https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

1.

Her sabah, daha gün ışımaya başlamadan kalkıp ziyarete gidiyordum. Bu sabahki gibi. Kara ayakkabılar giyinerek. Bağcık mesaisinden sonra, doğrulduğum zaman. Adını bilmediğim o beyefendiyi görüyordum. Deminki gibi. Ancak bu kere durum farklı. Bu kere beyefendinin başı yok. Yine de, o adını bilmediğim, çoğun selam bile vermeyerek. Yürüme uğraşı. Ziyaretine doğru gittiğim. Neyse, bu başsız beyefendinin omuzları üstündeki boşluktan kuru bir günaydın çıkıp geldi. İşte. Bunca yıldan sonra, konuşmak için, kimbilir. Başsız kalması gerekiyordu.

 

2.

Neden sonra, bana asla bitmeyecekmiş gibi gelen bu uzun ince ve. Ümitsiz yolun ucunda bir karaltı gördüm. Günlerdir, sararıp katılaşmış güneşin altında yürüyordum. Terlememiştim bile. Yorgunluk değil de ümitsizlik duyuyordum daha çok. Hayır. Hayır. Kendimi ümitsiz bile sayamayacak kadar duygusuz buluyordum artık. Yola ne zaman, nereden ve neden çıktığımı da bilmiyordum. Bunun, onların bana verdiği bir ceza olabileceğini de düşünüyordum gerçi ama. Neden versinlerdi ki bana böyle bir cezayı? Neyse, gördüğüm karaltı, bana öyle geliyordu ki artık “bir şeyler” olacağını işaret ediyordu. Büyük bir yenilik. Bir tansık. Gücümü zorlayarak ona doğru koştum. Biraz yaklaştığım sırada, onun da aynı hevesle, hatta aynı görünüşle bana doğru koşmakta olduğunu gördüm.