Bu bir hikaye koptu kopacak.. Aynı dili konuşamamışların öyküsü bu, buram buram yadırgı tütüyor o bacadan.
İnsan aynı kalbin etrafında dönmüyorsa, kalp kırılganlıktan dem vuruyor encamı, alıp başını gitmek sevdaya dahil olmuyor.
Bir defaya mahsus yolu uzatmanın yolu birbirini anlamanın yanına, yöresine, semtine dahi uğramaması kadar kabulüm hayat; kurgulanmadan yaşanılır kılınması imkansız olsa da.
Sayılı günler geçer de ömür sayılamaz mı sandın ey gönül?!
Saymadıklarımız gelip geçer de habersiz, saydıklarımız eksilip geçer ömür ağacının yapraklarından..Geriye kalan aynalardır, dürüstlükten dem vura vura, yansıyınca insanın yüzündeki ifadeler aynaların alfabesine, zamanla silüet ..
“Bana bunca kötülüğü neden reva gördün ki kalbi, dilin hiç susmadı?”
Öylesine çıkıverdi karşısına özlem düellosu adı altında, alt yapısında yer etmiş terk ediliş dokunuyor adamın kanına..
Kanı onca zamandır donuktu zaten
Kimsenin hükmü sökmüyordu dirhem yerinden oynatmaya
Kelimeler hükmen mağluptu ta ki adını şiirler ortasında yapayalnız buluncaya dek.
“Başlık ne?”
İnsan mı…Bir kuru kalabalık kırgınlığı, yanıyor kentin sabahlarında.
Kalp desen susturulmuş şarkılar mırıldanıyor uluorta.
Yol mu..yolcusunu arıyor sergüzeşt çiçek esmiyor vahalarda.
Artık unutulmak kokuyor tüm baharları vefanın.
Tusi şiirler yağıyor zamana.