Feminizm, görmek istemeyenlerin betimlediği üzere ne ‘erkek düşmanlığı’, ‘lezbiyenlik’ ne de ‘anarşist’ olmak değil. Feminizmin derdi hiçbir zaman kadınların üstünlüğü, erkeklerin geri çekilmelerini sağladıkları bir dünya yaratmak olmadı. Kadın mücadelesi hayatın her alanında, sokakta, evde, okulda, siyasette, sanatta devam ederken edebiyatta da yer edindi ve eserler ortaya kondu.
1. Kadınlar ve Sosyalizm
Amerikalı sosyalist yazar Sharon Smith, Marksist bakış açısıyla incelediği kitabında kadın sorununun sınıf, ideoloji ve dinle ilişkisini ele alıyor. Kürtaj hakkı, kadın ve erkeklere eşit ücret, iş bölümü gibi kadın hareketlerinin ilk filizlendiği dönemlerden itibaren kadınların kurtuluşunun sosyalizmde olduğunu tarihsel bir yaklaşımla ve güncel olgulardan yola çıkarak savunuyor.
2. Çizgilerle Madame Curie
Etkileri bugüne dek uzanan dönüşümlerin yaşandığı 20. yüzyılın ilk yarısı, bilim ve siyaset alanlarında derin çalışmalar yürüten, adanmış hayatlara yer ayırıyordu. Kitap, Marie Sklodowska’nın Varşova’dan Paris’e gidişi Sorbonne Üniversitesi’ndeki zorlu günleriyle başlar. Ardından mezuniyet, Pierre Curie’yle tanışması, aşık olması, birlikte geliştirdikleri bilimsel çalışmalarıyla devam ederken eşinin geçirdiği kaza neticesinde Marie’nin çalışmalarına aynı iradeyle devam etmesi anlatılır.
3. Salka Valka
Halldor Laxness, başyapıt niteliğindeki kitabında İzlanda soğuğunda ahlâk anlayışları çökmüş, dini duyguları tam aksine tavan yapmış balıkçı kasabasındaki hayatları anlatır. Bu dondurucu soğuk içinde güçlü bir kadının zorlu hayat şartlarını ve mücadelesini okurken sömürü ve çaresizliğin çarpıcı tasvirini görürüz. Kitap, destansı edebi yaratıcılığından ötürü, 1955 yılında Nobel Edebiyat ödülüne değer görüldü.
4. Feminizm, Sosyalizm ve Eylemde Birlik
Feminizmi temel almakla birlikte, sosyalist mücadeleyi dışlamayan yazarlar, ortodoks merkezî örgüt anlayışına karşı, çeşitli demokratik hareketleri bir platformda biraraya getirecek yeni ve değişik örgütlenme biçimleri öneriyorlar.
5. Kadın Bakış Açısından 1980’ler Türkiye’sinde Kadın
Kadınlar toplumun onlara uygun gördüğü konumu benimsiyor ve kabulleniyorlar mı, yoksa onu kendi özlemleri doğrultusunda yeniden biçimlendirmek mi istiyorlar? Kitap ortak yanları kadınların 1980’ler Türkiye’sindeki çelişkili varoluşuna “kadın bakış açısından” bakmak olan yirmi kadın araştırmacının kendilerine bu soruyu sorup cevap bulmaya çalışmasını anlatıyor.
6. Sanat / Cinsiyet – Sanat Tarihi Ve Feminist Eleştiri
Yakın geçmişteki sanat tarihi kitaplarına baktığımızda ya kadın sanatçıların ne kadar görünmez olduğunu ya da önlerine çıkan engelleri görebilirdik. Ta ki 60’lı yıllarda Avrupa ve ABD’de yaşanan feminist dalga etkisini sanat pratiği ve kuramında da gösterene dek. Deha, ustalık, yetenek gibi kavramların erkekler tarafından erkekler için belirlenmiş olduğuna inanan feminist sanat tarihçi ve eleştirmenlerin, akademi, müze, sanat tarihi gibi belirleyici kurumların kadın sanatçıyı sürekli dışlayan sistematiğini belli bir sorgulamaya tabi tutması, kitabın metinlerini bir araya getiriyor.
7. Kızıl Feministler
Dünya Kadın Yılı ilan edilen 1975 yılının haziran ayı İstanbul’da Çeliktepe’de bir gecekonduda İlerici Kadınlar Derneği isminde bir dernek faaliyete geçti. Kitap Türkiye’de 8 Mart’ları ilk kez yığınsal kutlayan, ilk kadın yürüyüşlerini düzenleyen İlerici Kadınlar Derneği’nin hikayesini anlatır.
8. Kadının Görünmeyen Emeği
1970’lerde Batılı feministlerin uğraştıkları en temel sorunlardan biri, kadın emeğinin görünmez hale getirilmeye çalışılmasıydı. Çeşitli makalelerden derlenen kitapta erkek egemenliğinin tarihsel kökenleri, özgül bir üretim tarzı olarak patriyarka, ev emeği ve kapitalizm ilişkisi ele alınıyor.
9. 90’larda Türkiye’de Feminizm
Diğer bir derleme olarak listeye giren 90’larda Türkiye’de Feminizm, bir yandan “kayıt düşmek” diğer yandan, hareketten kadınların kendileri, birbirleri üzerine düşünmelerini ve elbette harekete katkı sağlamak için hazırlandı.
10. Antabus
Seray Şahiner’in kaleminden yeni ve dokunaklı bir insanlık öyküsü… İşçi sınıfından Leyla, konfeksiyon atölyesinde çalışıp sakin bir hayatın hayalini kurar. Ancak hayatı kendi isteklerini bütün haliyle görmezden gelen ailesi ve dayatılanlarla şekillenir. Leylanın hayatı her gün gazetelerin 3. sayfasında gördüğümüz haberlerden yalnızca biri.
Bu etkileyici hikayenin Nihal Yalçın oyunculuğuyla kat kat artan bir de oyunu bulunuyor.