ile çalış, yüzümü kara çıkartma ben sana inanıyorum…” dedi. Çok iyi adamdı Kamil Bey. Siyasi işlerle uğraşırdı. Ekmeğini ondan kazanır yaptığı işi çok sever hep haklının yanında olmayı seçerdi. Hor görülen, ezilen, görmezden gelinen herkesin elinden tutardı…
 Bir gün kahvede çay içip sohbet ederken, “Kamil Bey…” dedim. “Yok mudur senin, eşin çocuğun? Bildim bileli yalnızsın, sen kimin için bu kadar uğraşırsın?” Elindeki çay bardağını sıkıca kavradı ve ardından “belki… Belki daha sonra anlatırım…” dedi. O gün ısrar etmedim ama düşünmeye de devam ettim. Tahminlerime göre evli değildi ya da bu dünyada kimsesi kalmamıştı. Aylar, yıllar derken aramızdaki samimiyet ilerledi. En iyi dostum oldu Kamil Bey. Aramızda oluşan samimiyetten mi yoksa güvenden mi bilmem, bir gün aldı beni karşısına, cam kenarında bir masaya oturduk. Masada şekersiz iki türk kahvesi, masada hayal kırıklıkları, masada mazi vardı. “Evliyim ve bir evladım var…” dedi. “Yıllardır görüşmeyiz…” diye de ekledi sonra. “Bayramlarda seyranlarda ararım. Hem eşimin hem evladımın sesini duyarım. Beş dakika süren sürmeyen konuşmalarımızda ne kadar özlem dindirirsem kar bana…” Bunları söylerken dolan gözlerini gizledi Kamil Bey. “Neden?” diyebildim sadece. “Neden Kamil Bey?” “Buraya gelmemi hiç istemediler, bu işi yapmamı, düzenimizi bozmayı hiç istemediler. Onlar istemedikçe bu işi yapmak için atan kalbim daha da ağır bastı. Bir akşamüstü “Ben gidiyorum benimle gelmeyecek misiniz? Oradakilerin bana ihtiyacı var…” dedim. Kapılar gidişimden sonra tamamen kapandı. Sitem mektupları yazıldı satırlarca. “Bizim sana daha çok ihtiyacımız vardı…” diye. Belki de haklılardı, bilemiyorum. O gün bugündür buradayım işte. Kimin ihtiyacı var ise onun yanındayım.” Kızım derken gözlerinden yaşlar akan Kamil Bey eşinden bahsederken hiç üzülmüyordu. “Severek mi evlendiniz?” dedim. Yutkundu Kamil Bey, “okulu bitirince annem evlenmemi istedi, uzaktan bir akrabamızdı…” dedi. “Aşk meşk işleri size biraz yabancı o halde…” dedim Kamil Bey’e. Önce bir gülümsedi sonra kafasını dışarıda çiseleyen yağmura çevirdi.  “Bilirim…” dedi. “Hem de iyi bilirim. Aşktan ciğerin kor olur yanar da söndürecek ilacı bulamazsın…” dedi. Ne yalan söyleyeyim Kamil Beyden böyle bir çıkış bekliyordum. Onun hayatının bunlardan ibaret olmadığını, önceden bir kez bile olsa aşk şerbetini içtiğini hissetmiştim. Küçükken babaannem: “Yolu aşktan geçen birisi kötü olamaz…” derdi. Kamil Bey’in iyi halinin sebebini şimdi daha da iyi anlıyorum. Ben içimde bunları düşünürken Kamil Bey kitaplığına uzandı, saman kâğıtlara yazılmış yüzlerce şiir gösterdi bana. “Bak!” dedi. “Bunların hepsi bana ait. Şu an burada olmayan bir Kamil Bey’e. Böyle biri olmak için yandım, yandıkça yazdım, yazdıkça piştim…” Benim gözümde daima dik ve güçlü bir adamdı ama o gün küçük bir çocuk gibi yanan yüreğini üflemem için bana uzattı. “Okul yıllarında tanıştık onunla, beraber zor günlerde geçirdik, hayatımızın en mutlu günlerini de… Olmayınca olmuyor…” dedi uzunca bir iç çekişinin ardından…
 O günden beri ne Kamil Bey’i o halde gördüm ne de o saman kağıtlara yazılmış şiirleri. Bir daha da konuşmadık zaten bu meseleleri. Bir gün hiç veda edemeden ayrıldı aramızdan Kamil Bey. Kalp kriziyle… İlk kez cenazesinde gördüm eşini ve kızını. Kızının elinde kaç sene evvel gördüğüm Kamil Bey’in şiir defteri vardı. Onunla birlikte üst üste dizilmiş bir sürü kitap. “İsmin ne senin kızım?” dedim. Boğuk bir “Elif…” çıktı ağzından. “O defter…” dedim. “Bende kalabilir mi?” Elindekilerine baktı ve o defteri fark etti. Babasının böyle şiirlere şairlik yaptığından hiç haberi olmasa gerek ki, babasının olduğuna inanamadı başta. Uzatırken bana defteri iki resim düştü içinden bir vesikalık bir de normal bir fotoğraf karesi. Tam almak için eğilmişken yere “bir saniye…” dedi kızı. Ben bu kişiyi daha önce hiç görmedim. Ne güzel de gülen biriymiş. Diğer resme baktı sonra “bu babam…” dedi “babam gençliğinde böyle bir adammış.” Toparladım bir an evvel defter sayfalarını, fotoğrafları, anıları, kavuşulmayan aşkları… Ailesini de o günden sonra bir daha hiç görmedim.
O şiir defterini aldım kitaplığımın en güzel yerine koydum. En güneş alan, en ışık saçan yerine… Kamil Bey’in hatırına o aşkı ben yaşatmak istedim… Şimdilerde ne zaman kavuşamasam bir şeylere, ne zaman aşk diye duysam bir yerlerde elim kitaplığımda, kalbim Kamil Bey’de…