Herkesin manken formu ve standartlarında, bizim ise perperişan ve zorlukla ayakta durduğumuz instagram dünyasında sorulacak soru mu bu şimdi? Ne ilginç! Nasıl oldu da göremedik etrafımızdaki bunca güzelliği? Meğer bir kameranın parıltısındaymış gözlerimizin görmeyeni. Peki ya görülmeyeni? Kaygının bir nesnesi? Fantezinin zihnimizdeki yeri? Öznenin gerçekliği? İllüzyonun baş döndüren sihri? İnsanın beklentisi hiçlik mi bütünsellik mi? Ya hepsi ya da hiçbiri. Yeni efendimiz ayna bile söyleyemedi güzeli seçerken tam bir profilini.
Halbuki kişinin ulaşamadığı tek yerdi gözüyle göremediği ensesi.
Merhaba değerli okuyucu,
Acısıyla tatlısıyla ve en çok da acısıyla bir seneyi daha arkamızda bırakmanın sahte mutluluğunu -anlık da olsa- yakın bir zaman içerisinde yaşamış bulunuyoruz. Teknolojinin her geçen gün kendini yenilediği, bizlerin ise bu hızlı gelişmelere eşlik edemediği bir seneden daha sağ çıkanlar olarak hepimizi hepiniz adına topluca selamlıyorum! Bu yeni yılda, sürat dolu yeni bir çağa daha yeni bir kimlik bunalımı daha eklemeyi kılıcımla ortadan ikiye yararak reddediyor ve el birliğiyle yeni bir kimlik inşası güçlendirmeyi teklif ediyorum. Ne dersiniz?
(Küçük bir sessizlik olur)
Duyamıyorum?
(2021: Zzt! Talebiniz reddedildi!)
Harika! Bu durumda kimin ne dediği değil, sizin kararınızın ne olduğu gerçeği bir kez daha o tatlı yüzlere tokat gibi yapışıyor sevgili okuyucu. Kararların çoğu gerçekleşmemek, umutlar ise ekseriyetle bireyi teskin etmek için yeşeriyor ise bizi kendimizden alıkoyan nedir?
Yanıtlıyorum: Olana karşı koymak ve olmadığımız birini yaratmaya çalışmak. Tam bu noktada sizinle bir paylaşımda bulunmak istiyorum: Bunca zamandır var olan ve gittikçe içerisinde kaybolduğumuz söz konusu karmaşanın göstergebilimsel boyutuyla ilgili geçen yıllarda bir makale kaleme almıştım. Girizgâhı Botticelli’nin meşhur “Venüs’ün Doğuşu” tablosuyla başlamaktaydı:
Resimle ilgili dikkat çeken bir yorumu da çalışmama dahil etmiştim: Tablonun aslında söz konusu dönem gerçekliğini yansıtmadığı, Venüs’ün (Bu Roma mitolojisindeki adıdır, Yunan mitolojisindeki Afrodit’in karşılığıdır) mümkün olmayacak bir şekilde uzun olan boynu, sağ ve sol kol arasındaki asimetri bozukluğu eleştirmenin gözünden kaçmamıştır. Bu da bugün bizi aslında var olmayan bir güzellik yaratımıyla/ tanımıyla karşı karşıya bırakmıştır. Herkes Afrodit olma arzusuyla yanıp tutuşurken zavallı Afrodit’in bugün idealleştirilmiş neo- liberal Afrodit’ten haberi bile yoktur. Afrodit artık minicik burnu, kocaman dudakları, ufacık beli, dolgun göğüsleri olan gerçeküstü bir varlık formunu almıştır. Eril kişilerin de bu mükemmellik ideasında Afroditlerden aşağı kalır yanı yoktur. İşte sorunumuz tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır: Kimliğimizi oluşturma sürecinde bizi özgür(n)leştirecek olan kendi savaşımlarımız mıdır, yoksa başkalarının benliğimiz üzerinde tanımladıkları mı? Bu durum birey olarak bizi kendi kurtuluşumuza mı yönlendirecektir yoksa yok oluşumuza mı?
Kendimize sorduğumuz bu soru; tam da bir yılın bitişi ve bir diğerinin başladığıeşikte durduğumuz konumu, fazlasıyla önemli hale getirmekte sevgili okuyucu. Aynanın karşısına geçip yüzünüze baktığınızda, kırışıklıklarınızın olduğunuz yere sizi nasıl getirdiğini hatırlatmakla mı yoksa bir anda onları silip hiç olmamış gibi davranmakla mı yükümlü olduğuna karar verecek olan sizsiniz. Sistem tarafından onaylanma ihtiyacı hissederek yaşayabilmek kolay gibi görünse de güç bir süreçtir. Bireyin içerisinde yaşayacağı kimlik karmaşası ileride onu daha da içerisinden çıkılmaz noktalara doğru sürükleyebilir. Bir yandan içinizde var olmaya çalışan, kendini yaratmayı şiddetle arzulayan özkimliğiniz, diğer yandan size giydirilmeye çalışılan kimlik karşı karşıya gelecek ve siz asıl benliğinizi bulana kadar bu iç sancı hiç bitmek tükenmek bilmeyecektir. Unutulmamalıdır ki; bireyin doğumu (birey olma süreci) oldukça sancılı bir süreçtir ve yetişkin olan herkes bunu kendi hikâyesinden oldukça iyi bilir. Tekrar bir doğum ise daha sancılı bir süreç gerektirecektir. Önemli olan bu mücadelede yok olmamak ve kendi hikayemizi, kendi kimliğimizi kazanma sürecimizi layığıyla tamamlayabilmektir. Değerli okuyucu, burada amacım kesinlikle ahkâm kesmek değil; aslında kim olduğumuzu hatırlamaya ve hatırlatmaya yönelik küçük bir iç döküşten ibarettir.
Şimdi tekrar soruyorum; yeni bir kimlik bunalımı geliştirmek yerine, yeni bir kimlik inşasını güçlendirmeyi teklif ediyorum. Ne dersiniz?
(Küçük bir sessizlik olur)
Duyamıyorum?
(O sırada 2021: Talebiniz işleme alındı, lütfen bekleyiniz.)
Herkese başarılı, musmutlu bir yıl değil; başarısızlıkların ve mutsuzlukların da yaşanacağı ancak her şeyin üstesinden cesaretle gelebilecek; daha da önemlisi olanları kabul edip yoluna devam edebileceği bir yıl diliyorum. Kahraman olmanın yolu zorluklarla ve yüzleşmelerle bezelidir. Gerçekleşen pembe rüyalarla değil. Onların gerçekleştiği pek görülmemiştir.
Sağ çıkabildiğimiz daha nice senelere…