https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Hava kararmıştı. Adam, güneşin doğuşunu bir daha görmeyecekti. Bu korkunç dünyaya otuz altı yıl katlanmak yetmişti. Yarından itibaren, sitenin kedileri boşalan mama kaplarını boş yere yoklayıp duracaklardı, şirketin önündeki simitçi her gün on simit sattığı Adam’ın yolunu boş yere gözleyecekti. İş yerindekiler saat dokuzu bir süre geçince merak edeceklerdi; özlediklerinden değil tabi, yapması gereken işler bekleyemezdi. Er ya da geç öğreneceklerdi, “Vah! Vah!” diyeceklerdi, “Neden yapmış? Ne derdi varmış zavallının. İyi bir insandı, çalışkandı. Allah rahmet eylesin.” Son görevlerini yapıp cenaze törenine katılacaklardı. Birkaç gün tanıdığı herkes onu konuşacaktı. Dairesinin önünden geçen komşuların hafif bir ürpertiyle içleri titreyecekti. Sonra… Sonra toprağın altında çürüyüp, bir avuç canlıya ve bitkiye yem olacaktı.

Yalnızdı. Umutsuzdu. Yalnızlığa değil ama umutsuzluğa artık katlanamıyordu. Camus’un dediği gibi,” Gerçek umutsuzluk can çekişme, mezar da uçurumdur.” Can çekişmeye dayanamıyordu artık, o uçuruma atlayacaktı. Her şeyi planlamıştı, acısız ve kesin bir son.  Ondan geriye kalanları ne yaparlarsa yapsınlardı. Araba şirketindi zaten. Oturduğu evin taksitlerinin bitmesine iki yıldan fazla zaman vardı, banka eve el koyardı. Hesabındaki üç beş kuruşu da… Elini boş ver anlamında salladı.

Eve yaklaşmıştı. Önce markete uğrayıp en iyisinden bir şişe viski ve iki paket kaliteli sigara alacaktı, belki birkaç meze. Markettin kapısından içeri girdi. Olağan dışı bir durum vardı. Bir kadın cırtlak sesiyle edepsiz bir şekilde bağırıyordu,  “Ya fark etmeseydim. Ha? Kim bilir daha önce kaç kere oldu da fark etmedim.”  Kasada oturan genç Kadın sessizce gözyaşı döküyordu. Kasadaki Kadın’la aynı üniformayı giyinmiş, ondan daha yaşlı ve şişman kadın bağıranı yatıştırmaya çabalıyordu. “Lütfen hanımefendi biraz anlayışlı olun ne olur. Kızcağız zor durumda, gündüz burada gece başka bir yerde çalışıyor. Uykusuzluktan…” Şirret kadın onun sözünü kesiyordu, “Biz de zor durumdayız. Biz de parayı kolay kazanmıyoruz. Ya fark etmeseydim. İki kere geçti aynı şeyi.”

“Düzelttim bakın!”

“Ben her zaman buradan alışveriş yapıyorum.” Diğer müşterilerin duyduğundan emin olmak için sesini yükselterek devam etti. “Kim bilir kaç kere oldu da biz fark etmedik.”

“Fişinizi kontrol edin.”

“Haaa! Fişinizi kontrol edinmiş. Hangi fişi? Attım gitti fişleri.”

Marketin yetkilisi olduğu anlaşılan adamın işe el koymasıyla şirret kadın yatıştırılmış, kasadaki genç Kadın kaldırılmış, yerine başkası oturtulmuştu. Her şey olağan akışına geri dönmüştü. Adam, camlı kapının dışında sarsılarak ağlamaya devam eden Kadın’a baktı. Çok zayıftı, yağlı saçlarını ensesinde gelişi güzel toplamıştı. Ayakta zor duruyordu. Çaresizlik saçılıyordu bedeninden. “Umutsuzluk mu? Çaresizlik mi?” diye düşündü. Çaresizler, çareyi ararken umudu yoldaş belliyorlardı. Oysa onların böyle çırpınışı umudu eğlendiriyor olmalıydı.

Son gününü yaşayana yakışmayacak bir merakla yaklaştı yetkiliye, “Geceleri ne iş yapıyor o hanım?” Sırıttı yetkili, “Düşündüğün gibi değil.” Ne düşünmüştü ki?  “Yatalak hastalara refakatçi kalıyormuş. Bazen burada da çift vardiya yapıyor. Zor tabi! İki çocukla ortada kalmış. Kocası bırakıp gitmiş.” Durdu yetkili, sonra sesini alçaltarak, ”Acıyoruz ama… Nereye kadar be kardeşim. Bir daha olursa…” Bir daha olursa kadın çareyi başka bir kapıda arayacaktı. Gerçekte hiç bulamayacağı çareyi ararken uçurumdan atlamak aklına bile gelmeyecekti.

Adam, alacaklarını alıp kasaya yöneldi. Kadın, yeniden kasalardan birine oturmuştu. Gözlerinin akı kızıla çalıyordu. Tereddüt etmeden onun kasasına yöneldi. Kadın, Adam’a hiç bakmadan geçirdi aldıklarını. Tutarı söylemeden kasanın yanındaki tıraş makinelerini işaret etti, “Kampanya var, yarı fiyatına, iki yıl garantili. İster misiniz?” İlk kez göz göze geldiler. Adam, “Verin bir tane.” dedi sonra “İki, yok üç olsun.” diye ekledi. Kadın’ın yüzüne bir tebessüm yayıldı, tıraş makinelerini kasadan geçerken ekledi, “Yarın da bıçakları kampanyaya giriyor, ayırayım mı size?” Adam, kısa bir süre düşündü, “Ayırın lütfen! Beş… Yok, altı paket olsun.” dedi. Kadın, “Ama geç kalmayın lütfen, sonra ayırmam sorun olur.” Atıldı Adam, “Mutlaka geleceğim. Yarın akşam bu saatlerde.” Gülümsedi Kadın.  Ummadığı bir anda yerde bulduğu tozlu umudu silkeleyip cebine koyan Adam da gülümsedi.