https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Zeynep Eşin’in derlediği, farklı bakış açılarına sahip yirmi iki yazarın öykülerini bir araya getiren, Velespit Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan Başkalarının Çiçekleri derlemesi savaş, yalnızlık, geçim sıkıntısı, eşitsizlik, adaletsizlik, sevgisizlik, aile gibi evrenselleşmiş ama yerelliğini de koruyan birçok konuya değinmesinin yanı sıra toplumsal cinsiyet konusuna da değinen zengin içerikli bir seçkidir. Seçkide toplumsal cinsiyet örüntülerini vurgulayan anlatı evreniyle öne çıkan öyküler arasında Zeynep Şeyma Ak’ın ‘Menekşe Çıkmazı’’nın ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum çünkü hem bir sorunu hem de bu sorunun rengini bir araya getiren başlığından öykünün sonundaki, erkeğin kendi çıkmazıyla göz göze gelme anına kadar bütünlüklü bir ayrıntı ve anlatıcı tutumu ekonomisini gözlemlememize olanak vermektedir.

Öykünün girişindeki uzun paragrafta, bütün iyi öykülerde olduğu gibi öykünün zihinsel haritasını, mitolojik evrenini ana sorunsal olan, Nedim adındaki erkek karakter üzerinden bir çırpıda öğreniyoruz. Yahudi-Hıristiyan kozmogoniye göre Tanrı’nın dünyayı ve Adem’i yarattıktan sonra ona canlıların ve cansızların ismini vermesini belirtmesini ya da İslâm itikadına göre Allah’ın Adem’e yeryüzündeki canlıların ve cansızların adını öğretmesini anımsatır bir biçimde, geç bir vakitte eve gelmiş olmasına karşın eşyalara dokunarak, düzenleyerek güvenli ortamını (Cennet’ini olarak da okunabilir) yeniden yaratan Nedim (Adem adıyla paylaştığı ses benzeşmesi yukarıdaki bakımlardan anlamlıdır) adındaki erkek birey kaygılarından, özgüven eksikliğinden, eski eşi ve kızıyla yaşadığı iletişimsizlikten, sosyo-ekonomik durumundan ve yaşam biçiminden duyduğu tiksintiden kurtulmaya, hayatını denetim almaya çalışmaktadır.

Kendisinden bir hayli genç olduğunu sandığımız sevgilisi Figen’den ortada somut herhangi bir sebep yokken, öykünün genelinde Figen’in ablasının ve ailesinin Nedim’e yönelik olumsuz tavrına karşın Figen’den herhangi bir olumsuzluk görmememize rağmen ayrılma kararı alan erkek sözde liseden yeni mezun olmuş ve üniversite sınavlarında kazandığı bölümü beğenmeyip istediği bölüm için sınavlara ikinci kez girmeye hazırlanan genç kadının dikkatini dağıtmak, başarısına engel olmak istememektedir. Bunu bu şekilde dile getirmez tabii. Aslında kendi sıkıntıları, takıntıları (obsesif-kompulsif tanısı konmuştur), usanmışlığıyla başa çıkamıyordur. Bu başa çıkamayışı kendisini seven bir genç kadını terk ederek, sözde fedakârlık yaparak olumlu bir eyleme dönüştürme çabası içindedir. Başka bir deyişle erkek ilişkiyi kendi ihtiyaçları dolayımın da kafasının içinde yaşamakta, kafasının cenderesinden kurtulamamaktadır. Erkek koskocaman kof bir kafadan ibarettir.

Öte yandan böyle bir terk etme eylemini aslında bir tür denetim mekanizmasının, güvence arayışının bir parçası olarak görmek mümkündür. Çelişkili gibi görülebilir bu söylediğim ama eril çıkmaz tam da bir çelişkinin söylemidir.  Bu söylem içinde, ablasının yol göstericiliğinde, akıllı, çalışkan, kararlı ve ne istediğini bilen bir birey olduğunu tahmin ettiğimiz Figen istediği bölümü kazandıktan sonra belki Nedim’e rakip olabilecek erkek bireylerle karşılaşacak ve ilişkiyi bitiren o olacaktır. Yaşamındaki her şeyi kendince denetleyip bu denetimden güven duygusu devşirmeye çalışan, çünkü aslında Figen’in sosyo-ekonomik hırsı karşısında da kendini tehdit altında hisseden Nedim Figen’in ilişkiyi bitirmesini sırf kadının kendi özgür seçimi olması nedeniyle kabul edemeyecektir. Üstelik yaşayacağı sıkıntı, zamanında karısı Ece tarafından terk edilişinin acısını bir kez daha deşecektir. İşte bu yüzden ilişkiyi bitirmeyi, başka bir deyişle “zirvedeyken bırakmayı” göze alan, sözüm ona Figen’e layık olmayan Nedim’in ta kendisi olmak zorundadır. Böylece Figen’in duygularını, beğenilerini, ilişkideki söz hakkını bir tür niyet okuma ve bu niyet okuma üzerinden harekete geçerek egemenliği altına alacaktır.

Nedim’in denetimci tutumundaki bu çelişkiyi daha sonra, Figen istediği bölümü kazandıktan ve araya belli bir süre girdikten sonra genç kadınla yeniden bir araya gelmeye çabalamasında da görüyoruz. Ayrılma ve birleşme kararını hep Nedim vermelidir. Figen onu özlemeli, beklemeli, Nedim geri döndüğünde, her şeyi unutup, Nedim’in onu kendinden mahrum ederek tanıdığı sözüm ona serbesti ve boş zaman sayesinde istediği bölümü kazanmışlığının verdiği zafer sarhoşluğuyla sevdiği, sonsuza kadar seveceği adama yeniden kucak açmalıdır.

Oysa hiçbir şey Nedim’in kafasındaki senaryoya göre işlemez, işlemeyecektir.  Menekşe gözlü Figen, gözlerinin rengini öykünün sonunda anlayacağımız gibi, kendi ayaklarının üzerinde duran, bağımsız bir kadın olan ablasınınkilerle paylaşmaktadır. Nedim’in hesabı tutmaz, Cennet’ini istediği gibi kurgulayıp şekillendirememiştir. O, olsa olsa kendi Cehennem’in de dönüp durmaktadır. Figen’i terk ettiği yerde, kadının baba evinin aile saadetinin yaşandığı yerde tekrar birleşme çabası boşa çıkmıştır çünkü Figen küllerinden yeniden doğmuştur artık. Figen’in dönüştüğü Simurg kendini keşfetmiştir ve Nedim’in düzenleyici, denetleyici eril söylemini geçersiz kılmaktadır.

Nedim’in son bir çaresi kalmıştır: odadaki sehpanın üzerinde dağınık duran paraları istifleyip düzenlemek! Figen’in şaşkın bakışları altında, genç kadının dişil söyleminde hiçbir anlam ifade etmeyecek bir biçimde, Nedim sonsuz bir çaresizlikle, kendisine ait olmayan, kendi açısından hiçbir alım gücüne sahip olmayan ama eril söylemde evin direği, kadının ve çocukların maddi ihtiyaçlarını karşılamaktan sorumlu olan erkek rolüne uyma ezberi içinde, yine beyhude yere, kendi kazanmadığı paraları düzenlemekle, bir yapaylığı kopyalamakla yetinir. İçinin düzenini sağlamaya, sağaltmaya, bir tür Tanrısal kusursuzluğa ulaşmaya çalışır böylece beyhude yere. Erkek kof bir Tanrısallık ezberinin hazin bir kopyasıdır.

Bu beyhudelikte son noktayı Nedim’in kusursuz bulduğu Figen’in ablası koyacak, belki de artık yanlış kadınla sevgili olduğunu ya da yanlış kadına çattığını düşünen takıntılı Nedim’in çıkmazına rengini de verecektir. Menekşe gözlü, topuklu ayakkabılı (eril söylemde bir başka tehdit unsurudur), Altın Oran’lı abla Nedim’in tüm takıntılarını kanırtırcasına ve geçersizleştirircesine erkeği ezip geçecek, onun Tanrısallık takıntısını insani bir Tanrıçalıkla taçlandırıp örseleyecektir. Kanımca ‘Menekşe Çıkmazı’ erilin dişilce örselenme olanaklarına kapı açışıyla aynı minvalde başka öyküleri de müjdelemektedir.