https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Fantastik edebiyat genel olarak gerçeğe dayalı olmayan, doğaüstü anlatımlar içeren yazım tarzı olarak tanımlanmaktadır. Fakat bu tanım kendi içinde bir takım sınırlamaları taşımaktadır. Tanımdan yola çıkacak olursak Cervantes’in Don Kişot’unu ya da Goethe’nin Faust’unu da fantastik edebiyat içerisine almamız gerekir ki; bu eserleri bu türün bir örneği saymak doğru bir söylem olmayacaktır.
Kelimenin etimolojisine baktığımızda Yunanca Phantasia kelimesi ile karşılaşırız. Hayal anlamına gelen Phantasia kelimesinden türeyen Phantastike (Fantastik) ise; hayal edebilme yeteneği anlamına gelmektedir.
Phantastike kelimesinin Ortaçağ Avrupası’nda ‘Cin Tutmuş’ anlamında kullanıldığı olduysa da 19. yüzyıl ortalarından itibaren bugünkü anlamında kullanılmaya başlanır.
Fantastik edebiyata sıklıkla ‘Kaçış edebiyatı’ eleştirisi getirilir; okuyucu düşündürme kaygısı taşımayan gerçek hayattan uzaklaştırma amacıyla yazıldığı ileri sürülür.
Daha önceki sayılarda Fantastik hikayeciliğin geleneksel biçimlerinden bahsetmiş; mitler ve peri masallarını anlatmıştık. Ateşin başında geçirilen uzun kış gecelerinde büyükler, gençlere mitler ve peri masallarıyla erdemli insanlar olmanın gerekliliğini, yaşam devam ederken mücadele edemeyecekleri zorluklarla karşılaşabileceklerini anlatan öyküler anlatmışlardır. Geçmişte ve günümüzde toplum bilincinin geliştirilmesinde oynadığı rol bile fantastik edebiyatın ‘Kaçış Edebiyatı’ yaftasıyla küçümsenmesinin ne kadar haksız bir itham olduğunu ortaya koyuyor.
Günümüzde Fantastik Edebiyatın önemli bir okur kitlesi vardır. Hatta bu yazın sanatının öncülük ettiği filmler milyonlarca insanlar tarafından zevkle izlenmektedir. İlk akla gelen  Yüzüklerin Efendisi, Taht Oyunları gibi eserlerin, onları severek okuyan ve izleyenlerin hayal dünyalarına zenginlik kattığı gerçeğini ihmal etmemek gerekir.
Bir roman olarak yazılmamış olsa da aydınlık ve karanlığın savaşını anlatan Star Wars filmlerinin bir fenomen haline gelmiş olmasının altında yatan en önemli neden filmin sinema perdesine yansıdığı dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nde halkın umutsuzluğunun iyice artmış olmasıdır. Nixon döneminde yaşanan skandallar, karanlık cinayetler, ırkçılık ve eğitim sorunları arasında sıkışmış Amerikan halkı için tam da filmin orijinal ismi gibi Yeni Bir Umut olmasıdır. Başrol oyuncularından Harrison Ford’un çekimler sırasında “Köpek kıyafetli adamlarla film yapıyoruz.” diyerek memnuniyetsizliğini göstermekten çekinmediği, yönetmen George Lucas’ınalacağı tepkilerden çekindiği için gala gecesine katılmak yerine başka bir şehre kaçtığı film, büyük bir heyecan yaratmış, o dönemde geleceğinden kaygı duyan Amerikan halkı ve sonrasında da tüm dünya için önü alınamaz bir fenomen haline gelmişti.
Ülkemizde fantastik öykü ve romanların son yıllarda tersine bir ivme kazansa da genel kabul görmekte zorlana gelmesinin altında sosyo-ekonomik gerekçeler olduğu gibi temel eğitim anlayışımızda mitlerden, efsanelerden ve buna bağlı olarak dünya mitolojisinden yeterince bahsetmemek yatmaktadır.
Doğu fantastik edebiyatında padişahlar, cinler ve kimi zaman korsanların anlatıları yer alır. Avrupa Fantastik edebiyatında ise İskandinav ve Germen mitolojisinin etkileri büyüktür. Şövalyeler yanında, elfler, cüceler, prensler, prensesler büyük rol alır bu hikâyelerde. Bir fantastik öyküde elfler ve cücelerle karşılaşan Avrupalı bir çocuk bunları yadırgamadan kabul eder ve hikayenin içine kolaylıkla dalabilir. 
Ne Arap ne de Batı kültürünün bizim edebiyatımızda karşılığı pek bulunmuyor. Edebiyat, esasen Osmanlı’nın son dönemlerinde ilgilenilir ve konuşulur olmuştur. Halk arasında İslam motifleri içeren Muhammediye ve Ahmediye kitapçıklarının hediye edilmesi ve uzun kış gecelerinde toplaşılarak okunması gelenek olsa da gerçek anlamda halka ulaşabilen bir üretim söz konusu olmamıştır. Batı tesiri ile yapılan denemeler halkın geneline ulaşmamış ehli-i Sefa arasında konuşulur, değerlendirilir olmuştur. Yaşanan sefalet, savaşlar ve açlık halkın edebiyata lüzumsuz bir faaliyet  olarak bakmasına neden olmuştur.
İnternet çağının tartışmasız bir nimeti olan bilgiye kolay erişim, genç zihinlerin çok küçük yaşlardan itibaren yabancı dillere aşina olması, kenarda köşede kalmış kitapların bile çevirilerinin raflarda bulunabiliyor olması; fantastik edebiyatın gençler arasında daha yaygın kabul görmesini sağlamıştır.
Çok iyi örneklerinin yanında beğenilmeyen örnekleri de bulunan; henüz ülkemizde emekleme devrini yaşayan bu yazın türü için gelecekte daha olumlu sözler söyleme olasılığımız daha çok olacak gibi görünüyor. Eline kalem alıp, zihninden geçenleri kağıda dökme kararlılığı ve cesaretini gösteren gençler için önemli bir araç olan internet yayıncılığı takip edildiğinde gelişme ve çoğalmanın belirtileri de rahatlıkla gözlenebiliyor. Bu artışın Fantastik Edebiyata hak ettiği saygıyı sağlayacağı, kaçış edebiyatı olarak anılmasına neden olan basitliğinden sıyrılacağı, istençli, beğenilme kaygısı taşımayan ve korkusuz birinin yazacağı bir eserin hepimiz için ‘Yeni Bir Umut’ olacağı günler çok da uzak görünmüyor.