“Eğer bir mektup sizi betimlemek ve sizi temsil etmek için varsa ve kelimeler asla her şeyi söyleyemezse, o zaman mektup daima tamamlanmamış olarak kalacaktır. Yazının yeterli olmadığının farkında olan kadınlar, göndermedikleri mektubun yerine kendilerini koymuştur. O zaman akla şu düşünce gelir; Eğer bir mektubu göndermemek aşk işareti olabiliyorsa, bir mektup almak aşkın bittiği anlamına mı gelir?”
Londra’daki Freudcu Analiz ve Araştırma Merkezi’nin kurucu üyesi olan Leader, Avrupa Psikanaliz Okulu’nun da üyesi. Birçok makale ve tanıtım yazısı yayımlanmıştır. Judy Grove’un resimlediği Lacan For Beginners (Yeni Başlayanlar İçin Lacan) ve Why Do Women Write More Letters Than They Post? (1996/Kadınlar Neden Yazdıkları Her Mektubu Göndermezler? Kitapların yazarıdır.
Kitabın başlığında olduğu gibi, kimi eski kimi yeni, pek çok soru soruyor Leader: Kadın olmak nedir? Kadının cinselliği aslında neye yöneliktir? Bir kadın, gardrobunu açıp da, “yine giyecek bir şey yok!” dediğinde gardroptaki eksik giysi hangisidir? İlişkiler neden sık sık “Ne düşünüyorsun?” sorusuyla karaya oturur? Bu benzeri soruları izini sürerken gündelik hayattaki pek çok duruma yönelik de, bazen makul bazen uçuk hipotezler öneriyor.
“Bir erkek kafede otururken geçen bir çift görür. Kadını çekici bulur ve onu seyreder. Fakat aynı konumdaki bir kadın pekala farklı davranabilir. Erkeği çekici bulabilir ancak yine de yanındaki kadına bakarken daha çok zaman harcar. Başka bir deyişle onun ilgisini çeken erkek ya da kadından çok aralarındaki ilişkidir. Kadında, bu erkeğin partneri olmasını sağlayan ne vardır?” (syf.15)
Kitabın temel derdi Âdem ile Havva’dan beri içinden çıkamadığımız kadın erkek ilişkileri. Yazar özellikle kadınlara dair psikolojik tahliller yapıyor ve bunu daha çok edebiyat, tiyatro, sinema gibi sanat yapıtlarındaki kahramanlar üzerinden örnekliyor. Durum böyle olunca ilgi çekici ve sürükleyici bir anlatım ortaya çıkıyor. Kitap boyunca psikanaliz literatürünün yanı sıra geçmişten bugüne sinema, tiyatro, edebiyat ve felsefe gibi alanlardan özenle kesilmiş örneklerle bir kolaj oluşturuyor. Schwarzenegger’e; Sokrates’ ten BErtrand Russell’ a, Virginia Woolf’ tan Agatha Christie’ ye Shakspeare yapıtlarından, Sharon Stone gibi popüler kültür öğelerine kadar örnekleme yapılıyor.
Kadınlar neden yazdıkları her mektubu göndermezler? Her mektup gönderilmek üzere yazılmadığından mı? Kendileri için yazdıklarından mı? Sonradan okuduklarında yanlış olduğunu düşündükleri için mi? Rivayetler muhtelif, ancak erkeklerin bütün yazdıklarını gönderdikleri ön kabulünü de sorgulamak gerekiyor bence.
Hayat formüllere sığmıyor…
Hayat formüllere sığmıyor, başkalarının yargıları ve önerileri bir yere kadar, yaşayarak tecrübe etmek ise bambaşka… Herkesin kafasında farklı kadınlar ve farklı erkekler var. Bir kadın olarak o kadar gizemli varlıklar olduğumuzu düşünmüyorum ya da çözülmesi imkânsız bilmeceler de değiliz. Ayrıca hepimiz birbirimizden farklıyız. Demek istediğim, kadınları belirli davranış kalıpları içinde davranan ve birbirine benzeyen, aynı zamanda da anlaşılması zor varlıklar olarak gösteren bu tür yaklaşımlar, gerçeği yansıtmaktan uzak bana kalırsa. Ben insan davranışlarını tek başına psikanalizle izah edilebileceğini sanmıyorum pek. Yani, kadın şunu yapıyorsa şu anlama gelir gibi ifadeler bana çok kalıpçı geliyor. Her şeyin cinsel arzularla ya da anne ve babayla kurulan ilişkiyle açıklanabileceği de pek tatmin edici değil bana göre. Ama yine de bu tür yaklaşımların değişik kapılar aralayabileceğini de yadsımamak gerek.
“Eğer bir kadın, kadın kimliği ve kadın olmanın ne anlama geldiği sorusuna verilen cevapla ilgileniyorsa, kendine bir ipucu sağlaması için bir erkeğin aşk ya da arzu nesnesi olan başka bir kadından daha iyi bir modeli nereden bulsun?” (syf 16)
Zeynep Eşin