https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Sezai Karakoç’un 1955 yılının bahar ayında kaleme almış olduğu ‘İlk’ adlı şiir ‘İkinci Yeniciler’in şiir poetikası ile en çok örtüşen şiir olmasının yanı sıra, gençlik yıllarının vermiş olduğu heyecanla yazmış olduğu en güzel şiirlerinin başında gelmektedir.

‘İkinci Yeniciler’in bir rüzgar gibi esmekte olan şiir anlayışı aynı rüzgarın esintisiyle Sezai Karakoç’un yazmış olduğu ‘İlk’ adlı şiirle bu anlayış devam etmektedir.

Serbest ölçüyle yazılan ‘İlk’ adlı şiirin ilk altı mısrasına uzandığımız zaman;

‘Yanlış trenden indin seni şehrin aynasından geçirdiler
Sana baktım yıllarca hep aynı özlem penceresinden
Yürüyen ve kaçan yalın ve çocuksu özlem penceresinden
Denize karşı küçüle küçüle giden evleri
İnce ince karşılardın olağan karşılardın
Şen dünya içinde sen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen’

Adlı mısralarda sevgiliye karşı duyulan kesif bir özlemin varlığından söz etmek mümkündür.
Şair, bu özlemi sevgiliyle beraberken yaşanılan anılarla birleştirerek, sevgiliyle beraberken ne kadar bahtiyâr olduğunu ve sevgilinin, şair için hangi anlamlar taşıdığını ifade ediyor.

‘İkinci Yeniciler’in, kapılarını imge dünyasına ardına kadar açmaları Sezai Karakoç’un ‘İlk’ adlı şiirin yukarıda yazmış olduğum altı mısrada en belirgin haliyle kendini gösteriyor.
Aşk teması zengin imge dünyasıyla kendini var ediyor.

Şiirin dördüncü ve beşinci mısraları olan;

‘Denize karşı küçüle küçüle giden evleri
İnce ince karşılardın olağan karşılardın’

Adlı mısralar hem aşk temasının ne kadar geniş bir yelpaze içinde anlatıldığını hem de imge derinliğini bizlere gösteren mısralardır.

Yukarıda yer alan diğer dört mısrayla beraber bahsetmeye çalıştığım iki mısra, aydın bir okuyucunun şiir zevkine hitap eden bir üslupla yazılmıştır.
Aydın okuyucunun şiir zevkine kendini şair yapan kalemler ‘İkinci Yeniciler’in de şiir poetikasının en çok dikkat ettiği maddelerden biridir.
Bu pür dikkatlik, altı mısrada görülmekle beraber;
diğer bir başka altı mısra olan;

‘Bahar bilgisi güneş rengi at soluğu ve sen 
Seni çağırıyorum geç gel ağlayan son bakireler içinden
Kadınlar taş heykeller gibi gelip geçer sarı kayalardan
Hangisine baksam sen kımıldar sen seslenirsin içerlerden
Çekil karşımdan sultanı cariyelerde aramak körlüğü diyorum 
Körlük güneşe ve gözlerime doğru gelen’

Adlı mısralarda sevgiliye karşı duyulan hasret şiddetini artırmakla birlikte; şair sevgiliyi yanına, kendine çağırıyor.
Şair kavuşma kâmının kasvetiyle divane ve pejmürde olmuş bir haldedir.
Hem bu pejmürdelik hem de bu divanelik ayan beyan bir şekilde erotizmle beraber anlatılıyor.

Kapalı anlatım, imge dünyası, soyut anlatım ve erotizm yukarıda yazdığım ikinci altı mısrada en üryan haliyle okuyucunun karşısına çıkmaktadır.
Mütemadiyen sevgilinin yokluğunda şair çektiği ızdırapları dile getiriyor.

Şiirin geriye kalan on bir mısrası olan;

“Sen bir el uzanışıyla aydınlanan yeni ay mısın 
Geyik resimleriyle kabarık her köşen 
Geyik derisinde akan ilk nehir 
Bir el uzanışıyla 
İlk sokağın ağzında kaybolursan ağlayacağım 
Leylaklarla akrepler gözlerine bakıp insan olurlarsa 
Çocuk cennetinde günahların ilkini sen işliyorsun demektir Suna 
Parlayan denizler gürültüsüz şiirler kapanan kapılar sana 
gök taşlarını getiriyorlar 
Seni sayıklıyor 
Denemesi yanlış yapılmış ilk ok”

Adlı mısralara baktığımız zaman, kapalı anlatım varlığını şiirde sürdürmekle birlikte; şair sevgiliyi ay’a benzetiyor.
İkinci mısrayla beraber aklımıza hemen yılbaşındaki Noel Baba masalı geliyor.
Geyikleriyle beraber dünyadaki bütün çocuklara hediyeler vermek için gökyüzünü dolaştıktan sonra dünyaya giden Noel Baba’nın geyikleri nasıl gökyüzünün her köşesini kaplıyorsa, şair de sevgiliyi öyle bir güzellikte görüyor.

Betimleme sanatının kendini ziyadesiyle hissettirdiği bu mısralarda şiirin içine küçük bir hikâye girmiş gibidir.
Şair, bu hikâyeyi lirizmi doruğa çıkartarak; sevgiliye sesleniyor.
Bu seslenişte şair sevgiliyi bulmasa ve eğer sevgiliye kavuşmasa, kendisini ne kadar kallavi bir hüznün beklediğini dile getiriyor.

Şiirin bütününe baktığımız zaman;

Efsunlu imgeler, engin kapalı anlatım, kesif lirizm ve çok güçlü soyut ifadelerin yanında; şiirde yer alan baştan sona uyum güzelliği şiirin en önemli unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.
‘İkinci Yeniciler’in şiir poetikasında yer alan hemen hemen her şeyin Sezai Karakoç tarafından ‘İlk’ adlı şiirinde işlendiğini görüyoruz.
İmge dünyasının zenginliği gibi söz sanatlarının da sonuna kadar bir kuyumcu titizliğiyle şair tarafından şiirde hayat bulduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz.

İlk
 
Yanlış trenden indin seni şehrin aynasından geçirdiler
Sana baktım yıllarca hep aynı özlem penceresinden
Yürüyen ve kaçan yalın ve çocuksu özlem penceresinden
Denize karsı küçüle küçüle giden evleri
İnce ince karşılardın olağan karşılardın
Şen dünya içinde sen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen
 
Bahar bilgisi güneş rengi at soluğu ve sen
Seni çağırıyorum geç gel ağlayan son bakireler içinden
Kadınlar taş heykeller gibi gelip gecer sarı kayalardan
Hangisine baksam sen kımıldar sen seslenirsin içerlerden
Çekil karşımdan sultanı cariyelerde aramak körlügü diyorum
Körlük güneşe ve gözlerime doğru gelen
 
Sen bir el uzanışıyla aydınlanan yeni ay mısın
Geyik resimleriyle kabarık her köşen
Geyik derisinde akan ilk nehir
Bir el uzanışıyla
İlk sokağın ağzında kaybolursan ağlayacağım
Leylaklarla akrepler gözlerine bakıp insan olurlarsa
Çocuk cennetinde günahların ilkini sen işliyorsun demektir Suna
Parlayan denizler gürültüsüz şiirler kapanan kapılar sana
gök taşlarını getiriyorlar
Seni sayıklıyor
Denemesi yanlış yapılmış ilk ok