Hayatta kalmak istiyorsan kimliğinden kurtul.
Devletlerin siyasi ve politik nedenleri sonucu oluşan göçler, insanlık tarihinin bitmek bilmez acılarından biridir. Bu nedenlerin en acımasızı savaşlar, bu savaşların en korkunçlarından biri de Vietnam Savaşıdır. Aynı çıkar doğrultusunda birleşen birçok ülkenin, Vietnam’ın çimleri üzerinde tepindiği, dile kolay tam dört milyon sivilin hayatını kaybettiği yirmi yıla yayılan ve ABD’nin attığı napalm bombası ile hafızalara kazınan, yurtsuz, kimliksiz, binlerce melez çocuğun insanlık dışı ortama doğmasına neden olan bu savaş, insanlığın yüzkaralarından biridir.
Kitabın yazarı Kim Thuy’da, Vietnamlıların can güvenliklerini kaybetmeleri üzerine kendi ülkelerinden daha güvenlikli olduğunu düşündükleri Quebec’e göç edenlerden biridir ve eserlerinin tamamında göç ve etkilerini kurgulamıştır. Yazarın yine Kafka Yayınlarından çıkan, Ru adlı kitabında da Vietnam savaşında bir genç kızın, An Tinh Nguyen’in hikâyesi anlatılır. An, Malezya’da bir mülteci kampında yaşamış ve sonra Quebec’te büyümüştür. An’ın hikâyesi aslında yazarın kendi hayat hikâyesidir. ‘’Duygularını Pişiren Kadın Man’’ adlı bu kitap ise farklı karakterler üzerine kurgulansa bile, bir bakıma ‘’RU’’ nun devamı niteliğindedir denilebilir. Göç ve göçmenliğin izlerinin görüldüğü roman, ülkelerin mutfaklarının birbirlerinden çok farklı yapılara sahip olsalar bile kültürler arasında kurulabilecek en önemli köprülerden biri olduğu gerçeği üzerine kurgulanmıştır. Göç edenler, göç ettikleri ülkeye fiziksel olarak uyum sağlamış görünseler de ruhsal uyumlarını ne kadar gerçekleştirebilirler?
İşte, iki kültür arasında sıkışıp kalan göçmenlerin başka bir kültürde yaşama tutunma çabaları, Kafka Yayınlarından Özlem Altun çevirisi ile okurla buluşan ‘’Duygularını Pişiren Kadın Man’’ adlı romanda yemek kültürü üzerinden göç sonrası uyum temasını işliyor. Son yıllarda, Vietnam kapılarını kitle turizmine açmaya başlayınca, Vietnam mutfağının da popüler hale geldiği bilinmektedir. Kim Thuy’un eserinde de bu popülaritenin izleri görülmektedir.
Romanın ana kahramanı Man’a, annelik eden Maman, onu Vietnem’dan kurtarmak istemektedir ve bunun için bildiği tek yol evliliktir. Man evlenir ve göçmenlere kapılarını açan Kanada’nın Quebec kentine göç eder. Göçmenliğin Man’ın üzerindeki etkilerini ve onun yemek pişirme tutkusunun eşliğinde bir kadının var olma savaşının ve aşkının anlatıldığı metin, Kanada’da yaşayan ama kökleri Vietnam’a dayanan insanların hikâyesidir.
Vietnamlı kadınların da tüm az gelişmiş ülkelerdeki hemcinsleri gibi sadakat ve kölelik ruhlarına kodlanmıştı. Hem görünmez hem faydalı olmayı öğrenmelerine ihtiyaçları yoktu. Bunu zaten bilerek doğuyorlardı.
‘’Daha kendi bile farkına varmadan eşimin arzularını öngörmek benim için hayli kolaydı.’’
Mam kitabın adından anlaşılacağı gibi ana karakterdir. Maman’a (Mam’ın üçüncü annesi) ise odak karakter dememiz yanlış olmayacaktır. Odak karakterdir, çünkü Maman roman boyunca okurun üzerinden elini çekmez. Romanın kurgulandığı dönem Man’ın Kanada’da yaşamını sürdürdüğü dönem iken geri dönüşlerle Vietnam Savaşı ve onun etkileri Maman’ın hayatından verilen kesitlerle anlatılmaktadır.
Man, kocasının Montreal’deki restoranında Vietnam usulü ev yemekleri pişirir. Üzerine yüklenen kadınlık görevlerini sessizce yerine getirir. Yemek yapmak Man’ın ilacıdır. Kişisel ve toplumsal hafıza, pişen bir yemeğin kokusu ile canlanabilir. Man’ın her yemeğinin bir hikâyesi vardır.
‘’Aynı şekilde, halka şeklinde kesilip salatalık ve ananas dilimleriyle sotelenmiş kalamar da Julie’yle benim tanışmamıza göndermede bulunuyordu. Her tarif bir hikâyeyle desteklenmişti.’’
Başarıyı ve öğrendiği kadar mutluluğu mutfakta pişirdiği yemeklerde bulan Man’ın duyguları da o mutfakta pişer. İş için gittiği Paris’te yine bir göçmen olan Luc ile tanışana kadar.
‘’Yaşamımda milyonlarca bedenle karşılaşırım; bu milyonlarca bedenden ancak birkaç yüzünü arzularım ama bu birkaç yüzden yalnızca birini severim. O vakitler bu söz benim için tamamıyla anlaşılmazdı çünkü böylesi özel ve eşsiz olma duygusunu daha önce hiç yaşamamıştım.’’
Vietnam şiirlerine ve masallarına göndermeler yapan romanda, iki kültür arasında kaybolmuşluk, kitabın kısa bölümlerinin her birinde o bölümü özetleyen Vietnamca bir anahtar kelimenin İngilizce karşılığı verilerek pekiştirilmiştir. Alışılmadık bir formda yazılan romanın, yarım sayfayı geçmeyen bazı bölümleri şiirsel bir anlatı sunsa da, cümleleri Vietnam dil yapısına göre oluşturan yazarın aslı Fransızca olan metni, zaman zaman okuma güçlüğü yaratıyor. Fakat, Kim Thuy’un duru ve gereksiz metaforlardan kaçan dili ile bu zorluğun üstesinden gelinebiliyor. Kurgunun bütünlüğü değil ama yazarın dili ve oluşturduğu sade cümle yapısı okuru daha fazla etkileyecektir. Yazarın tasvir ve betimleme konusundaki başarısının bu konuda oldukça yardımcı olduğunu düşünüyorum. Öyküde olduğu gibi tüm fazlalıklarından kurtardığı metni anlatma göster tekniğinin başarılı bir örneği.
‘’Yirmi yılı aşkın bir yokluğun ardından Maman, ikinci kız kardeşin kapısını çalmış, o da yokluğu yalnızca fizikselmiş gibi kendisini karşılayıp eve yerleştirmişti; ya zaman yokluğunu açıklıyordu ya da yüzlerindeki kırışıklıklar birbirinden ayrı geçen yaşamlarını zaten anlatmaktaydı.’’
Kitabın bir yerinde doğduğu ülke hakkında şunları söylüyor yazar.
‘’Vietnam’da yalnızca cenazeler için tutulan profesyonel ağıtçılar zarafetten yoksun halde ve yaftalanmaksızın dövünebilir, acılarını belli edebilirdi.’’
Bu cümle kültürlerarasında yemeğin kurduğu köprüden başka köprülerin varlığı üzerinde de düşündürüyor beni. Tüm az gelişmiş ülkeleri birbirine bağlayan yıkılamaz köprüler gibi. Marshall yardımıyla bu ülkelerde antikomünist hedeflerle yardım adı altında verilen süttozları ile büyüyen çocukların ve siyasi kargaşada yasaklanan yok edilen kitapların ortak kaderi gibi.
Yararlanılan Kaynak
-Duygularını Pişiren Kadın Man-Kim Thuy/Kafka Yayınları
-Ru-Kim Thuy/Kafka Yayınları