Bahçedeki üç su kabağının altında oturuyorum. Bunları gelişirken yüz kalıplarıyla buluşturmuşlar. Sonuçta yüzlü kabaklar oluşmuş, yüzsüz insanlar dünyasında yüzü olan kabak. Adeta suret pazarı.
Otelin bahçesinde dekor olarak kullanılmış. Bence korkutucu.
Aslında hepimizin çokça maskesi var, hayattaki rolünden bile çok. Persona filmini, arketipleri hatırlayınca doğru diyorum o kabaklar bize bu yüzleri hatırlatır. Bir de yüklerimizi. Bazen birinin yük olduğunu, bizi ağırlaştırdığını hayatımızdan gitmeden anlayamayız.
“Arkadaşın seviyesiz kazığına nasıl cevap verilir?” diyerek bir sürü hatasına göğüs germişsindir, hala anlamamış, üzerine de seni suçlamıştır. “Bu yaştan sonra dışlanmak zor” diyor arkadaşım, aslında her yaşta zordur. Hatta gençken hele çocukken daha da yıpratıcıdır.
Otuz beşten sonra insanın kapris çekmeye sabrı kalmıyor zaten. Ve gidenlere hızlıca yol verme yaşlarına doğru ilerleniyor. Ama bazen yılların dostluğu ya da akrabalık deyip katlanıyor insan. Okul arkadaşlarımdan, vaktinde çok emek verdiğim insanlardan, ben üzerime düşeni yaptığım halde beraber geçirdiğimiz yılları yok sayıp kendiliğinden gidenler oldu hayatımdan. Epey üzülmüştüm önce. Otuz beş hatta kırkların keyfinden haberim yoktu. Dün onlarla olan anılarımı anlatınca, oğlum, zaten hep kazıklanmışsın ki dedi. Gençler bizden hızlı bilinçleniyor. Zaman hızlı akınca demek yaşları ikişer ikişer atlıyorlar. Bana bir faydası yoktu, ben koşardım imdadına ama yine de hayatımdan gitmesi bana ağır gelmişti. Bugün bile nerede nasıl merak ediyorum ama beni merak etmeyeni aramamayı öğrendim. Geç olsun güç olmasın demişler.
Bir de ölene kadar hayatımda olacağını sandığım bir akrabam kendiliğinden gitti hayatımdan. Beş yıldır hiç karşılaşmadık bile. Beni çok yorardı ama hatır gönül deyip giderdik. Son gördüğüm bayramda bakar körü oynadı. Kardeşlerimi görüp beni yok saydı, meğer ben sevimli hayalet Casper’mışım. Herkesi görüyor, el öptürüyor, ikram yapıyor ama beni görmüyordu. Eşim ve oğlumu da görüyordu tabi. Bu durum karşısında en ayıpçı insanlardan olan eşim “yeter biz vazifemizi yaptık bir daha da gitmeyelim” dedi de yük omuzlarımızdan indi.
Egom inciniyor yine de dedim, umursama, onun durumunu herkes biliyor, birçok akraba, arkadaşla da küs deyince, kelime ağırıma gitti. Ömrümce sülalelerinde küslük olanları anlamadım. Bizde böyle şeyler olmaz derdim ama oldu. Her şeyi tutan büyüklermiş.
Hayat da böyle bir şey, olmaz denenler olur, istenenler olmaz.
Gelenler gider, beklenenler göçer.
O vakit akışına bırak, gelişine vur.