”Bir,iki,üç,dört,beş…Adaletin baskısı beni rakkas hâline getirdi, hücrede gidip gelmek benim bütün dünyam.” Henri Charrier namıdiğer Kelebek, bu tümcesiyle edebiyat dünyasının en ilgi çekici konularından biri olan ”kaçış” fikrinin de dimağımızda filizlenmesine sebep oluyor. Suçlu olmadığımız hâlde bile küçücük bir hücreye kapatılıp özgürlüğümüzü kaybetme korkusu. Oysa biz modern insanlar kendimize ait kısa bir zaman dilimi ayırabilmek için seve seve bu korkumuzu yoksayabiliyoruz, ufacık küçük kutularımızda.
Alexandre Dumas’nın Edmond’ı ise uğradığı büyük ihanet sonrası bütün okurlarının sempatisini topluyor. If kalesinde geçirdiği uzun süreli tutsaklık dönemini , kader ortağı bilge rahip Faria sayesinde kendi gelişimini sıradan hayatında tahayyül edemeyeceği kadar ilerleterek geçiriyor. Senelerce süren kazı uğraşlarının sonuçsuz kalması ve en yakınının yerine geçerek ceset torbasında kaçış şansını bulması Edmond ve okurlar için şahane bir tezatlık oluşturuyor. Henri ise bitmek bilmeyen yaşama arzusu ve kıvrak zekası sayesinde ; Fransız Guyanasından defaten kaçıyor. Fakat kızılderilerle yaşadığı özgürlüğün en temel şeklini beğenmeyerek hapis hayatına dönmeyi tercih ediyor. Fransız adaletinin vahşi kayıtsızlığından sürekli bahseden Henri’nin hikayesi boyunca kaçtığı; Güney Amerika ülkelerinin adil yaklaşımından dem vurması ise biz okurlarının yüzünde koca bir tebessüm oluşmasına sebep oluyor. Jean- Jacques Rousseau toplum sözleşmesi kitabının başında, ”İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur” der. Bu zincirleri kuşkusuz ki türdaşlar birbirlerine dolamaktadır. Toplum düzenimizi bozan ölümlüleri ayıklamak için adalet sistemini yarattık. Genel iradeye karşı çıkanları ise Jean- Jacques Rousseau’nun öngördüğü gibi genel iradeye uymasını zorunlu hâle getirdik. Sisifos’un devasa kayayı bir dağın tepesine ulaştırdıktan sonra her defasında kayanın aşağıya tekrar yuvarlanması gibi biz beşerlerde tarih boyunca birlikte yaşamak uğruna temel özgürlüklerimizden tavizler verip tekrar kazanmak uğruna büyük bir çabaya giriyoruz.
Rahip Faria’nın Edmond’a sunduğu paha biçilmez teklifi ”bilgi” biz modernleşmiş insanlar tarafından hakaret addediliyor. Zira hepimiz her konuda son derecede bilgiliyiz. Bilgilerimizin doğruluğunu kontrol edecek vaktimiz ise yok, zira zaman bu yeniyüzyılda ışık hızında kaçıyor biz çok bilmişlerden.