”Bizi yaratan hakkında bir şey bilmiyorum ama sizin yarattığınız tıpkı sizin gibi. Küçük, yalancı, hastalıklı, boş vaatler veren, zenginlere öncelik veren, fakirleri sırada bekleten… Övgü aldığında mutlu olan, küçük şeylerle insanları korkutan. Bizi yaratan Tanrı’ya inanın, ona güvenin. Kendi yarattığınız sahte tanrıları ise yok edin.”
PK, 2014 yapımı olan bilim kurgu ve komedi türünde bir filmdir. O dönem Bollywood’un en çok hasılat yapan filmlerinden olmasının yanı sıra belirli bir kesimi de rahatsız etmiştir. Ana fikri; dinsel olguların keskin bir şekilde ele alınmasından doğmuştur.
PK, filminin ana karakteri olan Aamir Khan, uzaylıdır. Kendi gezegenleri dışında bir gezegen, bir yaşam olduğunu farkeden uzaylılar dünyayı keşfetmek için PK’yı göndermeyi seçerler. Onun için din, dil, ırk, cinsiyet gibi tabular yoktur. Hintçe’de ”Peekay” alkolik anlamına gelir ve film boyunca sorduğu sorulardan dolayı insanlar onu birçok kez alkollü sandığı için ismi öyle kalmıştır. Keşfetmek için geldiği gezegende insanlarla ilk deneyimi uzay gemisi kontrol cihazının çalınmasıydı. Kaybolan cihazını aramak için yollara düşen PK, insanlardan daha önce duymadığı ve bilmediği bir kavram öğrendi; Tanrı. Cihazını bulmanın tek yolunun ”onu tanrıdan istemek” olduğunu düşünür böylece. Bu süreçte karşısına çıkan her büyük sorunu sevgiyle, anlayışla karşılayan PK, izleyicisini düşündürmeyi başaran sayılı filmlerdendir.
Aynı gün Brugge’de filmin diğer kahramanları olan Jaggu ve Sarfaraz Yusuf tanışır. Birbirlerine aşık olurlar. Belli bir zaman geçtikten sonra Jaggu babasına Müslüman olan Sarfaraz’a aşık olduğunu açıklar. Ancak Jaggu’nun babası bu ilişkiyi onaylamaz. Çünkü Sarfaraz Pakistanlı bir Müslüman, Jaggu ise Hindu’dur.
Filmde yolları bir şekilde kesişen Jaggu ve Pk’nın hikayesi aslında sadece bir hikaye olarak değil, düşünce olarak karşımızı çıkar. Filmin merkezinde din ve inanç olgusu yer alsa da kültürel simgelere de göndermeler mevcut. Hepimizin bildiği gibi Hindistan birçok dinin bir arada yaşadığı ülkedir. Bu film farklı bir ülkede, farklı bir kültürde çekilebilir miydi? diye düşünüyorum. Belki, neden olmasın ama aynı etkiyi izleyicisine bırakır mıydı? Asla!
Bütün dinlerle tanışan PK, o dinlere ait ibadetleri yerine getirmesine rağmen cihazına bir türlü ulaşamaz. Onun için bu yaşanılanlar içinden çıkılmaz bir hal almıştır artık. Ve işte o an yönetmen filmin en can alıcı o sahnesine tanık olmamızı ister. Pk’yı şu soruları sormaya yöneltir. “Kafam çok karıştı Tanrım! Bir şeyleri yanlış yapmış olmalıyım. Bir türlü beni duymuyorsun. Sorularıma cevap ver. Hiç olmazsa bana bir yol göster. Ellerimi böyle mi yapmalıyım? Yoksa ayaklarına mı kapanmalıyım? Dikkatini çekmek için çan mı çalayım yoksa hoparlör ile mi konuşayım? Gita’ya mı, Kur’an’a mı yoksa İncil’e mi uyayım? Her bir yöneticin farklı şeyler söylüyor. Biri pazartesi oruç tut diyor diğeri salı. Biri güneş doğmadan yemek ye diyor, diğeri güneş battıktan sonra. Biri ineğe dua et diyor, diğeri onu kurban et. Şaştım kaldım aralarında. Durum artık sinir bozucu olmaya başladı. Evime gitmek istiyorum sadece. Ne dersen yapacağım söz. Yeter ki beni evime gönder. Lütfen! Bir şeyler söyle!”
PK’nın masumiyetine, içimizi ısıtan sevgisine duyduğumuz hislerin üzerine Jaggu’ya duyduğu saf aşk eklenince gözlerimizden yaş dökülmesi muhtemel. Din ve umut arasında güçlü bir bağ kuran, izleyicisine bunu en derinden hissettiren film ne kadar Hindistan’da belirli bir grup tarafından eleştirilse de çoğunluk gösterdiği cesaret için ona övgü dolu sözler söyledi. İçerisinde birçok parodoksu barındırması onun sosyolojik özelliğini de gözler önüne seriyor. Filmde en dikkat çeken ise din çatısı altında insanların duygularını sömüren din tacirlerinin eleştirilmesi. Din tacirlerini en iyi kelimeyle özetleyen PK onlara ”yanlış numara” demektedir. Bu sömürüyü daha güzel ele alan bir film henüz izlemedim. PK’nın bu uzun soluklu serüveninden öğrendiğimiz en iyi şey onun cümlesiyle karşımızı çıkıyor; ” Doğru numara oldukça basit. Bizi yaratan tanrıya inanın, ona güvenin Kendi yarattığınız sahte tanrıları ise, yok edin…”
Filmin sonuna doğru yol aldığımızda PK’nın Jaggu’ya duyduğu o saf aşkın ne kadar yüce ve önemli olduğunu görüyoruz. Birini bencilce sevmek sadece karşımızdakine zarar verir mettosuyla yaptığı son hareket izleyicisini ağlatıyor, bunu kabul edelim. PK, kendi gezegenine dönerken bu uzun yolculuğunda bizden, yalan söylemeyi öğrenmişti…Bize öğrettiği en kutsal şey ise aşkın gerçek anlamıydı.