Passengers-Uzay Yolcuları
”Demek istediğim nerede olmak istediğine çok fazla kafa yorarsan bulunduğun yerin tadını çıkarmayı unutursun.”
Bilim Kurgu sevenlere, sevmek üzere olanlara harika bir film incelemesiyle geldim; Uzay Yolcuları. Başrollerinde Galaksinin Koruyucuları’ndan tanıdığımız Chris Pratt ve Açlık Oyunları’nın esas kızı Jennifer Lawrence yer almaktadır. 22 Aralık 2016’da vizyona giren film yüz on milyon dolar bütçeli projeye adeta sırtını yaslıyor. Yönetmen koltuğunda ise güçlü bir isim var; Morten Tyldum. Film için yapılan bu girişimler gişe hâsılatı beklentisinin de büyük olmasını etkiliyor.
Uzay yolcularının ilk yarım saatinde sadece Chris Pratt’ın yer alması ”uzayda yalnız adam” imajını izleyicisine lanse ederken ilerleyen dakikalarda ciddi bir aşk hikâyesini gözler önüne seriyor. İşte bu yüzden Uzay Yolcuları’nı bilimkurgu haricinde romantizm türünde de ele almak mantıklı olacaktır.
Hikâye, insanların nüfus yoğunluğu, çevre kirliliği gibi birçok sebepten dolayı yeni yaşam alanları bulmasından yola çıkıyor. Bu yaşam alanlarına ulaşabilmek için çeşitli özel şirketlerin hizmet sunması insanların Dünya’dan ayrılmasını kolaylaştırıyor. Homestead II adındaki yeni bir gezegene giden beş bin yolculu Avalon gemisi ise bu özel şirketlerin sunduğu hizmetlerden birisi. Yüz yirmi yıl sürecek olan bu yolculukta insanların yaşlanmaması için özel olarak tasarlanmış kapsüller mevcut. Yolculuk boyunca bu hizmetten yararlanan kişilerin kapsülde uyuması gerekiyor. Ancak Avalon gemisi yolculuğun henüz başındayken bir arıza geçiriyor ve Jim Preston’ın (Chris Pratt) uyanmasına neden oluyor. Otuz yıllık mesafe yeni kat edilmişken uyanan Jim, doksan yıl boyunca gemide yapayalnız kalacağını anladığında ise Aurora’yı (Jennifer Lawrence) uyandırmaya karar veriyor. Filmin gelişme bölümünde Jim ile Aurora arasındaki yakınlaşmanın, filmin gizemli ve macera kısmını desteklediğini görüyoruz.
”Ama boğulan bir adam her zaman yanında boğulacak birini daha sürükler.”
Film konu itibariyle aslında 90 yıllık bir serüvende insanın tek kalma korkusunu yaşarken yaptığı hataları ele alıyor. Bu hataların aşk gibi bir olguyla süslenmesi hatanın affedilebilir yanını izleyicisine gösteriyor. Senarist Jon Spaihts’in fazlasıyla duygusal kararlarının gerçeklik ile çatıştığını siz de farkedeceksiniz.
Uzay Yolcuları, görsel efekt olarak izleyicisine adate şölen yaşatırken, bazı mantık hataları ile de bizi rahatsız ediyor. Film de bu hatalar dikkatli izleyicinin gözünden kaçmıyor. Bunun yanı sıra Tyldum, yüz on milyon dolar bütçeli bir filmin gereklerine uyarak yerçekiminin olmadığı havuz sahnesi başta olmak üzere diğer görsel açıdan doyurucu sahnelerle izleyicisinin takdirini kazanmayı başarıyor.
2007 yılında yazılan senaryo 2016 yılına kadar birçok farklı senaristin kaleminden geçerek bizlere ulaşıyor. Bazı ödüllere layık olarak görülen Uzay Yolcuları yüz on altı dakikalık macerasıyla izleyenleri hem bilimkurgu hem de romantizm türünde tatmin ediyor.