https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Edebiyat insanı işler her daim. Ve her yazar yazdıklarının içindedir ne kadar uzak olursa olsun. Yazarların hayatlarındaki bu aşk, intihar ve yaşam öyküleri ile edebiyatımızdaki farklı öykülere de ses olalım istedik.

 İlk olarak aşk’a aşık adam Nazım Hikmet;
Sevmeye aşıktı Nazım sevdiği kadınlar fazlaydı belkide ama hepsine aşıktı. Bu aşklar bazı kesimlerce yanlış karşılandı, bazı kesimlerce sevgiye aşkına hayran kalındı. İlk aşkı Nüzhet Hanım Moskova’da üniversitedeyken evlendiği çocukluk aşkı Nüzhet Hanım. Mavi gözlü devin minnacık kadına yazdığı dizeler…

MAVİ GÖZLÜ DEV, MİNNACIK KADIN VE HANIMELLERİ

O mavi gözlü bir devdi,

Minnacık bir kadın sevdi.

Kadının hayali minnacık bir evdi,

bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev,

Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin,

yapamazdı yapısını,

çalamazdı kapısını bahçesinde ebruliiii hanımeli açan evin.

O mavi gözlü bir devdi,

Minnacık bir kadın sevdi.

Mini minnacıktı kadın.

Rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda.

Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,

girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde

ebruliiii hanımeli açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:

bahçesinde ebruliii hanımeli açan ev…

Nazım’ın 20 yıllık aşkı Pirayes’si

Nüzhet Hanım’dan sonra Nazım’ın hayatına kız kardeşi’nin arkadaşı Piraye hanım girer. Nazım ile Piraye’nin aşkı dillere destandır. Hatta Nazım’ın Piraye’ye yazdığı şu iki satır çok duygulandırır beni;

Piraye,
Gel. Sana muhtacım.
Ne güzel özetlemiş Nazım ”sana muhtacım” diye. Ne yazık ki bu ilişki pek parlak sürmemiş. 20 yıllık ilişkilerinin çoğu Nazım hapisteyken gerçekleşmiş. Ayrılık hikayeleri de bu büyük aşka orantılı olarak büyük bir acı ile olmuş. Bir kadının başına gelmesi en korkunç şey; acı Nazım bir rahatsızlığından dolayı hastanede yatmakta iken Piraye onu görmeye gelir. Piraye orada iken kızkardeşi ve Münevver ziyarete gelir. Nazım ikilemde kalır. Aldatılmak çoğu kadına ağır geldiği gibi Piraye’ye de çok ağır gelir ve orayı terk eder. 20 yıllık aşk sona ermiştir. Piraye hanım Nazım’dan sonra kimseyle evlenmemiş ve ona Nazım ile ilgili sorulan bütün soruları yanıtsız bırakmıştır.

Bir Fransız esintisi taşıyan güzel hanım; Münevver
Münevver Nazım’ın Bursa hapishanesinde olduğu sıralarda ziyaretine gelen dayısının kızıdır. İçeriye girdiği anda onunla beraber ”zerafet” de girer içeriye. Nazım Münevver ile yaşamak istediğine karar verir. 1950 li yıllarda af çıkmasıyla Nazım hapishane’den çıkar ve Münevver ile evlenir. Bu evlilikten oğlu Memet dünyaya gelir. Bir süre sonra Nazım gurbete gider ve Münevver ile mektuplaşmaya başlar. Yıllar sonra Münevver kaçak yollarla Varşova’ya gider. Bir ev kiralarlar, her şey tam iyiye gitmeye başlamışken Nazım gönlünü başka bir kadına Vera’ya kaptırır. Bunu Münevver’e açıkladığında Münevver oğlunu da alıp Fransa’ya geçer ve orada bir bey ile evlenir.

 Mavi gözlü dev’in son aşkı Vera;
Nazım’dan ’30 yaş küçük evli ve bir çocuk annesi Vera. Nazım’ın ilk gördüğü anda kalbine düşer. Vera’nın evli olması onun için sorun olmaz. Çabalar ve sonunda istediğini  -Vera’sını- alır. Ve onunla evlenir. Nazım gittiği heryerden Vera’yı arar ona şiirler yazar, kartpostallar gönderir. Ve son şiirini yine Vera’ya yazar.

“Gelsene dedi bana

Gülsene dedi bana

Ölsene dedi bana

 Geldim

Kaldım

Güldüm

Öldüm.”

Aziz Nesin ve soyadının hikayesi;

Aziz Nesin dünyada iz bırakmış bir fikir adamıdır. Peki Aziz Nesin’in soyadının sırrı nedir? Neden ”Nesin” Aziz Nesin bunu bir hikayesinde anlatmış bunu ondan dinleyelim;                                                                                                    

“1934 yılında soyadı kanunu çıktı. Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri ‘Eli açık’, dünyanın en korkakları ‘Yürekli’, dünyanın en tembelleri ‘Çalışkan’ gibi soyadları aldılar. Her türlü yağmada hep sona kaldığım için, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime ‘Nesin’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.”

 Ölümü merak eden Yazar; Beşir Fuad

Beşir Fuad hayatı güçlüklerle geçen bir yazardır.  Bir Fransız artiste kapılmış. Ondan doğan kızının izini ise kaybetmiştir. Erken yaşta evlendirilmiştir.  Bir gün Beşir Fuad intihara karar verir. Koluna eroin enjekte ederek 4 yerden keser. Kanın yavaş yavaş yayılmasını ister ve ölümü beklerken kağıda kendi kanıyla şunları yazar;

“Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı,”

Ve yazarın son sözleri bunlar olur.

 Özdemir Asaf’ın ”Lavinia” sı
  

Lavinia

“Sana gitme demeyeceğim.

Üşüyorsun ceketimi al.

Günün en güzel saatleri bunlar.

Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.

Gene de sen bilirsin.

Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,

İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,

Ama gitme, Lavinia.

Adını gizleyeceğim

Sen de bilme, Lavinia. ”

Büyük şair Özdemir Asaf tarafından bu dizeler kime yazılmıştı tabikide adı Lavinia olan bir kadına değil. Adını gizlemek istediği bir kadına yazılmıştı. Özdemir Asaf bu şiirini ilk olarak bir yarışmada okudu ve söylentilere göre Asaf bu şiiri okurken Lavinia’da salondaymış. Ve Asaf’ın şiirini bitirmesini beklemeden salondan ayrılmış.  Lavinia’nın o şanslı güzel kadının  Mevhibe Beyat olduğu söylenir. Eğer Mevhibe Beyat hanım ise Lavinia olduğunu öğrenemeden bu dünyadan göçüp gitmiştir.

 İlginç bir intihar Sylvia Plath;

Amerikalı şair Sylvia Plath hüzünlü bir yaşam geçiriyordu. Eşinden ayrılmıştı ve çocuklarıyla ortada kalmıştı. Eski kocası bir başka kadınla Plath’in hayali olan İspanya’ya gitmişti. Plath son günlerini arkadaşının evinde geçirdi. Ve daha sonra arkadaşının evinden ayrılarak evine gitti. Evinde gaz fırınını açarak kafasını içeriye sokarak intihar ettiği öğrenildi.

 Sanatsal güzel Tomris Uyar ve aşkları;
  

Türk edebiyatının iyi öykücülerinden olan, sanatsal güzelliğiyle 3 şairide kendine hayran bırakan güzel Tomris Uyar…
Edebiyat dünyası onu Gazeteci-Şair Ülkü Tamer’in eşiyken tanıdı. Lakin Ülkü Tamer le evli iken Cemal Süreya ile tanıştı. Süreya’yı sevdi ve onunla beraber olmaya başladı. Ülkü Tamer’den ise ayrılmıştı. Süreya ile çok güzel aşkları vardı. Hatta onlarla ilgili dillere destan bir hikaye vardı: “Her akşam işten çıkıp şıp diye eve damlıyordu Cemal Süreya. Bir gün Tomris Uyar, ‘Biraz gez dolaş, arkadaşlarınla falan buluş’ dedi. Ertesi gün geç geldi Cemal Süreya, daha ertesi gün de, hep geç geldi. Bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açan Tomris, apartmanın girişinde oturan Cemal’i gördü ve gerçek ortaya çıktı. Her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup ‘gecikiyordu’ Cemal Süreya…”

Bu kadar seviyordu onu Süreya lakin her aşk bir gün biter derler. Onların aşkı da bitti.

Tomris Uyar, Süreya’dan sonra Turgut Uyar’a kaptırdı gönlünü onu sevdi onunla yaşadı. Aşkın en güzel halleriydi onlar. Aşkları uzun da sürdü sürmesine ama yine kapıyı birisi çalıyordu Tomris Uyar için; Ayrılık Turgut Uyar’dan ayrıldıktan sonra iki taraflı bir ilişkisi olmadı Tomris’in lakin bir platoniği vardı; Edip Cansever.
Aşıktı Cansever bu sanatsal kadına lakin karşılığını bulamadı. Belkide yorulmuştu Tomris Uyar sevmekten, sevilmekten…

 Nazım Hikmet’in Annesi Celile Hanım ve Yahya Kemal aşkı;

Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım İstanbul’un en güzel hanımlarından biriydi ve eşi Hikmet Bey ile anlaşamıyordu. Nazım o zamanlar küçüktü ve şiir edebiyat dersleri için Bahriye mektebinden Yahya Kemal’den ders alıyordu. Celile Hanım ile Yahya Kemal’in aşkı da o zamanlar başladı. Nazım bunu öğrendiğinde hiddetlendi. Babasıyla ayrılmış olan annesini başka bir adamla düşünemiyordu Nazım. Annesiyle arasındaki aşkı öğrendiğinde Yahya Kemal’e şunları söyledi; “Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz…”

Ve bu sözler çok ürküttü Yaşar Kemal’i gitti ve bi daha gelmedi yıllar geçti ve Celile hanım yaşlandı üstüne üstlük kör oldu. Yahya Kemal onu en son oğlu Nazım Hikmet için grev yaparken gördü ve yanına dahi uğramadı aşkının

Yahya Kemal’in ”Sessiz Gemi” şiiri hep ölümle alakalıdır derler. Lakin gerçek farklıdır. Yahya Kemal’in hayatındaki en büyük aşkı olan Celile’sinin Ada’dan gemiyle İstanbul’a uzaklaşışı esnasında yaşadığı çaresizliği anlatır…

 kaynak: listekitap