https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

“Alkış için yapma, sadece kendin için yap, ne yaparsan yap aşk ile yap!”

Bu cümleleri çok duyuyoruz, peki gerçekten öyle mi?

Alkışları duymaktan rahatsız olan var mı aramızda?

Kendineyse o alkışlar yok tabi.

En istemiyorum diyen bile memnun oluyor alkıştan, beğeniden, fark edilmekten.

İşte sanat da görülmek ister, marifet iltifata tabiidir.

Alkış görülmenin, duyulmanın, diğerlerinden ayrı bir yere konulmanın kanıtıdır.

İnsan da bir sanat eseridir. Binbir emekle kendinden kendini yontar ömrünce.

Ve elbette eserinin/yaşamının/varlığının kutsanmasını ister.

Alkış kutsamaktır, kutlamaktır.

Alkışın tersi de ilenmelere muhatap olmaktır.

“Aman ilenmesin kimse, alkış da lazım değil” diyerek vasatı seçenlerse kendi halinde debelenirler, hikâyelerinin içinde.

Peki insanı vasattan ayıran gücün adın nedir?

Bildiniz; risk.

Riski alanlar alkışlanır.

Riske girenlere ilenilir.

İki uca savuran bir sarkaçtır, risk.

Tabi riske girer sonucu bekler, şanslıysanız algılanır ve vaktinde alkışlanırsınız

Bazen ilenilenlerin aslında alkışlanacak işlere imza attığı geç anlaşılır.

Bu yüzden çoğu sanatçı/insan/kahraman öldükten sonra alkışlanır.

Yaşarken alkışlananlarsa ölünce bedduaya tutulur bazen.

Çünkü şarlatanlar ve hainler bir şekilde yolunu bulup insanları şaşırtmış, kendilerini sanatçı ve kahraman gösterip yaşarken alkışlatmıştır.

Neyse ki ölüm herkesi eşitler.

Şair bu gerçeği bir mısraa da ilan eder:

“Hepiniz mezarısınız kendinizin” der.

İyiler, kötüler, alkışlananlar, yerilenler, kahramanlar ve hainler mutlaka bir gün ölürler.

Yaşayansa aldıkları sıfatlarla beraber geride bıraktıkları isimler.

İnsan yaşadığını risk alarak hisseder.

İsminin önüne alacağı sıfatı tarih belirler.