Yaşamlar arasında kurulan bağlar birbirine kenetlenmiş binlerce göz yaşından oluşmakla beraber varlığını kanıtlamakta uzun süreçlerde ortaya dökülebilir. Bir insan ömrü bile ortalama 60 yıl. Çünkü doğum gözyaşı ile başlar ve ölüm ile bütünleşir gözyaşları. Bunun kabullenişi ve unutuluşu dünyada ki bir çok şeyden daha hızlı ve daha gariptir. Belki de bunun sebebi beynimizin onu anlamamaya programlanmış olmasıdır. Gariptir. Denize paralel illerden tut ki en sakin denizin en dibi görünmeyenine… Garip olan her şey de olduğu gibi bitmeyen hükümlerle sarılı çerçevelerin çocuğudur insan. Büyük bir anne ve büyük bir babadan geliyoruz. Bir yere kadar tanımlayabiliyoruz gördüklerimizi. Sonrası belki de programa konulmayan kısımlardır. Çoğunluğun kararı ile fikirlerimizi söyleyebilmek ise tamamen bizim programladığımız bir gelenek. Bunun dışında kalınması durumunda yine gözyaşı gelebilir. İhtimaller zincirinin bir parçasını oluşturan fikirlerimiz başkalarına güç verir bu gözyaşları sonucunda. El elden üstündür totemi yapılır ve kişinin vereceği cevap intihar olabilir. İntiharını 3 saniye erteleyip konuşmak yerine donup kalmayı tercih edebilir. Üstün olan el kendisi olmadığı için belki de. Konuşsa her şey çözülecekmiş. Ama o kadar konuşup çözememiş ki susarak dinlenmeyi tercih ediyor. Kimi zaman sessizliği kimi zaman ise sordukları soruları soranların cevaplayışını. Çünkü doğarsın ve duymaya başlarsın. Ne derdini anlatabilirsin ne de derde deva olabilirsin. İşte ilk gözyaşının geldiği yer. Birileri neden diyor diğerleri de kendilerine aynı şeyi soruyor. Sonrasında… Cevap veremediğimiz soruların karşımıza çıkış şekli bizi ölüm meleği gibi kucaklıyor ve konuşmamıza, o uygun cevabı bulmamıza izin vermiyor. Bu binlerce anlam kargaşasının içinde ki küçük bir örnek ya da bir başlangıç. Kuantum dünyası beynimizin içidir belki de. Ve beynimizin bilimi reddeden tarafı ise hep aynı şeyi düşünür. “İlk çığlık koptuğunda başladı bütün günahlar.”
Şimdi çığlık çığlığa insan kargaşası. İnsandan insana ve insandan farklıymışcasına kadına. Büsbütün insanın dışına çıkarılmış adalet terzisi. İnsanlıktan çıkışı kadını kıyafetsiz ve bir o kadarda kifayetsiz bırakmış. Aslında o elma dile gelse gözyaşının sebebinin kendisi olduğunu söyler kadından özür diler nezaketinden. Ne kadın ne de erkek… İnsan kavramının büsbütün içinde cinsiyetsiz yaşamak gerek. Bir şeylerin daha iyi ne demek bilmesi için, güzel bir gezegenin tohumları için, suçsuz elmalar için ve kendimiz için. Belki bizlerin çocukları kahkaha atarak doğum sürecini tamamlar. Mecazen dünyayı sevmek adına.