KURAMSAL TEMELLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
1.2.1.1. MASLOW’UN HÜMANİZM (İNSANLIK) TEORİSİ
Abraham Maslow, çalışmasıyla çocukların duygusal gelişimleri için çok önemli saptamalarda bulunmuştur. Maslow’un teorisinin insancıl(hümanist) olduğu düşünülür, çünkü bu kuramın başlangıcı ,belirli gereksinimlerin farkında olunmasıyla bütün insanların güdülendiği inancı üzerine kurulmuştur. Maslow başarılı insanların gereksinimleri üzerinde çalışmış ve yapısal gereksinimlerin bir hiyerarşisini yapmak için bu bilgiyi kullanmıştır. Öz gerçekliğin en üst derecesine ulaşan insanlar, bütün fizyolojik gereksinimler ve sosyal duygusal gereksinimlerin birincil olarak karşılanması gerektiğini ifade etmektedir (Maslow 1908-1970 ;Akt Artan, San Bayhan,2014 , ss.23-24).
Fizyolojik gereksinimler; fiziksel olarak daha rahat olmak için neye ihtiyaç duyduğumuzu ifade eder(örneğin; acıktığımızda yemek yemek dışarda kar yağdığında ılık bir yerde olmak veya susadığımızda su içmek gibi). Sosyal- duygusal gereksinimler bir ekibe ait olma ve sevilen biri olma gibi hisleri kapsar. Bu gereksinimler karşılandığında, kişinin kendisindeki gizil yeteneklerin fark ettiği yer olan öz gerçekliğine doğru daha yüksek derecelere geçebileceği ifade edilir (Maslow 1908-1970 ;Akt Artan,San Bayhan,2014, ss.23-24)
Şekil 1. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi.
Kaynak. Maslow 1908-1970 ;Akt Artan,San Bayhan,2014,ss.23-24.
Not: Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi , şekilde 1’de de gösterilen piramit altı düzeyden oluşmaktadır.
Maslow’un Öz Gerçeklik Piramidi:Maslow’ a göre , şekilde gösterildiği gibi insanlar , gereksinimleri karşılandığında bir piramit dizisinde altı düzey boyunca ilerler. Her bir yiyecek, barınak ve giyeceğin en temek gereksinimleri ile en alt düzeyde başlar ve sonra altıncı düzeye kadar ilerler. Altıncı düzey kişinin anlamlılığı ve iyiliğini sahiplenmeye odaklandığı yer olan öz gerçekliği ifade eder. Maslow, eğer bir kişi daha alt seviyedeki gereksiniminden yoksun ise , düzeyler boyunca hareket eden bu kişisinin daha yüksek gereksinimini karşılamak için denemekten vazgeçeceğini iddia etmektedir. Kişinin olaylara dikkat etmesi , ilk önce daha basit gereksinimlerinden memnun olma yönündedir (Maslow 1908-1970 ;Akt Artan,San Bayhan,2014,ss.23-24).
Klinik gözlemlerinden yararlanarak kişilerde temel ihtiyaçların neler olduğunu saptamıştır. Yalnız Maslow’- un teorisinde bundan sonra göreceğimiz teoriler gibi sadace çalışma ortamı düşünülerek geliştirilmiş bir teori olmayıp genel bir teori olduğunu da göstermek gerekir. Ona göre temel gereksinimler şunlardır: (Maslow 1954; Akt Onaran ,1981).
- Fizyolojik ihtiyaçlar : açlık, susuzluk, cinsellik, dinlenme, uyku, annelik vb. Bu ihtiyaçlar açlık, cinsellik gibi bazıları için insanın gövdesinde bedensel bir temel göstermek durumundadır. Bir de, bu ihtiyaçlar karşılanmadıkları taktirde özgünlüğe bütünüyle egemen olurlar. Yani insan uzun bir süre aç ya da susuz kaldığında açlığını ya da susuzluğunu gidermekten başka bir şey isteyemez. Bu gereksinimler karşılandığı zaman bundan sonraki gereksinimler ortaya çıkmaya başlar (Maslow 1954 ;Akt Onaran , 1981,ss.14-15-16).
- Güvenlik ihtiyacı: Bunlar insanın kendini güvenlik içinde duyması için gerekli olan ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar Maslow’un yaşadığı çevrede daha fazla çocuklarda görülür. Yetişkinler için de emeklilik, sigorta, vb. işlemleri model olarak gösterilebilir. Temel gereksinimler gibi bunlar da karşılanmadığı sürece özgünlüğe bütünüyle egemen olurlar. O zaman insan sadace güvenlik arayan bir özgünlük durumuna dönüşür, bütün davranışlarının sonrasında bu ihtiyaçları bulmak olanaklıdır. Kabul etmek gerekir ki, bu iki ihtiyaç ulamı (category) arttıkça, ilerleyen bir durum oldukça, bireyin dünya görüşünü, gelecekle ilgili planını da öncelikli olarak bunlar belirleyecektir. Bu ihtiyaçlar da bir ölçüt olarak giderildiğinde bundan sonraki ihtiyaçlar belirlenmeye başlar (Maslow 1954;Akt Onaran , 1981,ss.14-15-16).
- Sevgi (yakınlık) ihtiyacı: Bunlara genellikle toplumsal ihyiyaçlar olarak tanımlanmaktadır. İnsanlar diğer insanlar ile bir arada olmak, sevgi ilişkisinde bulunmak ihtiyacı isterler. yaklaşık bir insan bir eşi, çocukları arkadaşları olmasını, çevresindeki sosyal gruplarda bir yeri olmasını ister. Yalnız Maslow’da iki türlü sevgi düşüncesi vardır. Burada sözü geçen sevgi alt düzeydeki bir ihtiyacı ifade etmektedir. Bir de alt düzeydeki ihtiyaçlar giderildikten sonra ortaya çıkan bir sevgi vardır. Maslow bu sevgiyi ,bir bakıma müdafanın olmadığı, yani benlik ile içtenliğin, dürüstlüğün artış gösterdiği ,bir ilişki olarak ifade etmektedir. Böyle bir ilişkide özenli olmak, bir şey gizlemek, tesirde bulunmaya çalışmak, gerginlik duymak, söylemlerle uygulamaya dikkat etmek, bir takım şeyleri durdurmak, bastırmak önemli değildir, demektedir (Maslow 1954;Ak Onaran , 1981,ss. 14-15-16).
- Saygınlık ihtiyacı: Bu kategoride iki alt kısıma ayrılır: (a) İnsanın kendi kendine duyduğu saygıdır: Maslow bu alt kısımda kuvvetli olma, başarı elde etme, olgunlaşma, ustalaşma, kendine güven, bireyselleşme, özgürlük arzularını sayıyor, (b) Başkalarının saygısı: Bu alt kısımda de tanınma, saygınlık, pozisyon elde etme, önemli hissetme, üstün olma gibi istekler gösterilmektedir. Her iki saygınlık da kazanılmış saygınlık olmalıdır. Bunların giderilmesi bireyin kendine güven duymasını, kendini daha değerli, önemli görmesini ve yeterli bir düzeyde görme hissini verir (Maslow 1954 :Akt Onaran , 1981,ss.14-15-16).
- Kendini gerçekleştirme ihtiyacı: Maslow bu ihtiyaçları insanda potansiyel olarak ne kabiliyeti varsa onları kullanma eğilimi diye tanımlamıştır. Maslow bu beş temel güdüden başka güçlü seviyede iki güdüyüde kategorisinde de öne sürmüştür, fakat bunların üzerinde çok durmamıştır. Bunlar, bilme, anlama, öğrenme, çözümleme, örgütleme gibi istekleri içine alan zihinsel ihtiyaçlar ve güzek duyu ihtiyaçlarıdır. Ancak kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarını karşılamaya başlamış bir bireyin bu ihtiyaçlara da sahip olacağı düşünüldüğünden bunları çok işlememiştir. Bu temel gereksinimler bir sıralı düzen oluşturur. İnsanda önce fizyolojik ihtiyaçlar belirir. Bunlar bir derecede karşılandıktan sonra sıra ile diğer ihtiyaçlar ortaya çıkar. Yalnız bir sonraki ihtiyaçların görünmesi için bir öncekilerin yüzde yüz karşılanması gerekmez. Örneğin belli bir zamanda bir insanda fizyolojik ihtiyaçlar farz edelim % 80, güvenlik ihtiyaçları °/o 70, sevgi ihtiyaçları % 50, saygınlık ihtiyaçları % 40, kendini gerçekleştirme ihtiyacı % 10 karşılanmış olabilir. Bir de bu ihtiyaçlar yavaş yavaş karşılanır. Örneğin A ihtiyacı % 10 karşılanmıştır, ondan sonra gelen B ihtiyacı daha karşılanmamıştır, fakat A ihtiyacının karşılanmış olması % 25’e artınca B ihtiyacı da kendini göstermiş, hatta % 5 karşılanmış olabilir. Ayrıca, daha sonradan görüleceği gibi birden fazla araştırmacı Maslow’un temel ihtiyaçlarının belirli bir düzene göre hazırlandığı önermesini ampirik olarak denemiştir, fakat Maslow bu sıralı düzenin değişmez olmadığını, sıralı düzende daha sonra yer almış bazı ihtiyaçların daha önce çıkabileceğini, örneğin saygınlık ihtiyacının sevginin önüne gelebileceğini de söylemiştir (Maslow 1954 ;Akt Onaran , 1981,ss.14-15-16).
Bu bilgiler ışığında Maslow’un temel ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda roman çocukların yaşadıkları fiziksel koşullar, maddi yetersizlikler, uyaran yoksunluğu vb. durumlarda ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk yaşadıkları görülmektedir. Fizyolojik ihtiyaçlar olan yeme , içme, açlık, susuzluk, cinsellik, dinlenme, uyku, annelik vb. bu ihtiyaçlar karşılanmadıkları durumunda diğer ihtiyaçlarını karşılayamazlar, yani insan uzun bir süre aç ya da susuz kaldığında açlığını ya da susuzluğunu gidermekten başka bir şey isteyemez. Bu ihtiyaçlar giderildiği zaman diğer gereksinimler ortaya çıkmaya başlar. Ancak roman çocukların toplum tarafından azınlık olarak görülmesi nedeni ile handikaplar ile karşılaştıkları görülmektedir. İhtiyaçlarını maddi olanaklar çevresinde karşılayamadıkları durumunda ise kanun ile ihtilafa düşen davranışlar sergiledikleri görülmektedir.
Güvenlik ihtiyacı, insanın kendini güven içerisinde hissetmesi için lüzumlu olan ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığı zaman, yaşam koşulları ve sosyo-ekonomik düzeyleri göz önünde bulundurulduğunda bireyin dünya görüşü, gelecekle ilgili düşünceleri önemli ölçüde etkilenmektedir. Roman çocukların yaşam standartları elverişli olmadığı, sosyal çevre ve aile içerisinde desteklenmediği göz önüne alınırsa eksiklikler yaşadıkları elzemdir.
Sevgi (yakınlık) ihtiyacı, İnsanlar sosyal çevresi ile bir arada olmak, sevgi ilişkisinde bulunmak ihtiyacı isterler. Roman çocukların dezavantajlı grup olarak görülmesi yaşam koşullarının elverişli olmaması, aile yapılarının ise işsizlik, maddi kaygılar yaşaması, toplum tarafından kabul görmemeleri, okullarda azınlık olarak görülmeleri bu ihtiyaçlarında fiksasyonlar yaratmakta olup; eksiklik yaşamalarına neden olmaktadır.
Saygınlık ihtiyacı , kendine duyduğu saygı , kuvvetli olma, başarı elde etme, olgunlaşma, ustalaşma, kendine güven, bireyselleşme, özgürlük arzuları ile başkalarına olan saygıdır. Roman çocukların toplum tarafından kabul görmemeleri ,sosyal yaşantılarının sorgulanması ve adaptasyon süreçlerinin zorlaştırılarak kabul edilmemesi gibi durumlar göz önüne alındığında ,bireyin kendine güvensizlik duymasına, kendini değerli görmemesine ve önemli hissetmemesine neden olmaktadır.
Kendini gerçekleştirme ihtiyacı ise bireylerin potansiyelleri olarak ne yetenekleri varsa onları gösterme şeklinde tanımlamıştır.
Roman çocukların fizyolojik, sevgi, güvenlik, saygınlık ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçları eksik olarak tamamlanmaktadır. İhtiyaçlarını zor koşullar ve zor sosyal çevrede karşıladıkları göz önünde bulundurulduğunda kendilerinde var olan potansiyellerini fark edememekte ve değerlendirememektedirler.
Azınlıkta oldukları sosyal gruplarda kendilerini adapte etmekte zorluk yaşadıkları, toplum tarafından bazı durumlarda göz ardı edildikleri, kanun ile ihtilafa düşen davranışlar sergiledikleri göz önünde bulundurulduğu zaman kendilerini değerli hissedememekte ve yaşadıkları topluma aitlik duygusunu geliştirememektedirler. Handikaplar hayatlarında var olduğu sürece yetenekleri köreltilmeye ve bu toplumun üyesi olarak görülmemeye devam edilmeleri temel ihtiyaçlarının karşılanmamasına neden olmaktadır.
1.2.1.2. Erikson’un Psikososyal Gelşim Kuramı
İlk toplumsal gelişim – doğası ve doğurguları-, çocuk gelişimini öğrenmeye hedefleyenler arasında en fazla araştırma ve düşünme sahası oldu.Bu sahadaki en geniş teori Erik Erikson’un teorisidir (Onur,2010,s.238).
Psikoanalizci bir psikolog ve Sigmund Freud’un öğrencisi olan Erikson’a göre, sonraki eksiksiz kişilik gelişimi ve entegrasyonu daha önceki gelişimden ve entegrasyondan evrimleşir ve ilk hayat bir bireyin gelecekteki kimliğini kolaylaştırır veya tehlikeye neden olur. Erikson, doğumdan ölüme kadar, her birine özel psikolojik buhranın eşlik ettiği sekiz dönemlik bir dizi önermektedir. Onun kullandığı anlamda “bunalım” terimi, bir felaket tehdidi değil, artan bir yararlanabilirlik ve aynı zamanda gizilgücün artması dönemi” anlamına gelmektedir (Erikson,1968;Akt Onur,2010,s.238).
Şekil 2. Erikson’a Göre Normal Gelişimin Sekiz Evresi.
Bunalım Dönem
Güvene karşı güvensizlik Bebeklik
Özerkliğe karşı Utanç ve Kuşku Küçük Çocukluk
Girişkenliğe karşı Suçluluk İlk Çocukluk
Çalışkanlığa karşı Aşağılık Duygusu Orta Çocukluk
Kimliğe Karşı Rol Karışıklığı Ergenlik
Yakınlığa karşı Yalıtılmışlık Genç Yetişkinlik
Üretkenliğe Karşı Durgunluk Orta Yetişkinlik
Bütünlüğe Karşı Umutsızluk İleri Yetişkinlik
Kaynak.Erikson,1968;Akt Onur,2010.
Not:Erik ERİKSON’un şekil 2’de gösterilen Psikososyal Gelişim Kuramının evreleri bulunmaktadır.Evreler “Bunalım “ve “Dönem” şeklinde kategori edilerek sekiz dönem olarak incelenmektedir.