Bir ruhun geçmişine ait neyi varsa unutsak.
El birliği ile yapsak bunu. Her şeyi baştan yaratsak.
Yeniden doğsak hepimiz. Nasıl doğulur onu unutsak. İsimlerimizi kendimiz koysak. Efsun olsa benim adım. Bükük boynum o zaman doğrulsa. Allah analı babalı büyütsün sözünü nakış nakış işlesem alnımın çizgilerine. Nasıl yürünürü unutsak. Koşsak. Dörtnala koşarak başlasak hayata. Hem annem tutsa ellerimden hem babam. Salıncağa nasıl binilir onu unutsak. Deneye deneye tüm oyunları, icatlarını biz yapsak. Hüzün olmasa hiç. Hüznü unutsak. Boşluğa bakarak terleyen gözlerin tanımı yapılmamış olsa. Prozac henüz keşfedilmemiş, ihtiyacımız olan kudret damarlarımızdaki kanda mevcut olsa. Anne omzunda ağlamak antidepresan sayılsa. Başarısızlıklarımızı unutsak. Başarının tanımı bize özgü olsa. Ağladığımız gecenin sabahına ağız dolusu gülümsemek plaketlere layık olsa. Onca insanın içinde delirmeden yaşamak altın bir madalyon gibi göz kırpsa bize. Âşık nasıl olunur onu unutsak. Aşkın kavuşamamak olduğunu hiç tatmasak. Kendi hayatlarımızın Ali ve Nino’su olmasak. Hiç acımasa o yüreğimiz. Nasıl ağlanır, gözyaşları gönül yangınını nasıl söndürür hiç düşünmesek. Yürüdüğümüz caddeleri, çocukluğumuzun sokaklarını en baştan yaratsak. Çocukluk arkadaşlarımız hiç ezmese bizi. Saklambaç evresinde kalsak hayatın. Saklansak ve hiç bulunmasak. Sayı saymayı öğrenmesek. Bilmesek bazı saatlerin bazı senelerden zor geçtiğini. Sonbaharla hiç tanışmasak. Ekim sonbahara ait olmasa. Yanmasa ciğerimiz aldığım nefesten. Yarım kalışların adı hüzün olmasa. Hevesimiz olsa çokça. İnsanlar için, hayat için. Güvensizlik nedir önce onu unutsak. Sonra güvenebilsek insanlara yeniden. Eski şiirlerin hepsini unutsak. Kitapların hepsiyle yeniden tanışsak. İki kere iki dört etmese mesela, ikiden bir çıkınca hiç kalmasak. Matematikte en az edebiyat kadar acımasız olmasa. Coğrafya kader olmasa. Sarılabilsek herkese. Yediğimiz yemek tüm çocuklar için öğün olabilse. Dev bir tarhana kazanı olsa dünya, aynı kaptan yemenin mutluluğu dikilse kanatlarımıza. Basit bir insan olduğumuzu hatırlasak çokça. Bu dünyanın kimseye kalmayacağını kocaman yazsak akıl duvarlarımıza. Hırslarımızı unutsak. Hayallere tutunsak. Teslim etsek onları göğe. Ardından bir türkü açsak. Tüm dünyada yankılansa sesi. Farklı diller aynı hisler. Bir türkü borcumuz olsa dünyaya. Avuç içlerimizden öpse yine zaman. Geri geri gitmese ayaklarımız. Her mektup sahibini bulsa. Yazan da yazılan da gönül ehli olsa. Unutsak tüm inandıklarımızı. Farklılıklarımızdan çiçekler açsa. En sevilen çiçeğin papatya olduğunu unutsak. Oynanmasa tüm kumarlar yapraklarına…
Seven sevdiğine sevdiğini söylese. Dünya güzelleşse yeniden. Her şey güzel olsa. Her şeyi unutsak. Güzeli unutmasak…