The Others, bir diğer adıyla Diğerleri, 2001’de sinemalara gelip hiç beklenmeyen bir başarı yakalayışının üzerinden 20 yıla yakın süre geçti. Şili’li yönetmen Alejandro Amenabar’ın Amerika’da çektiği ilk film 200 milyon dolarlık gişesiyle büyük bir sürprize imza atmıştı. Aldığı 8 ödül ile İspanya’nın en önemli sinema olayı olarak kabul edilen Goya Ödülleri’ne damgasını vuran The Others, ayrıca ana dili İngilizce olup En İyi Film dalında Goya Ödülü elde eden ilk yapım olma başarısıyla biliniyor. Günümüz de ise Netflix aracılığıyla tekrar gündeme geldi.
Alejandro Amenábar’ın sinema dünyasına kazandırdığı, filmdeki performansıyla Altın Küre’ye aday olan Nicole Kidman‘ın başrolünde yer aldığı 2001 yapımı The Others‘ın yeniden çevriminin çekilmesi için hazırlıklara başlandı. Bu haberin yanı sıra Variety’nin haberine göre The Others’ın televizyon dizisi de geliyor.
Eski usul bir gerilim anlayışıyla ilerleyen film kendine has kurgusu ve izleyicisinin aklında bıraktığı sorularla dikkat çekmeyi başarıyor. İlk bakışta klasik bir gotik hikâyeyi andırsa da, film aslında II. Dünya Savaşı’nın ardından bir annenin yaşadığı korkular ve bu korkularla savaşması üzerine zekice yazılmış ve tasarlanmış bir anlatıya sahip. Korkunun yanı sıra psikolojik travmaların yansımalarını aktaran film aslında savaşın yarattığı bir dramdır.
- Dünya Savaşı’nda kocasını kaybetmiş olan Grace (Nicole Kidman), güneş ışığına hassasiyeti olan iki çocuğuyla birlikte, Jersey’de bir malikânede yaşamaktadır. Savaş nedeniyle obsesif ve katı bir anneye dönüşen Grace’in kızı Anne, Victor adında bir çocuğun kendileriyle birlikte evde yaşadığına, onu arada sırada evin çeşitli yerlerinde gördüğüne inanmaktadır. Grace, din olgusunun da psikoterapik bir işlevi olduğunu varsayarsak, bu umutsuzluk ve hiçlik ortasında kendisini ve ailesini İncil’e ve dinin spiritüel dinginliğine bırakıyor. Perdelerin hep sımsıkı kapalı tutulduğu eve, bir gün üç kişi uğrar: Yaşlı bir kadın ve adam, bir de dilsiz genç kız. Eve hizmetçiler aramakta olan Grace, bu kişileri işe alır ve evde hâkim olan dinginlik tam bu noktada bozulmaya başlar.
Film ilerledikçe gün yüzüne çıkan detaylar, senaryonun ne kadar ustaca şekillendirildiğini gösterirken alt metinsel anlatının kurduğu denge, filmi özel bir yapım haline getiriyor. Korkularıyla yüzleşmek istemeyen Grace, içine sığındığı kabuk çatlamaya başladığında içerisinde yatan çaresizliğini gün yüzüne çıkarıyor.
Filmi diğer türdeşlerinden ayıran en önemli özellik kuşkusuz korkularımızı bir insan ya da hayalet olarak canlandırmak yerine farklı bir yol çizerek korkularımızın üzerine kilitler vurup perdeler çekmesidir. İşte bu yüzdendir ki bugüne kadar izlediğimiz birçok korku türündeki filmden daha korkutucu ve tedirgin edicidir. Çünkü hepimiz Grace gibi korkularımızdan kaçıyor ve onlarla yüzleşmiyoruz. Zekice tasarlanmış final sahnesiyle izleyicisini şoke eden The Others’ı bir değil iki kere izlemelisiniz. Çünkü bir korku filminden çok daha fazlasıyla karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor.
Bu film asla bir hayalet hikâyesi değil. Bu ”Diğerleri’nin” hikâyesi. Ne yaşayabilenin ne de ölü olabilenin hikâyesi. Acı gerçeği inkâr ederken arada sıkışıp kalanların hüzünlü ve karanlık hikâyesi…