‘’Önünüzde ‘bütün’ bir gün, kendi başınıza sahip çıkacağınız bir gün olmasının ne demek olduğunu biliyor musunuz?’’
Bir insan içinde kaç kişiliği birden yaşatabilir? Hissettiğiniz tüm duygular birbirinden ayrılıp, farklı kişiliklere bürünebilir mi? Yaşadığı acıları, korkuları, güvensizliği, nefreti unutabilmek ve hayata tutunabilmek için, kaç karaktere bölünebilir bir insan?
1973 yılında Flora Rheta Schreiber tarafından kaleme alınan ve Shirley Ardell Mason’un gerçek yaşam hikayesi olan Sybil, tüm bu soruların cevabını veriyor.
Dr. Cornela B. Wilbur’un, kişilik haklarını korumak için kitapta gerçek kimliği saklanan ve Sybil Isabel Dorsett olarak adlandırılan Shirley ile yapmış olduğu on bir yıllık analizin-notları, ses kayıtları ve gerek doktorla gerekse hastayla yapılan görüşmelerin romanlaştırılmasından oluşan Sybil, ilk basıldığı yıllarda çok ses getirmiş.
Kitap yayınlandıktan sonra uzun tartışmalar yaratmış, ortaya farklı suçlamalar atılmış. Hatta satışı yasaklanmıştır. Bunlardan biri Sybil ‘in doktoru diğeri kitabın yazarı Cornelia Wilbur’dir. Aslında hafif şiddette manik depresif sorunlarla psikiyatra başvurması ve bu sırada bir takım psikolojik çalışmalar içinde olan Wilbur’un bu hasta üzerinde çalışmalarını deneyimlemesi sonucunda birden fazla kişilik ortaya çıkarmış olabilmesidir. O dönemde büyük tartışmalara yol açmış olsa da tam bir açıklığa hiç bir zaman kavuşamamıştır. Shirley Ardell Mason’ın ölümünden sonra evinde bulunan resim çalışmaları günümüzde incelendiğinde, resimlerin kesinlikle tek elden çıkma ihtimali olmadığı farklı kişiliğe, karaktere ve yeteneğe sahip insanlar tarafından çizilmiş olduğuna kesin gözüyle bakılıyor. Ayrıca hastanın annesinde ağır şizofreni bulunması kanıtlanmıştır. Şizofreninin genetik etkisi de göz önüne alındığında mevzunun büyük bir kısmı aydınlanıyor ve bu da Wilbur’u aklamaya sanırım yetiyor. Sybil’in öyküsüne inanılmamasının en büyük nedeni, 16 ayrı kişiliği tek bedende yaşıyor olması. İnanılması güç olsa da, çoklu kişilik bozukluğunun psikolojik bir hastalık olarak kabul gördüğü hesaba katıldığında, on altı ayrı kişilikle birlikte yaşamak imkansız değil gibi.
Tek bir vücutta farklı dengeler…
Sybil, 1923 yılında ailenin ilk ve tek çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Doğduğu andan itibaren şizofren bir annenin işkencelerine maruz kalmış ve üç yaşından sonra yaşadıklarının etkisini azaltabilmek için kendine yeni kişiliklerden kalkanlar oluşturmaya başlamış.
Kendinden emin ve tüm kişiliklerden haberdar olan Victoria, öfkeli ve saldırgan Peggy Lou, korkak ve ürkek Peggy Ann, düşünceli ve dalgın Mary, aşırı duygusal Marcia, çekiciliğiyle ön plana çıkan Vanessa, tutucu yapısıyla Nancy, dindar Clara, erkek kişilikler olarak ortaya çıkan Mike ile Side ve diğerleri…
Karakterleri tamamen farklı olan bu kişilikler, dış görünüşleri, kabiliyetleri ve yaşlarıyla da birbirinden ayrışan özelliklere sahipler.
“Başlangıcını bildiğim hiçbir son görmeyecek miyim? Şimdiyle bir başka zaman arasındaki o korkunç boşluğa köprü kuran bir süreklilik asla olmayacak mı?”
Bazen saatler, bazen günler, bazen aylar, bazen de yıllar boyu süren, kaç yaşında olduğunu ya da hangi yılda olduğunu bilmediği kopuk zamanlar yaşıyor. Kendisine zarar vermeye başlayan bu durumu kontrol altına alabilmek ve hastalığını adlandırabilmek için gidiyor Dr. Wilbur’a.
Sybil seanslar sırasında çok iyi bir çocukluk geçirdiğini söylüyor, başından geçen birçok olayı hatırlayamıyor. Kendine değer vermeyen, sürekli kendini suçlayan yaşamında başarısız olduğunu düşünüyor. Dr. Wilbur, seanslar ilerledikçe, Sybil’in diğer kimlikleriyle tanışıyor geçmişinde hatırlamadığı birçok olay gün ışığına çıkıyor. Bir yanda kızına fiziki olarak zarar vermeyen ancak etrafında olan bitenlerin farkına varamayacak denli kör ve ilgisiz bir baba, diğer yanda kendi çocuğuna akıl almaz işkenceler yapan şizofren bir anne. Huzurdan, mutluluktan, güzel çocukluk anılarından yoksun, kâbuslarla, karabasanlarla dolu bir ev ve bu evin içinde yaşamak! Zorunda kalan, kimsenin kendisine yardım eli uzatmadığı küçücük bir çocuk…
Yıllar boyu bütün bir insan olamayan, bölünmüş, parçalanmış bir yaşam süren Sybil’in dünyasına kapılarını açan 532 sayfalık kitapta anlatılanlar insan aklının sınırlarını zorlayan nitelikte. Psikolojiye ilgi duyanlar ya da farklı tarzda bir kitap okumak isteyenler için kaçırılmaması gereken bir eser Sybil.