Gerçek anlamda bir kadın savaşçı olan Christie, Guinnes Rekorlar Kitabı’na göre tüm zamanların en çok satan roman yazarıdır. 1890 yılında dünyaya gelen yazara kimse ne yapabileceğini ya da ne yapamayacağını söylememişti. Çünkü etrafı fantastik hayal gücüne sahip insanlarla çevriliydi. Özellikle annesi Christie’nin bir kahin olduğu konusunda ısrarcıydı. Belki de etrafında ki bütün bu gariplikler onun bir kadın savaşçı olmasını sağlamıştı. Bu nedenle mandolin çalan, aritmetik işlemler çözen ve sörf öğrenen ilk Avrupalı kadın olmuştu. Özgür bir ruha sahip olması hayatının her alanını etkilemişti anlaşılan. İlk olarak duygusal içerikli yazılar yazan Christie, tam anlamıyla bir Sherlock Holmes hayranıydı. Böylece, uzun bıyığı ile ün kazanacak olan kendi dedektifi Hercules Poirot’u oluşturdu.
Kariyer hayatına 66 roman, 50 kısa öykü, 2 otobiyografisi ve sayısız oyunu sığdıran bu muhteşem kadını durdurmak ne mümkündü! Yazdığı her polisiye romanıyla, yarattığı her karakterle ”suç kraliçesi” ünvanını hakediyordu. Başarısının sırrını ise şu cümleleriyle açıklıyordu bizlere: “Önce suçlunuzu seçin. Ardından kendinizi onun yerine koyarak suçunuzu en iyi şekilde gizleyebilmenizi sağlayacak yollara karar verin. Son olarak da kendinizi izleyicinin yerine yerleştirerek en başından itibaren sakladığınız gizli işlerinizi açığa vurmaya başlayın. Deneyin, göreceksiniz.”
Kariyer hayatında bu kadar başarılı olmasının yanı sıra kişisel yaşamı da mücadele içinde geçmiştir. 1.Dünya Savaş’ı başladığında savaşa katılmak zorunda olan Arcibald Christie ile tanışan yazar, evde kalıp savaş bitine kadar onu beklemeyi seçmemişti. ( Kendisinden beklenen bir hareket. ) Savaşa gönüllü bir hemşire olarak katıldı. Ezcacılıkta uzmanlaşıp ilaç ve zehirler hakkında birçok şey öğrendi. Böylece, romanlarında kullanacağı en sevdiği cinayet yöntemi; zehirlemek olmuştur.
Agatha’nın hayatının en garip ve netlik kazanamayan bölümü 1926’nın sonlarında Archibald’ın başka birine aşık olduğu gerekçesiyle boşanmak istemesi sonucu yaşandı. Agatha o gece aniden ortadan kayboldu. Ünlü yazarın bu kayboluşunun ardından birçok senaryo yazılıp çizildi.Hatta büyük hayranı olduğu Sherlock Holmes’un yazarı Sir Arthur Conan Doyle bile bizzat Christie ne olduğu hakkında teoriler üretmeye başlamıştı. 10 gün sonra kocasının aşığı olarak anılan Teresa Neele adıyla giriş yaptığı otelde bulundu. Agatha’nın bulunmasının ardından kendisi hakkında ortaya atılan iddaları cevaplaması beklenirken ünlü yazar hiçbir şey hatırlamadığını dile getirdi. Büyük bir şok etkisi yaratan bu olay karşısında Agatha’ya hafıza kaybı teşhisi konulmuştu. Ancak bu yaşananlar bir numara mı yoksa kocasının söylediklerinden sonra kaynaklanan travmatik bir şok muydu, hala açıklık kazanamayan bir konu.
2 yıl sonra iyileşen Agatha eşinden boşanıp arkeoloji gezilerine katılmaya başladı. Bu geziler sırasında tanıştığı, arkeolog olan Max Mallowan Agatha’nın ikinci eşi olacak ve arkeoloji hakkında her şeyi ondan öğrenecekti. Çıktığı Orta Doğu seyahati onun en ünlü romanlarından biri olan Doğu Ekspresinde Cinayet’i yazmasında en büyük etken olacaktır.
Doğu Ekspresinde Cinayet, günümüzün en çok okunan polisiye romanları arasında üstünlüğünü korumaktadır. Agatha Christie’nin en sevilen karakteri Hercules Poirot romanın baş karakteridir. Ayrıca Agatha’nın bu karaktere karşı ayrı bir ilgisi vardır. Öyle ki, karakter öldüğünde bir gazetede ölüm ilanı bile yayınlamıştır. Eserin bilinmesi gereken en önemli özellikleri bazı yaşanmışlıklardan esinlenilmiş olduğudur. Bunlardan biri, hikayenin oluşmasında en etkili esin kaynağı olan Lindbergh’in 20 aylık oğlunun 50.000 dolar fidye için kaçırılmasıdır. Diğer önemli esin kaynağı ise 1929’da gerçek Orient Express’in Çerkezköy’de bir fırtınada sıkıştığı ve tam altı gün süren bir olayın yaşanmasıdır.
Doğu Ekspresinde Cinayet, İstanbul’dan Paris’e doğru yola çıkan lüks bir trende yaşanan bir cinayeti konu alır. Bay Rachett’ın cinayete kurban gitmesi üzerine kurulan eser, katili bulmak için yapılan soruşturma sırasında yaşanan bir dizi olayın anlatılmasıyla ilerler. Cinayeti çözme işi o sırada trende bulunan Belçikalı ünlü dedektif Poirot’a düşünce artık hiçbir şey gizli kalmayacaktır. Bay Rachett’in öldürülme nedeni Cassetti Armstrong’ların kızını kaçırıp fidye istemesi ancak fidyeyi almış olmasına rağmen çocuğu öldürmesine bağlanır. Peki trende bulunanlar arasında kim onu öldürmek istemişti? Farklı özelliklere sahip 13 yabancıdan hangisi katil olabilirdi? Dedektif Poirot bu 13 yabancıyı potansiyel katil olarak kabul edip soruşturmayı başlatır. Belçikalı dedektif Poirot’un güçlü zekası ve muhteşem sezgileriyle cinayet çözülmeye başlarken, Poirot’un yaşamını derinden etkileyecek olan cinayetin arkasındaki gizli neden hepimizi hüzünlendirmeye yetecektir. Trende bulunan diğer karakterlerin olayla ilgileri var mı yok mu sorusu okurların aklını karıştırırken, kitabın sonlarına doğru çözülen cinayet, hepimizi şaşırtacak kadar güçlüdür.
Bitene kadar elimizden düşüremeyeceğimiz bir eser olan Doğu Ekspresinde Cinayet, bittiğinde kendimizi hüzün ve şaşırmışlık içinde bulacağımız etkili bir anlatıma sahip. Bu eserin bizlere öğrettiği en önemli şey ise; Gerçekler doğru olanı veya doğru olmasını istediğimiz şeyleri ortaya koymaz. Gerçekler var olduğu için vardır, biz onları ”doğru” kabul ettiğimiz için değil.
İnceleme: Nur Yüksel Öztürk