. Hocam adam cennetlik. Vallaha da billaha da cennetlik.
- Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun Şahap?
- Bunun nasılı mı var Hoca? Kadın üçüncü kattan düştü. Ölecekti işte. Gözümle gördüm. Bizim Ali kurtardı onu.
- Ali dediğin kim?
- Kadının üst komşusu.
- Adamın işi gücü yok mu?
- Yahu Hoca, kadın ölümden döndü. Sen adamın o saatte niye evde olduğunu sorguluyorsun. Adam emlakçı.
- Saat kaç sularıydı?
- Dedektif kesildin başıma. Öğlene doğru on bir gibi işte.
- Kadının kocası nerde o zaman?
- Belediyede çalıştığına göre iştedir. Şimdi taşlar yerine oturuyor mu Hoca?
- Dur bakalım. İkindiye daha bir buçuk saat var. Gel karşıya, binanın o tarafa doğru gidelim. Taşları yerine oturtacağız inşallah.
- İyi, gidelim bakalım.
- Diyorum ki, bekli de adam kadını kurtarmakla iyi yapmadı. Şu cennet konusu şüpheli yani.
- Tövbe haşa! Hocam bunun neresi şüpheli? Hayat kurtarmak hangi açıdan şüpheli olabilir ki?
- Kurtardığın hayata bağlı.
- Sınırlı saniyeler içinde kurtarmakta olduğun hayatın nasıl bir hayat olduğunu düşünüp öyle mi karar vermek lazım?
- Yok evladım. Esas mevzu şu, kadının evine giren polisler sehpanın üzerinde bir şeyler bulmuşlar.
- Hocam, olay gerçekleşeli iki saat, polisler gideli yarım saat oldu. Bunları sen buradan, oturduğun yerden nasıl biliyorsun? Ben oradan geliyorum öyle bir şey duymadım. Ne bulmuş dedin?
- Dur kıçından uydurma, daha demedim. Mum, saç teli, fotoğraf.
- Mum mu? Nasıl bir mum?
- Ne fark eder oğlum allah aşkına? Bildiğin mum işte.
- Fark eder Hocam fark eder. Kadın dün akşam bizden mum istemişti. Hanım verdi o mumu.
- Sizin eve girdi mi peki?
- Girdi girdi. Bir de Türk kahvesi içip lafladılar. Sonra da kadın mumu alıp gitti.
- Hiç mi aklına gelmedi oğlum? Elektrik kesik değilse, bu kadın mumu neden istedi?
- Valla kusura kalma Hoca ama o kadar da fantastik düşünemiyorum.
- Kadın yoğun bakımda bu arada, gitti gidecek.
- Allah yardımcısı olsun. Kocası kim bilir ne hâldedir? Perişandır adamcağız.
- Yok, değil.
- Nerden biliyorsun Hoca? Vallaha çatlayacağım şimdi. Bırak adamla kadının peşini. Kadın rahat rahat ölsün, adam da içine sine sine yasını tutsun.
- Ama şu cennet işi şaibeli haberin olsun.
- Ali, kadını kurtardı diye cehenneme mi gidecek yani? Sizin akıl gitmiş Hoca. Tersten bakıyorsunuz olaya. Hatlar karışmış.
- Peki, sen tanıyor musun kadını? Bu kadar savunuyorsun.
- Üç yıldır aynı binada oturuyoruz. Bizim hanımla pek muhabbetlilerdi. Beni her gördüğünde el pençe divan durur, yol verirdi. Bir de gülümsemesi vardı ki, en güzel selam ondaydı. İnsanın görünce içi açılırdı.
- Peki, kocasıyla arası nasıldı?
- Nerden bileyim Hoca? Çıtlarını duymadım.
- Kadın ölürse sıkıntı büyük.
- Allah allah! Pek bir üzerine alındın. Pek bir dertlendin Hoca, hayır olsun inşallah.
- Sen de dertlensen iyi olur.
- Niyeymiş o?
- Polisin sehpada bulduğu fotoğraf sana ait de ondan. DNA için arayacaklarmış seni.
- Ne DNA sı?
- Saç teli için. Ama dertlenme yahu. İnşallah kadın ölmez. Ha bir de fotoğrafı küçük bir kumaş parçasına tutturmuş, üzerine de iğne batırmış. Artık ne anlamda bilmem ben. Ama sen takılma yaa, boş ver.
- Hocam, göğsüm sıkıştı. Galiba ben…
- Kalk lan gamsız pezevenk! Şaka şaka.