https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Tam olarak belli bir çağa ait olmayan metafizik şiir çoğunlukla 17. yüzyıl İngiltere’sinde görülmüş ve kendinden sonra gelen şiir akımlarında da etkisini göstermiştir. Mina Urgan’a göre “metafizik şiir,genellikle bir dönemin değil, belirli şairlerin damgasını taşır”. Dolayısıyla bu tarz “şiirde kişisel özelliklerin izleri öylesine belirgindir ki” şairini tespit etmek okur için pek zor olmayacaktır (171).Adından da anlaşılacağı üzere bu şiir ölüm, yaşam, zaman, tanrı gibi fizikötesi konularla ilgilenmiş; alışılmadık metaforlar ve imgeler içermiştir. Örneğin, “Elizabeth Çağı şairleri güneşi ‘gökyüzünün altın gözüne’ benzetirken, John Donne ‘işgüzar yaşlıbir budalaya’ benzetir; çünkü sabahın erkensaatinde perdelerin arasından sızarak, kendisiyle sevgilisini yataktauyandırmıştır(Urgan 172).
Dinin ve kilise kurumunun yarattığı baskılardan ötürü bedeni aşıp ruhların birleşmesiyle yaşanan aşklar, genellikle eril dile sahip personanın sevgilisini ikna etme çabaları; zamanın kısalığı ve ‘carpe diem’düşüncesi metafizik şiirde yoğun görülen temalardandır. John Donne başta gelen temsilcilerinden olmak üzere; Andrew Marvell, George Herbert gibi isimler de bu tarzda eserler vermişlerdir. Sonraki dönemlerde de Amerikan edebiyatının önemli isimlerinden Emily Dickinson ve T.S. Eliot bu türden etkilenmişlerdir. Ancak ben ne kadar eskiye dayandığı bilinmeyen metafizik şiirin köklerinden birinin de Doğu’ya, 11. yüzyıl şairi Ömer Hayyam’a uzandığını düşünüyorum.
            Ömer Hayyam İranlı bir şair, filozof ve matematikçiydi. Öklid gibi milattan önce yaşamış matematikçilerden ve aynı zamanda kendisinden bir yüzyıl önce yaşamış İbn-i Sina, El-Biruni gibi dönemin önemli isimlerinden etkilenmişti.Bunların yanı sıra astronomi ile de ilgilendiğini biliyoruz. Şairlik dışında bu gibi başka bilim dallarına merakı olmasına bağlı olarak, metafizik şiirin de ilgi alanı olan ölüm, yaşam, tanrı, evren gibi temalar üzerine rubailer yazmış ve şiirlerinde birbiriyle bağlantısı olmayan öğeleribenzeterek alışılmadık metaforlar yaratmıştır. O, tıpkı İngiliz metafizik şairleri gibi tanrıyı ve dini kurumların katı kurallarını sorgulamış; sevdiği ile birlikte anın tadını çıkaracağı bir yaşam dilemiştir:
            Tanrım bu güzel yüze vermişsin emek
            O sümbülü koklamak saçın’ ellemek           
            Sonra da ona bakma, dersen anlamı
            Dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek.
 
Metafizik şiirin tematik özelliklerini taşıması bir yana, Hayyam da günlük bir dil kullanmayı tercih etmiş ve kelime tasarrufuna giderek rubailerini oluşturmuştur. Eyüboğlu’na göre, “bütün büyük adamlar gibi o da halkın, meydanın kelimeleriyle konuşmuş. Bu kelimelere halkın zor anlayacağı, belki de yanlış yorumlayacağı yeni anlamlar yüklemiş, o başka” (Eyüboğlu V). İngiliz metafizik şairleriyle diğer bir ortak yönü olarak Hayyam da günlük ama özgün bir dil kullanmış ve öyle sıra dışı metaforlar yaratmıştır ki; okuyucuyu bu şiirleri bir bulmaca gibi çözmek zorunda bırakmıştır. Tıpkı Johne Donne’ın entelektüel okur arayışı gibi.
Metafizik şairlerin öncülerinden John Donne da kendisinden önce yaşamış bilim insanı ve filozoflardan etkilenmiş ve 16-17. yüzyılda gerçekleşen bilimsel gelişmeleri takip etmiştir. Katolik bir aileye doğan Donne, kilise kurumundan ve Katolik inancının katı kurallarından fazlasıyla muzdarip olduğu için din şiirlerinde sorguladığı bir tema olmuştur. Kimi şiirlerinde kilisenin ve toplumun uygun görmeyeceği türde aşk ilişkilerinden bahseden şair, aşkının zararsız olduğundan bahsederek sevgilisini cinsel birlikteliğe ikna etmeye çalışır.
Donne’ın şiirinde düşünceyle duygu, mantıkla tutku,bilgiyle hayal gücü öylesine kaynaştı ki, bunlar birbirlerindenayırt edilmez oldu artık.Bunun doğal bir sonucu olarak, Donne’ınaşk şiirleri arasında en güzelleri, bedenle ruhu birbirindenayırmayan, bedenin cinsel istekleriyle ruhun sevgi özlemleriniaynı aşk tutkusu içinde birleştiren şiirlerdir(Urgan 179).
 
Ona göre aşk yüce bir duygudur ve bu dünyada kavuşmanın mümkünü yoksa bile, onun şiiri sayesinde efsane olacaklardır:
            İşte böyle, iki cinsiyet birleşip cinsiyet ötesi varlığa dönüşünce,
Ölürüz ve tıpkı önceki gibi diriliriz,
Ve gizemli aşk nasıl olurmuş gösteririz.
                                                                       “Ermişlik Katına Ulaşma”
 
İki sevgili, bedene ait olan tüm özelliklerden sıyrılıp tıpkı Anka Kuşu gibi öldükten sonra yeniden dirilir ve aşk şehitleri olarak ermişler listesine eklenirler.
Hayyam ve John Donne’ın tüm bu ortak yönlerinin yanı sıra birbirinin neredeyse aynı olan iki şiirleri de vardır. Hayyam Donne’dan altı yüzyıl önce yaşamış; Donne ise eğer Farsça bilmiyorduysa Hayyam’ı okuma şansına erişememişti.Rubailer’in ilk kez 19. yüzyılda Edward FitzGerald tarafından İngilizce’ye çevrildiğini biliyoruz. FitzGerald metnin aslına çok sadık kalmamış olsa da Hayyam’ın adını duyurmayı başarmıştı ve kendisi de bundan sonra “FitzÖmer adıyla anılacaktı” (BBC Türkçe). Bu durumda Donne’ın da kuvvetle muhtemel Hayyam okumadığını düşünüyorum. Öyleyse neredeyse aynı şiirleri yazmalarının sebebi etkilenme değil, farklı bağlamlardaki iki insanın yukarıda bahsedilen nedenlere bağlı olarak benzer edebiyat üretmeleridir.
Birbirine bu kadar çok benzeyen dizelere gelecek olursam öncelikle bu iki şairin de kullandığı pergel metaforundan söz etmeliyim. Metafizik şiirde birbiriyle bağlantısı olmayan iki ögenin benzetilmesinden bahsetmiştim. Hayyam ve Donne da tıpkı bu tanıma uyan ‘pergel’ metaforunu kullanıyor:
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim etrafında
Yine baş başa verecek değil miyiz?
Ömer Hayyam
 
Bir olmasaydı da ruhlarımız
İki ayağı gibi bir pergelin
Senin ruhun yere sağlam basanıdır
Ancak diğeri dönünce dönen
 
            (…)
 
Sen de öylesine benim
Bir diğer ayağımsın dönerken,
Sağlam duruşunla bu çember
Başladığım yere beni döndüren
John Donne, “Veda: Kederlenme Sakın”
            Sevdikleri kadınlarla olan ilişkilerini pergele benzetmelerini benzer sebeplere bağlıyorum. Hayyam aynı zamanda bir matematikçiydi, John Donne ise bilim alanındaki gelişmeleri takip eden ve şiirlerinde onlara yer veren bir entelektüeldi. İki şair de eril olan personayı sevdiğinin etrafında dönen bir pergelin ayağına benzetmiş ve ne kadar dönerse dönsün yine sevdiğine; başladığı yere döneceğini söylemiştir. Hayyam’ın bu şiiri tam olarak kime atfettiğini, hangi bağlamda niçin yazdığını bilmiyoruz ancak kullandığı yalın dili sayesinde anlaşılıyor ki sevgililer tıpkı iki ayaklı fakat tek başlı bir pergel gibi tek bedende birleşmiş.Hareketli olan ayak ne kadar dönse de pergel kapandığında yine baş başa vereceklerinden bu tek vücut olmuş sevgililerin asla ayrılamayacağı vurgulanmıştır. Donne ise “Veda: Kederlenme Sakın” adlı bu şiiri eşi Anne’e atfetmiş. Kendisi seyahat etmeyi seven bir insan olduğu için eşinden ayrı kaldığı zamanlar oluyordu. Bu şiirde de persona bir yolculuğa çıkmak üzeredir ve şiirin isminden de anlaşılacağı üzere sevgilisine ağlamaması yönünde telkin vermektedir. Yaşadıkları aşkın diğer aşklardan daha yüce olduğundan, ruhlarının bir olduğundan bu sebeple de ne kadar uzağa giderse gitsin kopmayacaklarından bahsediyor ve sevdiğini pergelin sabit olan ayağına, kendisini ise dönüp durana benzetiyor; ki o sabit duran ayak onu her zaman başladığı yere döndüren oluyor.
            Hayyam ve metafizik şairler arasındaki bu benzerlik iki tarafın da bilinçli olarak yarattığı bir durum değildi. Arada altı yüzyıl ve doğu-batı farkı vardı ancak farklı bağlamlar bir şekilde benzer edebiyat üretmeye engel değildi. Öyleyse her ne kadar aşk ilişkisi mevzu bahis olunca ‘pergel’ akla ilk gelen metafor olmasa da; farklı zamanlarda, farklı kültürlerde yaşan ve farklı dilleri konuşan iki şair iki sevgiliyi pergelin ayaklarına benzetecek kadar ortak yöne sahipti.

KAYNAKÇA
bbc.com/turkce/vert-cul-42792690
en.wikipedia.org/wiki/John_Donne
— /wiki/Omar_Khayyam
—/wiki/Rubaiyat_of_Omar_Khayyam
Eyüboğlu, Sabahattin. Önsöz. Rubailer, Ömer Hayyam, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Şubat 2019, s. V-XIV.
Hayyam, Ömer. Rubailer. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Şubat 2019, s. 14.
karabatakdergisi.com/siir/forbidding-mourning
Urgan, Mina. İngiliz Edebiyatı Tarihi.Yapı Kredi Yayınları, Mart 2010, s. 170-179.