George Orwell’ın orijinal adı “Keep The Aspidistra Flying” olan kitabı, adını her ortamda ayakta durmayı başaran bir zambak türünden alıyor. Çok sık sulanmasına gerek olmayan, güneşe ihtiyaç duymayan ve yeşil yapraklı bir salon bitkisi olan aspidistra 1930’ların İngiltere’si için simgesel bir çiçek. O yıllarda alt ve orta sınıftan insanların evini süsleyen bu bitkiden romanda sıkça söz ediliyor.
“Aspidistra, İngiltere’nin simgesi olan çiçek! Aslanla denizatı yerine zambak bizim armamız olmalıydı. Pencerelerde zambak saksıları durduğu sürece İngiltere’de devrim mevrim olamazdı.” s.59
Orwell, romanda 1930’lar İngiltere’sindeki sınıf kavgasını ve bir üst tabakaya çıkma özlemini kara mizahla anlatıyor. Yazarın 1984, Hayvan Çiftliği gibi çok bilinen romanlarından önce kaleme aldığı bu roman diğer eserlerinin gölgesinde kalsa da dönem eleştirisinin oldukça başarılı bir şekilde yapıldığı bir eser olarak dikkatleri çekiyor. Kapitalist sistemin dişlilerinden kaçmaya çalışan genç bir adamın direnişini zıtlıklarla anlatıldığı romanda karamsar ve umutsuz bir dünya perspektifi çizilmiş.
“Ruhunu bir villayla bir aspidistrakarşılığında satmak uğruna hayatını kur, işinde başarılıol! Altı on beşte bir tabak yemek vearmut kompostosundan oluşan akşam yemeğini yiyip yarımsaat BBC SenfoniKonseri’ni izleyen, sonra da karısı‘havasındaysa’ yasal bir cinsel ilişkidebulunan melon şapkalıtipik bir ‘küçük adam’a dönmek!Hayır, yaşamak istiyorsan bu böyle olmaz.Bundan, para batağından kurtulmak zorundasın.” s.64
Kahramanımız Gordon Comstock, New Albion reklam ajansındaki rahat işini bırakıp küçük bir kitapçıda çalışmaya başlar. Paranın hakimiyetine veher geçen gün biraz daha artan tüketim çılgınlığına karşı çıkan Gordon,iş hayatına girmeyi ve para dünyasına dâhil olarak köle olmayı reddeder. Gordonsistemden öylesine nefret ederki İngiltere semalarında savaş uçakları görmenin hayalini dahi kurar ve bir bombardıman olsun, her şey bitsin diye düşünür çoğu zaman.
“Geçen gün savaşın patlamasını istedim bütün kalbimle, biliyor musun? Şiddetle istedim,neredeyse savaş duası yaptım.” s.107
Sefil sayılabilecek şartlarda yaşayan Gordon kendince paraya savaş açmıştır. Ne olursa olsun “iyi bir iş” aramayacak, evlenip borç batağına düşmeyecek, açlıktan ölmeyecek kadar bir gelire razı olacaktır. Yaşam şartları hiç de iç acıcı değildir.
“Gordon odasının tanıdıkkaranlığında gaz lambasını buldu ve yaktı.Oda ortabüyüklükteydi, perdeyle ikiye ayrılamayacak kadar küçüktü, ama bozuk bir gaz lambasıyla yeterince ısınamayacak kadar da büyüktü. Çatı katlarında görmeyi umduğunuz türden eşya vardı odada. Beyaz bir tek kişilik; kahverengi yer döşemesi; el yüz yıkamak için bir sehpa ve su kabı ileaklınıza lazımlığı getirmeden asla kullanamayacağınız ucuz beyaz bir leğen. Pencerenin içinde,yeşil sırlı bir saksıda durumupek iyi görünmeyen aspidistra bulunuyordu.” s.40
Çevresininiyi bir iş sahibi olması adına yaptıkları yönlendirmelere rağmen kendisini sefaletle yüz yüze bırakacak bir yaşamı seçen Comstock, sadece hayatta kalmasına yetecek kadar gerekli paranın dışında her şeyi reddederek bir yaşam kurmaya çalışır.Etrafındaki insanların kendisine yönelik davranışlarının temelinde para olduğunu düşünüp insanlardan giderek uzaklaşır. Düzenli olarak görüştüğü sadece iki kişi vardır: Ravelston ve Rosemary. Ablası Julia’ya ise sadece paraya sıkıştığı zamanlarda gider. Orwell’ın özellikle para ile ilgili bölümlerde Marks’tan epeyce faydalandığına tanık oluyoruz. Hattasosyalist arkadaşıRavelston’un ağzından Marks’ı okumasını tavsiye ediyor kahramanına.
“Marx’ı okumalısın, Gordon, gerçekten okumalısın. Ancak o zaman bununsadece bir geçişdönemi olduğunu anlayacaksın. Sonsuza dek böyle gidemez.” s.107
Her ne kadar paraya karşı savaş açmış gibi görünse deaslında para kazanmak zorunda olduğunun da farkındadır Gordon. Çünkü hoşlandığı bir kız vardır, çok da iyi sayılmayacak bir eğitim almıştır, şiir yazmaktadır ve yeni bir kitap çıkarma hayali kurar. Bu yüzden paranın yokluğu üzerine neredeyse yirmi dört saat kafa yormaktadır.Tam da bu noktada Gordon’un parasızlık karşısında yaşadıklarınıokuruz sayfalar boyunca. İçinden bir ses ona parayı hor görürse havadaki kuşlar kadar özgür olacağını söylemektedir fakat havadaki kuşların oda parası ödemek zorunda olmadığını unutmuştur.
Bir Amerikan yayınevinin şiirini yayınlaması üzerine elli dolar kazanan kahramanımız o güne kadar yapmak istediklerini bir güne sığdırır. Sevgilisi Rosemary ve arkadaşı Ravelston ile eğlenmek ister. Fakat sarhoş olunca içindeki diğer Gordon ortaya çıkar. Para hırsı olan bu sarhoş Gordon gecenin sonunda gözünü nezarette açar. Hem elindekileri hem de işini kaybetmiştir. Kimsenin yardımını kabul etmeyen Gordon, kendisinden habersiz cezasını ödeyen Ravelston’un evinde birkaç gün konaklamak zorunda kalır ve yaptıklarını sorgular.
“Orada, başkasının pijamalarını giymiş olarak, başkasının yatağında yatmak garipgeliyordu. Burada işim yok benim, diye düşündü -bu tür yerlere ait değildi o. Yeryüzünde tek kuruşu olmayan, perişan biri olarak burada lüks içinde yatmaktan suçluluk duydu. Çünkü kuşkusuz mahvolmuştu, bunu sorgulamaya bile gerek yoktu. İşinden atıldığını yüzde yüz biliyordu.Bundan sonra ne olacağını Tanrı bilirdi.s.225
Uzun bir zaman sonra yine bir sahafın yanında iş bulur. Fakat bu kez şartlar çok daha zordur. Bu süreçte yaşamdan iyice kopmaya başlayan Gordon aç ve perişan bir şekilde bir bataklığa doğru sürüklenmektedir. Kimsenin uyarılarını dikkate almaz ta ki Rosemary’nin hamile olduğunu öğrenene kadar. İki yıl boyunca direndiği açlık ve sefalete yanında sevdiği kadını ve daha da önemlisi çocuğunu sürükleyemeyeceği kararını veren Gordon reklam şirketindeki işine geri döner.Artık iyi bir işi, bir karısı, kendi eşyalarından oluşan bir dairesi ve masasında yerini almış aspidistraları ile hayat akışında devam eder.
Orwell, nihai iki yolun olduğu düşüncesini, kapitalizm-komünizmikilemini de irdelediği romanında, hayatla edebiyat ve edebiyatla para arasındaki derin uçurumu şair olma heveslisi genç bir adamın gözünden anlatmış
Yararlanılan kaynaklar: Aspidistra George Orwell, Can Yayınları, 24. Baskı Haziran 2021