https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Yeniyetmelik… Diğer adıyla ilk gençlik… Hatta günümüzde ergenlik… Bir önceki incelemede Tolstoy’un Çocukluk, Yeniyetmelik ve Gençlik üçlemesinin ilki olan Çocukluk ’tan bahsetmiş, üçlemenin nasıl kaleme alındığından ve Tolstoy’un edebiyat dünyasında tanınmasında bu üçlemenin etkisinden söz etmiştik. Yazının devamını okumadan önce Çocukluk kitabından bahsettiğimiz yazıya bir göz atmanızı tavsiye ederim.
https://www.yazi-yorum.net/kitap/cocukluk-lev-nikolayevic-tolstoy-sevde-gul-kocalar_656

            Çocukluk dönemini atlattığımıza göre sırada insan yaşamının en fırtınalı çağı olan ilk gençlik var. Ana karakterimiz Nikolenka artık çocukluğun keşfetme sürecinden biraz daha sıyrılmış ve ilk gençliğin derin sularına kendini bırakmıştır. İlk kitapta karşılaştığımız tüm o betimlemelerin, gözlemlerin yerini bu kitapta daha çok iç tahliller almaya başlamıştır. İnsanların karakterlerini, neler düşündüklerini ve nasıl hissettiklerini sorgulayan bir Nikolenka vardır artık karşımızda. Sadece çevresindeki insanların iç dünyalarını değil kendi iç alemini de tanımaya başlar. Nelerden nefret ettiğinin, nelerden hoşlandığının çizgileri yavaş yavaş netleşmeye başlamıştır. Karşı cinse olan ilgisi, dinle ilgili sorgulamaları, doğru-yanlış ayrımıgibi hesapların peşindedir artık.

            Kitap, Nikolenka annesini toprağa verdikten sonra daha da olgunlaşmış bir birey olarak tekrar Moskava’ya döndüğü yolculukla başlar. Bu sefer yollara düşenler sadece ailenin erkekleri değildir. Evin tüm bireyleri tüm eşyalarını toplayıp yola koyulmuşlardır. Büyüdüğü çiftliği, annesini, aslında çocukluğunu geri bırakmıştır Nikolenka ve Tolstoy bu yolculukla aslında bize bir çağın kapanıp yeni bir çağın başladığının haberini vermektedir.

            “Bugüne kadar, benliğimi dolduran acı anılarla ilgisi olan eşyalardan uzaklaştıkça, bu anılar gücünü yitiriyor ve çok geçmeden yerini güç, gençlik ve umut dolu yaşama duygusu alıyordu.” (s:11)
 
           Nikolenka kendisindeki bu değişimi etrafındaki tüm eşyaların hiç bilmediği taraflarını kendisine çevirmeleri şeklinde ifade eder. İçinde büyüdüğü bu asil ailenin, şahit olduğu davetlerin dışında da bir dünya olduğunu keşfetmeye başlar. Etrafında ailesi ve kendisi için pervane gibi dönüp duran hizmetlilerin, öğretmenlerin de kendi hayatları olduğunu fark eder. Kitapta Nikolenka’nın bu durumu en çok hissettiği ve bize de hissettirdiği bölüm öğretmen Mimi’nin kızı Katinka ile sohbet ettiği bölümdür. Evin hanımı öldükten sonra annesinin işsiz kalacağından korkan Katinka, Nikolenka’ya yoksulluklarından ve endişelerinden bahseder. Nikolenka ilk kez onların aslında kendi ailesinden bağımsız bir hayatları olduğunu ve eğer bu işten ayrılırlarsa ne kadar zor duruma düşeceklerini anlar. Neyse ki bu felaket Katinka ve annesinin başına gelmez fakat Nikolenka’nın çok sevdiği öğretmeni Karl İvanoviç’in artık işten çıkarılma zamanı gelmiştir. Evin erkek çocukları büyümüştür ve artık daha iyi bir eğitim için daha bilgili bir öğretmene ihtiyaç vardır. Nikolenka, Karl İvanoviç ‘in de kendi hayatı olduğunu ona vedası sırasında öğrenir. Doğruluğundan emin olmasa da Nikolenka acı dolu bu hayat hikayesinden o kadar etkilenir ki gelecek sayfalarda yaşadığı acıklı olayları hep bu hayat hikayesiyle bağdaştırır.
  
          Yeni gelen öğretmenle Nikolenka ne kadar anlaşamıyorsa abisi Volodya’nın da arası o kadar iyidir. Çünkü Volodya artık olgunlaşmış ve üniversiteye girmek için çalışma sorumluluğunu çoktan yüklenmiştir. Nikolenka ise giderek efendi bir üslup takınan abisinden büyük bir kıskançlıkla uzaklaşmaya başlar. Hele de Volodya üniversiteyi kazanıp eve artık üniforma ve okuldan arkadaşlarıyla gelmeye başlayınca bu kıskançlık zirveye ulaşır.Volodya’nın hayatında artık oyun yoktur. Arkadaşlarıyla ettiği ciddi sohbetler, katıldığı etkinlikler ve kızlar vardır. Nikolenka’nın da hayatında artık oyun yoktur. Oyun oynamak hem ona eskisi kadar zevk vermemektedir hem de istese de etrafında onunla oynayacak kimse kalmamıştır zaten. Volodya’dan artık ümit yoktur, kızlarla da arasında anlam veremediği bir duvar örülmüştür. Çünkü artık kızların da erkeklerin de kendilerine göre sırları vardır. Yine de istemsizce onları gözlemler ve davranışlarına anlamlar yüklemeye çabalar.
 
           Abisinin giderek kendi çevresini oluşturması, kızların ondan uzaklaşması, babasının hoşlanmadığı tavırları, yeni öğretmenin sert kuralları derken Nikolenka giderek yalnızlaşır. Dönem dönem çevresine karşı hırçınlaşır dönem dönem derin içe dönüşler yaşar. Tüm olayların ve karakterlerin ışığında bu kitap çokça bu içe dönüşlere yer verir. Nikolenka’nın artık neler yaşadığından ziyade aklından geçenlere tanıklık ederiz. Soyut şeyleri düşünmeye karşı olan ilgisinin giderek arttığını, felsefi konulara sık sık kafa yorduğunu hatta kendi deyimiyle düşünmeyi değil de düşünmeyi düşünmeye başladığını biz de fark ederiz.
         
   Bir gün mutluluğun ancak acıyı çok şiddetli yaşadıktan sonra geleceği inancıyla kendine zarar veren Nikolenka, başka bir gün her an ölebilirim endişesiyle yaşadığı her dakikadan zevk almak uğruna tüm sorumluluklarını bırakarak keyifli vakit geçiren bir insan olmuştur. Adeta bir çöle benzettiği bu ilk gençlik çağının tutarsızlıklarından bir an önce kurtulup gençliğe, mutlu ve umutlu günlere kavuşmanın hayallerini kurar. Kitabın sonlarına yaklaştıkça bu günlerin yaklaştığını da anlarız. Nikolenka biraz daha olgunlaşmış ve üniversiteye girebilmek için nefret ettiği öğretmeniyle bile iyi anlaşmaya başlamıştır. Abisiyle olmasa da abisinin eve gelen dostlarından biriyle dost olmayı başarmıştır. Öyle ki bu arkadaş iç dünyasında sakladığı düşüncelerini dışa yansıtması adına ona yardımcı olmuştur. Kendi gibi düşünen insanların da var olduğunu hissetmiştir ve farklı fikirlerle de tanışmaya başlamıştır. Nikolenka, Gençlik kitabında adını sık duyacağımı tahmin ettiğim bu arkadaşın -Dimitri’nin- ilkelerini benimsemeye başlamıştır bile.
           
Yeniyetmelik kitabıaslında okura tüm insanlığın bu yaşlarda yaşadığı duyguların, düşüncelerin arada ne kadar zaman, ne kadar mesafe olursa olsun çok benzer olduğunu hissettiriyor. Okurken çokça kendinizi buluyor, çokça ben bu hissi tanıyorum diyorsunuz. Çocukluk çok daha geçmişte kaldığından belki bilmiyorum ancak bu kitap bu duyguları bana Çocukluk kitabından daha fazla hissettirdi. İlk gençliğini yaşayan her bireyin mutlaka bir sayfa arasında kendisine rastlayacağına inanıyorum ve Çocukluk eserini okumadan İlk Gençlik eserini okuma gibi bir hataya düşmemeniz adına sizleri uyarıyorum. Çocukluktan gençliğe uzanan bu zorlu köprü umarım bizleri Nikolenka’nın beklediği mutlu ve umut dolu bir gençlik serüvenine götürür.