https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

“Sen hızlı gidersin ama araba hızlanırken geri kalan her şey yavaşlar…”
Öncelikle bu filmi sevmeniz için araba, hız, yarış meraklısı olmanızın gerekli olmadığını belirtmek isterim. Hayatınızın belli bir döneminde hırs veya azim arasındaki farkı sorguladıysanız bence izlerken kendinizden çok fazla parça bulabilirsiniz bu filmde. Ford&Ferrari “Asfaltın Kralları” olarak çevrilmiş, daha doğrusu neden bilmiyorum ama bu şekilde yorumlanması uygun bulunmuş.1966 yılında düzenlenen Le Mans Yirmi Dört Saat Yarışı’nın gerçek hikayesini konu alıyor. Oscar töreninde “En iyi film kurgusu” ve “En iyi ses kurgusu ödülleriyle başarısını teknik dallarda taçlandırsa da geçmiş yıllarda aday olsa çok daha fazla ödül alabilecek potansiyelde bir film. Çünkü bu yıl Oscar adayı fimlerin hemen hemen hepsi gerçekten son yıllara oranla çok iddialıydı. Tutkunun ne demek olduğunu o kadar güzel anlatmış ki filmi izlerken adrenalin salgılamamanız, kalp atışlarınızı düzene sokmanız pek de mümkün değil. Bundan sonra yazacaklarım biraz spoiler içeriyor o yüzden filmi izlemediyseniz izledikten sonra okumanızı tavsiye ederim.
Christan Bale ünlü yarışçı Ken Miles’ın kişiliğini o kadar ince detaylarla işlemiş ki hayran kalmamak elde değil. Bu rol için 31 kilo verdiğini de eklemeden geçmek istemem. Ken Miles’ın yaşadığı hayal kırıklıkları, hız tutkusu çok inandırıcı olmuş. Yarış sonrası hakkı olduğu halde çok teknik bir meseleden dolayı yarışı kaybeden Ken Miles’ı Henry Ford’un şapkayla selamlayıp tebrik ettiği bölüm çok etkileyiciydi. Evet hep haksızlıklar yaşarız, başarılarımız hep baltalanmaya çalışılır, hakkımız olanı hakkı olmayana kaptırırız,ama bunun farkında olup,o an ki çıkarları için sessiz kalıp,elini kolunu bağlayanlarla da hep karşılaşırız. Ken Miles’ın beni çok etkileyen bir yanı da haksızlıklara rağmen asla yılmaması kesinlikle vazgeçmemesi oldu! Gücüne hayran kaldım.
Shellby ile (Matt Damon) yumruklaştıkları sahnede aklımda kalan sahnelerden biri oldu evet affediyor ama tepkisini, hayal kırıklığını, öfkesini gösterdikten sonra. Hayata dair kesinlikle çok güzel noktalar buldum filmde üstelik bunun için özellikle bir arayış içine girmedim öyle kendiliğinden oldu. Film boyunca Kenn Miles’ın bir kazada yanarak öleceğini bir sahneden sonra çok net anladım ve açıkçası bu benim sonraki sahnelerde daha çok gerilmeme sebep oldu. Eğer hayatınızda tutkuyu, hırsı çok sorguluyorsanız izleyeceğiniz en iyi filmlerden biri. Filmi izlediyseniz -ki spoiler uyarısı yaptığıma göre izlemiş olmanız gerekiyor- umarım benim gibi sevmişsinizdir çünkü insan sevdiği bir şeyi kendine saklamak değil çok kişiyle paylaşıp sevdiği o şeyin seveninin çok olmasını istiyor, en azından bu benim için öyle…