https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

“Neredesin? -Burada.
Saat kaç? -Şimdi.
Sen nesin? -Şu an.”

Hangimiz zihnimizin içinde milyonlarca tilki dolaştırmadan yaptığımız işe tam verebiliyoruz kendimizi. Ne geçmiş korkusu, ne gelecek kaygısı, kafamızın içindeki o düşüncelerden kurtulup, anı tam anlamıyla yaşamanın muhteşem güzelliğinin tadını çıkarabilen kaç kişi var? Her ne yapıyorsak, her ne görüyorsak sadece onu yapmak nasıl bir eylemdir, nasıl muhteşem bir deneyimdir. Dan yemeğin az tadını al diyor, denediniz mi yemeğin tamamen tadını almayı?
 
“Korktuğunda kılıcı kullan. Çek ve zihni dilim dilim doğra. Tüm o pişmanlıkları, korkuları ve geçmişte ya da gelecekte yer almaya çalışan her şeyi doğra.”
 
Dan Millman’ın kendi yaşamından esinlendiği ve doğu felsefesiyle de birleştirdiği, 1980 yılında yayınlanmış kitabından uyarlanan bir film Dingin Savaşçı. Başrollerinde Nick Nolte, Scott Mechlowicz, Paul Wesley ve Amy Smart’ yer alıyor. Dingin Savaşçı filmi 
olimpiyatlara hazırlanan genç ve kibirli sporcu Dan’in hikayesini işliyor. Kendinden çok emin olan jimnastikçi ona bir tür spritüel koçluk yapan Sokrates ile okul hayatında hem kendini eğitmeyi hem de daha iyi bir sporcu olmayı öğreniyor. 2006 yapımı Dingin Savaşçı filmi biyografik bir yapım. Yönetmen koltuğunda Victor Salva oturuyor.
Edebiyat dünyasında kendisine hatırı sayılır bir yer edinmiş olan ‘Kişisel Gelişim’ sektörü, günümüzde aynı başarı ve sürekliliğini beyazperdeye yansıtabilmiş değil. Her ne kadar sinema dünyası karakterlerin büyük dönüşümleriyle ilgili hikâyeler anlatmaya bayılsa da, genellikle bu dönüşümleri bir takım koşullara (ölüm, ayrılık, savaş vb.) bağladığı için gündelik hayatın akışıyla ilgilenmez. Peaceful Warrior bu açıdan bakıldığında oldukça ilgi çekici bir film. Çünkü hem bahsini ettiğimiz karakter dönüşümünü sıkı bir iç hesaplaşmayla birlikte sunuyor, hem de bizzat yazarının kendi hayat hikâyesini anlattığı bir kişisel gelişim kitabından uyarlanmış.
2006 yapımı işbu film yazarın dilimize Dingin Savaşçı adıyla çevrilmiş özyaşam öyküsünden uyarlayan isim ise oldukça ilginç; Victor Salva. Yönetmene “ilginç” sıfatını layık görmemizin dayanağı ise kendisinin bu filmden önce üç yıl hapis yatmış olması. Kamera arkasına dönmek istediğinde uzunca süre iş bulamayan yönetmene en sonunda ünlü yönetmen Francis Ford Coppola destek çıkıyor ve Salva yeniden kendini gösterme fırsatı yakalıyor. Çekmek için seçtiği hikâyenin bir arınma ve değişim öyküsü olması bu açıdan tesadüften öte bir anlam taşıyor.

“Savaşçı eylem yapar, bir aptal reaksiyon gösterir.”

Dan, jimnastik dalında altın madalyaya odaklı bir sporcudur. Socrates ise karşısına çıkan sıradan benzin istasyonunda çalışan bilge kişi. Hikâye gerçekte 1960’larda geçiyor olsa da sinema uyarlaması için şimdiki zaman tercih edilmiş. Esas oğlanımız Dan Millman son derece başarılı bir sporcu olmasına rağmen olimpiyat seçmeleri öncesinde girdiği “ya istediğim başarılara ulaşamazsam” gerginliği yüzünden uyku sorunları yaşamaktadır. Hiçbir maddi sıkıntısı olmayan, kişisel zevklerinden ve eğlencelerinden vazgeçmeyen, okuldaki notları çok iyi seviyelerde olan Dan, uyuyabildiği zamanlarda gördüğü kabusların etkisinden kurtulmak için geceleri dışarıda dolaşmaya çıkar ve bu gecelerden birinde marketine uğradığı bir benzin istasyonunda gizemli bir yabancıya (Nick Nolte) rastlar. Film bu noktadan sonra birçoğumuzun oldukça aşina olduğu Karate Kid serisindeki gibi bir “Bilge Usta – Asi Çırak” temeline oturarak bu iki karakterin arasında geçen felsefi diyaloglarla asıl derdini anlatmaya başlıyor. Dan her ne kadar başlarda gizemli ustasından etkilense de bir türlü nefsinin esaretinden kurtulamaz. Başarıya ulaşması ve istediklerini elde etmesi için kendisine lazım olan bir numaralı ve en gerekli erdemi, yani sabrı sağlamadığı için, sabırlı olmayı başaramadığı için sürekli olarak öğrendiklerini sorgular. Ancak bu sorgulamalar her defasında arzularının galip geldiği dövüşlerden öteye gitmez. Ve en sonunda Dan dibe vurur. Elindeki tek değerli şey olan sağlığını bir trafik kazası sonucu cam gibi dağılan bacağıyla birlikte kaybeder. Çıktığı ameliyatlardan sonra yüzüne haykırılan “bir daha asla spor yapamayacağı” gerçeği Dan’i ruhsal olarak bacağından bile beter biçimde dağıtmaya başladığındaysa gizemli usta tekrar ortaya çıkar ve Dan’i düştüğü bunalımlardan kurtarmak için bir kez daha el uzatır.
“Bir savaşçının ilk farkındalığı bilmemektir.”
Sinematografisi, oyunculukları, diyalogları ve özellikle giriş ve final sahneleri ile teknik anlamda son derece eli yüzü düzgün bir yapım olduğu rahatlıkla söylenebilecek Peaceful Warrior’un teknik olmayan tarafta bize söylediği şey şu: İnsan doğasına hiç de yabancı olmayan usta-çırak ilişkisi, hiç şüphesiz, genç ve deneyimsiz birinin hayatı kavrayabilmesi için uygulanabilecek en iyi yöntemdir. Yeter ki doğru öğretmeni bulalım ve yeter ki o öğretmenin gösterdiği yolda sabır ve kararlılıkla ilerleyelim. Unutmayalım ki, ne kadar güçlü olursa olsun her insanın içinde o gücü kendi arzuları doğrultusunda yönlendirecek kudrete sahip bir nefis bulunur. Ve o nefsi yola getirmek için kendimizi güvenilir ellere teslim etmemiz gerekebilir. Eh, başka türlü de dünya şampiyonu olunmuyor zaten!
Bu arada ufak bir dipnot filmde Nick Nolte’ nin oynadığı karakterin adı hiç geçmiyor sadece Dan’ in ona Sokrates lakabı takmasından sonra o kullanılıyor. İzleyecek herkese iyi seyirler.