Edebiyat Arapça ‘adb’ kökünden gelen ‘adab’ sözcüğünden dilimize girmiştir. Bu bilinen anlamıyla; görgü ve terbiye demektir ama ‘iyat’ ekiyle çoğul hale getirildiğinde kültür, yaşam tarzına ilişkin hikâye ve gözlemler anlamına kavuşur. –Nişanyan sözlüğü- Şiir, öykü, roman gibi kurgusal metinlerde, yazarın ele aldığı temalar; sözü edilen bu kültür ve yaşam tarzından doğar.
Yazarın bir meselesi olmalı ki bu mesele yazdığı eserlere yansısın. Sorun yoksa sanat yoktur. Sorun yoksa edebiyat yoktur. Edebiyat ve sanatın varlığını hala sürdürüyor olabilmesinin ön koşulu bu meselelerdir. Bu nedenle yazarlara sıkça sorulan – benim de yazar röportajlarımda sorduğum- “meseleniz nedir” sorusu önemlidir. Yazar meselesini, metnin ortasına gizli ya da açık olarak bırakır. Bu mesele; metnin içinde kök salıp dallanıp budaklanır. Kurgusal metinlerdeki temalar bu meselelerden doğmaktadır demek yanlış olmayacaktır. Aslında temaları incelediğimiz de görürüz ki; sayıları çokta fazla değildir. Hatta iki elimizin parmaklarını geçmez. Yargı, hayatta kalma, barış-savaş, aşk, kahramanlık, iyi-kötü, yaşam döngüsü, acı, yaşlanma, ölüm, belli başlı temalardır. Yazmak için kalemi elimize aldığımızda ne yazacağım diye düşünmenin altında yatan da aslında hangi temayı yazacağım diye düşünmek olsa gerek. -Kimsenin yazmadığını yazmalıyım-
Edebiyatın tarihsel yol haritası toplumun hafızasıdır. Tarih elbette değişir ve lineer zaman ilerler. Peki ya insan; bu değişen zamana ayak uydurabilmekte midir? Gerek bireysel akıl, gerekse toplumsal akıl tecrübe ve birikimden yeterince faydalanabilmekte midir? İnsanın var ettiği bütün meseleler, meseller halinde yazılmamış mıdır? Var olanların dışında yeni bir teması var mıdır insanoğlunun? Bir labirent içinde başladığı yere -hem de sonsuz kez- dönen insanın hikâyesi değil midir anlatılan?
Hâl böyle olunca da ilk roman olarak edebiyat dünyasında yerini alan Murasaki Shikibu’nun Genji Günlükleri ya da orijinal adıyla Genji Monogatari’yi yazdığı eser incelendiğinde, onuncu yüz yıldan beri edebi metinlerdeki temaların ya da meselelerin çokta fazla değişmediği görülür. Murasaki Shikibu küçük bir saray soylusunun kızıdır. Japon kültürünü ve Japon imparatorluk sarayının içerisindeki hayatı, karakterleri güçlü ve canlı bir şekilde tasvir ettiği bu romanda, Prens Genji’nin hayatını ve onun hayatına giren kadınları anlatır. Türkçede çevirisi olmayan kitabın, sadece bu kitapta adı geçen kadın kahramanlardan biri olan yazarın kendisine ait ipuçlarının da bulunduğu bölüm, ‘’Murasaki Shikibu’nun Günlüğü’’ adıyla İş Bankası Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılmıştır.
Hiç kimsenin yazmadığını yazmalıyım düşüncemizi eyleme dönüştürdüğümüzü zannediyorsak; bu muhtemelen insanlık tarihi boyunca yazılan ve Google’n kendi algoritma sistemine göre hesapladığı yüz yirmi dokuz milyon sekiz yüz altmış dört bin sekiz yüz seksen (129.864.880) adet kitabın hepsini okumamış olmamızdan kaynaklanıyordur. Bu eşyanın tabiatına aykırı olan bir durumdur. Bu kitapların tümünü okumak, insan ömrü ile çelişen bir durumdur. Yukarıda sıraladığım belli başlı temalar; masallarda, mitlerde ve ilahi metinlerde de kıssa olarak çıkar karşımıza. Bizim ‘’yeni bir konu buldum deme cüretimiz yazılan tüm kitapları okuduğumuzu zannetme özgüveninden kaynaklanmaktadır.
İşte tam bu noktada ne yazdığımızın değil, nasıl yazdığımızın önemi, yani yazarın biçemi değer kazanmaktadır. Shikibu’nun tamamı neredeyse bin sayfayı bulan romanı; bugün yazılan edebi metinlerdeki meselelerin bin yıl öncesinden farklı olmadığının bir kanıtıdır. Yazar mesele edindikleriyle bir taraftan okuru hayran bırakırken diğer taraftan Homo sapiensin son bin yılındaki meselelerinde yani temalarında bir değişiklik olmadığını da ispatlar niteliktedir.
... Söyleyeceklerimi nasılsa anlayamayacak insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak nafile. Başkalarını yargılayarak, sadece kendini düşünen insanların önünde, bir şeyler söylemek sadece sorun yaratır. Anlayışlı bililerini bulmak çok zor. Her şeyi sadece kendilerine göre yargılayıp, diğerlerini yok sayıyorlar.
En uzak yerlere bile, bir adımla başlayarak, aylarca, yıllarca yol alıp ulaşılır. En yüksek dağlar bile, başlangıçta eteklerinde toplanan toz toprağın zamanla birikip, sonunda bulutların sisine bürünen yere kadar yükselmesi ile oluşur.
İmparator Hazretleri’ni karşılayan tekneden gelen müzik çok güzeldi. Tahtırevanı taşıyanları izledim. Alt sınıftan taşıyıcıların tahtırevanı omuzlarken zorlanarak başlarını eğişlerine huzursuzca bakıp, “Ne farklılık var acaba; yüksek soylular arasına karışıp, burada çalışan bizlerin de sınıf farklılığı yok mu?” diye düşündüm.
Bin yıl öncesinden psikolojik analizlerle dolu bu edebi metin bir kadının bulunduğu coğrafyadaki farklılığını da dile getirmek için çabaladığı bir varoluş metnidir de aynı zamanda. İnsan var oldukça aynı meseleleri varlığını sürdürmeye devam edecek, edebiyat ve sanat farklı biçemlerle okur ve izleyicileri ile buluşacaktır.
Yararlanılan Kaynaklar=
Murasaki Shikibu- Murasaki Shikibu’nun Günlüğü – Hasan Ali Yücel Klasikleri-İş Bankası Kültür Yayınları-Çeviri/Esin Esen