https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Söylenmemiş ne kadar sözün varsa, hepsi yazıldı daha evvel, döküldü bu satırlara. Muhabbet iki kişiyi bağlarken gönülden, söz sadece sahibini mühürler dilinden. Dil mühürlenir, kalp mühürlenir. Bilirsin ki hiçbir şey olamaz eskisi gibi. Önce sözler esirgenir, saklanır insan bedenine, yer edinir en kuytu köşede. Ardından kalp işi öğrenir dilden. Tek söz etmeden kapatır kapılarını. İnsan ruhunda yer arar kendine, ne zamanki bir atış fazlalaşır yükü o zaman çıkar gün yüzüne. Bülbülün aşkına bile açmayan gül, kalbin sahibine bile açılmayan mühür… Mühür ki, insanı tutsak eden. Söz söylesen dökülmez dudaklardan, ah etsen hissizleşir kalpler. Kalp ile dil arasında o gizli yolda, çiçekler ekmeye heveslenirken sen; yolda silindi, varlığında…
Bu sabah dünden bir farkın olsun diye yavaşça yaklaştın aynada kendine, önce sakin bir gülümseme ardından ilk göz göze geliş. Her iki tarafta konuya oldukça hâkim ama akıl düşünmekten korkuyor dil söylemekten. Bitsin artık bakışları, parmaklıkları zorluyor. Yüreğin acısı biraz soğuyor da dilden bir kelam düşüyor. “Ne değişti?” sorusu yankılanıyor dört duvarda. Dört duvar, bir kelam, bir iç çekiş. Bu sefer ki uzun soluklu oldu.
Hayatın bir film sahnesi gibi kalıveriyor yaşamın ortasında. Kestik diye sesleniyor yönetmen arkalardan. Sadece bir bakışmaydı. Bir soru aklının tüm noktalarını nasıl kurcalayabilirdi? “Sahi, ne değişti?” diyorsun içinden. Doğumundan başlayan bir kronolojik sıra, ilk güldüğün, ilk ağladığın, ilk korktuğun, ilk heyecanlandığın anlar geliyor aklına. İlk kez ölümü hissettiğin zamana dönüyorsun. Ve ondan sonraki her gün için kaybetme korkusunu iliklerine kadar hissettiğin zamana… Burada bir bamteli kopuyor dünyadan. Ölümün her canlıya olduğunu hatırlatıp yüreğini soğutmaya çalışıyorsun. Ölüm her canlıya varsa kaybetmekten neden çok korkuyorsun? Neden vicdanın altın bir madalyon gibi gün yüzünde? Değişmesini istiyorsun. Ardından gelecek vadeden bir söz “değişecek”, “değişmeli”. En çok da yüreğin destekliyor seni. Acısını söndürmeye hazır, güçlü duruşu ilham oluyor dile; kalp sızısı yerini kelimelere bırakıyor. İlk kez o gün bulunuyor değişim. Yedi harf bir ömür ediyor. İçinde bir çocuk heyecanı, gülümseyerek okşanıyor yüzündeki çizgiler. Aylardır şefkatle dokunulmamış her saç telin papatya misali açıyor. Bu kez inanış sağlam, hayaller yerinde, güç kalbinde, gülüş yüzünde,  adım atılıyor kalbin basamaklarında. Terfilerin en büyüğü söz konusu.
Son kez göz göze geliyorsun aynada kendinle, bir ses daha yükseliyor odanın duvarlarından, “değişmese de hiçbir şey sen değiş olur mu?” Masum bir kız çocuğu gülümsemesi çiziliyor dudaklarına. Kabullerin en güzelini hissetmek, ruhuna çiçekler açtırıyor. Bayramlık giysilerini giydiriyor, kırmızı pabuçlarınla varlığını süslüyor. Her şey tamam, yeniden büsbütün…
Emin adımlarla geri dönmekten korkmadan, değişmeye gidiyorsun. Ucu bucağı olmadan…