Anlatıcı sözlerine başlamadan önce yerden bir çubuk alıp yanan ateşin altını karıştırdı. Ateş şimdi daha yüksek ve daha sıcaktı, ‘’zaman’’ dedi ve devam etti.
‘’Zaman sadece akıp giden günler, haftalar hatta aylar, yıllar değildir. İçinde yaşam barındırır’’ sonra ateşi bir daha dürtükledi. ‘’Anıları geleceğe taşır, sevinçleri ve üzüntüleri de. Biz zamanı iyi kullanmalıyız ki içinde güzel olan fazla olsun.’’ Kor alevin içinden bir köz aldı ağır ve dikkatli bir şekilde, yaşlılığın ve yitip giden zamanın izlerini kahverengi benekler olarak gösteren buruşmuş elinde ki sarma sigarasını, kurumuş toprak gibi çatlamış dudaklarına götürdü. Diğer elindeki hala kor olan közle yaktı. İçine taaa ciğerlerinin derinliklerine sağlam bir duman çekti, ciğerlerini dolduran dumanı geri salarken konuşmaya devam etti. Durdu ve yüzünü yukarı, gökyüzüne doğru kaldırdı kızıla çalan dolunayı işaret ederek.
‘’Seyredin semayı hiç bir şey düşünmeden. Görün baktığınızı, duyun sessizliğin sesini. Hiç kimse olun kendinize, işte o zaman hep olursunuz gönüllere. İnsan denen canlı bencil ve geçimsizdir, hal böyle olunca mutluluğu hayat boyu yaşayamaz. Hayat iki nefes arasındaki yaşanan zamandır, anne rahminden dışarı çıktığımız anki aldığımız nefes. Ölürken de vereceğimiz son nefes, önemli olan iki nefes arasını iyiler ile doldurmaktır. ‘’
‘’Peki bu nasıl olacak ki?’’ diye sordu dinleyenler arasından bir genç. Cevap çok basit dedi anlatıcı ve devam etti.
‘’Sadece iyi olmak gerekir insan olan için, ırk diye bir şey yoktur aslına. İyi insan kötü insan vardır, yani insanlık ikiye ayrılır kendi arasında. Sarısı, zencisi, karası, beyazı yani rengi olmaz insan olmanın. İnsanlığımızı unuttuğumuz anda tanrıda bizi unutur, çünkü tanrı bizi insan olarak yarattı başka bir mahlukat olarak değil.’’
Değişik coğrafya ve kültürlerden gelen gençler, hayrınlık içinde dinlerler ihtiyar anlatıcıyı. Bulundukları mekan yeşilin tüm tonlarını üzerinde barındıran mitolojik orman gibiydi. Masallarda anlatılan. Huzur veren yapaydan uzak, sadece anlatıcının sesi ve doğanın sesi duyulur kulaklarda. Burada sadece insansındır artık, şehir yok, göğü delen soluk ve soğuk gri beton yığınları yok. Araçlar, teknoloji insana ait olan hiç bir şey yok. İşte bu an hayatın özü diye sesini yükseltiyor anlatıcı, yaşamın kendisi tekrarı olmayan hayat saati.
‘’Sizler bizim geleceğimiz sininiz ve bizi geçmişi unutmayın. Umursamayı, önemsemeyi ve güvenmeyi öğrenin, diğer yaşamlara saygı duyun. Önce kendinize güvenin sınırsız mucizeler yumağı beyninize güvenin. İnsan olduğunuzu katiyen unutmayın, unutmayın ki hayatınız güzel olsun, dünya sayenizde güzel olsun.’’