https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

“Makyaj yalnızca süslenmek değildir. Bir imgeyi oldurmak, yüze anlam yüklemek, zaman zaman da bir hikâye anlatmaktır.”

Özlem Şan, Beyoğlu’nun arka sokaklarından, ikiyüzlü toplumun oyunun dışına iteklediği bireyleri onların kendi dilinden şarkı söyler gibi anlatıyor Şugar’da. Roman olarak başarılı, ilk roman olarak ise oldukça başarılı bir metin kurarak dahası kitabın sonuna sık kullanılan jargon için bir “lubunca sözlük” ekleyerek rüştünü ispat ediyor.

Merdivenlerle inilen bir ‘tavşan deliğinde’  kendini ispat ve kabul ettirmeye çalışan ‘Alis’in hüzünlü ve coşkulu hikâyesi, peruğunu çıkarıp makyajını yüzünden kazıyarak çıkaran bir drag queen gibi aynadan okuru dikizliyor. Sadece drag queen hikâyesi demek metne büyük haksızlık olur çünkü Alis’in yolculuğu başlı başına toplum ve sistemin vahşi çarklarına sitem ediyor. Alis’in yaşadığı küçük kentte geceleri ‘sinyal’e çıkıp boş dönmemesi ve o adamların gündüz namus timsali (!) birer homofobik olarak kıvançla gezmeleri bile toplumun ahlak standartlarını sorguluyor. Yazarın toplumdan kastı asla 3. şahıslar değil bu arada. Alis ailesinin de dışına itilerek ve yalnızlaştırılarak zaten zor olan psikolojik savaşı daha da güç hâle getiriliyor.

“Anladım ki ben artık başka bir şeyim.”

İlk bölümdeki bir sürü kapının olduğu koridor ve Alis’in aynada iç sesi ile kavga ettiği sahneler okurken insanı sinematografik bir anlatının içine çekiyor. Roman boyunca Alis, hayatın onu sürüklediği yere savruluyormuş gibi görünse de aslında Alis’in bir derdi var ve kaderiyle çarpışarak kendini gerçekleştiriyor.

  1. Bölümde gazetecilerle olan kovalamaca ve kol kola girip şarkı söyleyerek İstiklal’e çıkma sekansları Alis ve ‘onun gibilerin’ varlıklarını kanıtlama ve haykırma şeklinde bir eylem niteliği kazanıyor. Bu kısımda yazar o yıllarda yapılan haber ve röportajlardan yararlanmış.

“Onca şey değişmiştir, bu şovşakların evden kaçıp kaçıp Beyoğlu’na gelmeleri değişmemiştir. Sürdüler, kovdular, yok etmek istediler. Ama bak hâlâ buradayız. Hiçbir yere de gitmiyoruz.”

Sonuç olarak yazar temiz ve özgün bir metinle Türkçe literatürde daha yeni yeni yer edinmeye başlayan kuir edebiyatına oldukça başarılı bir katkıda bulunuyor.