Abbas Kiyarüstemi 1940 İran doğumlu yönetmen, senarist ve yapımıcıdır. 1970’den 2012’ye kadar 40’dan fazla kısa film, belgesel ve uzun metrajlı fimler yapıp yöneten Kiyarüstemi, İran Yeni Dalga akımının ve dünya sinemasımın en saygı duyulan isimlerinden bir tanesi olmuştur. Özellikle Köker Üçlemesi, Kirazın Tadı, ve Rüzgar Bizi Sürükleyecek filmleriyle dikkat çekti. 1997 yapımlı “Kirazın Tadı” filmiyle Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye’yi kazanmıştır.
Abbas Kiyarüstemi, Yakın Çekim(Close Up) filmini 1990 yılında çekmiştir. Film gerçek yaşanmış bir hikayeyi gerçek kişilerle çekerek belgesel tarzı anlatımıyla büyük beğeni toplamıştır. Film, zaman zaman matbaa işleriyle uğraşan, çoğu zaman ise işsiz bir aylak olarak gezen orta yaşlardaki Sabzian isimli adamın İranlı ünlü yönetmen Makhmalbaf’a benzetilmesi ve bunu Sabzian’ın fark ederek kendi mutluluğu ve tutkusu için kullanmasını konu alır. Sabzian, genellikle Makhmalbaf isimli yönetmene benzetilir fakat bunu hiçbir zaman kullanma fırsatı bulamamış hatta aklına dahi gelmemiştir. Bir gün zengin bir ailenin bir ferdi ile tanışınca kendisini Makhmalbaf olarak tanıtır ve bu sayede ailenin içine girmeye başlar. Sabzian, yıllardır hayalini kurduğu yönetmenlik mertebesine erişemese de müthiş bir oyunculuğa imza atarak kendini ünlü bir yönetmenmiş gibi haftalarca oynar.
Hatta bir film çekmek istediğini ve filmde aile fertlerini de oynatmak istediğini söyleyerek bu aileye bir sürü heyecan yaşatır. Aslında bakılırsa bu heyecanı kendisi de kat kat yaşamaktadır. Öyleki bir süre sonra kendini öylesine kaptırmıştır ki yakalanacağını ve oyununun bozulacağını bile bile son defa da olsa ailenin yanına gitmiş ve tesadüfen bir dergide ünlü yönetmenin fotoğrafının görülmesiyle aile durumun farkına vararak onu yakalatmıştır. Dolandırıcılık şüphesi ile mahkemeye çıkarılan Sabzian, cezaevindeyken onu ziyaret gelen bir yönetmene kendi hikayesini film yapma tavsiyesi verir ve alınan izinlerle mahkeme salonuna kamera yerleştirilerek bu mahkeme kayda alınır. Sabzian, film boyunca kendini savunarak olayları bir flasback kurgusuyla izleriz.
Film, konusu dışında da bir gerçekliği olduğu ve yine de bir senaryo esasına da dayalı bir kurmaca olduğundan filmde gerçeklik algısı alt üst edilmiştir. Zaten oyuncuların çoğu da bu gerçek olayı yaşayan insanların ta kendileridir. Bu yüzden ne tam olarak kurmaca ne de tam olarak bir belgesel niteliği taşır.
Filmde insanoğlunun tutkuları ve amacına gidecek yolda neleri feda edebileceği, kendinden ve kişiliğinden nasıl taviz vereceği başarılı bir şekilde anlatılmıştır. Aynı zamanda sanatın büyüklüğünü gözler önüne serip, sanat, ün ve toplum ilişkisini özetler niteliktedir. Mahkeme salonunda savunmasını yaptığı sırada Sabzianşu sözleri sarf etmiştir;
“insanlar, söylediğim şeyleri yapmakta isteksizdiler ama ünlü birisi gibi davrandıktan sonra hepsi bana itaat etti…”
İnsanoğlu, hatalarıyla, doğrularıyla, yanlışlıklarıyla ve yine de buna rağmen pişmanlıklarıyla var olur. Ama en büyük erdem ise affetmektedir. Affetmek belki de en büyük intikamdır… Dünya sinemasının en naif filmlerinden biri olan “Yakın Çekim”i kesinlikle izlemenizi tavsiye eder, iyi seyirler dileriz.